Faculty of Law

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 121
  • Öğe
    Settlement Mechanism In Competition Law
    (ISTANBUL UNIV, FAC LAW, 2023-06) Tanlı, Deniz
    Özet: 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’a, 7246 sayılı Kanun ile getirilen yeniliklerden birisi de uzlaşma mekanizması olmuştur. Aynı değişiklikle birlikte, uzlaşmaya ilişkin usul ve esasların Rekabet Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelik ile belirleneceği hüküm altına alınmıştır. Rekabet Kurulu bu görevine ilişkin olarak hazırlamış olduğu “Rekabeti Sınırlayıcı Anlaşma, Uyumlu Eylem ve Kararlar ile Hâkim Durumun Kötüye Kullanılmasına Yönelik Soruşturmalarda Uygulanabilecek Uzlaşma Usulüne İlişkin Yönetmelik” 15.07.2021 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir . Söz konusu yönetmeliğin de yürürlüğe girmesiyle beraber kanun değişikliğiyle öngörülen üçleme (de minimis, taahhüt, uzlaşma) tamamlanmıştır. Bu makalenin amacı, Türk rekabet hukuku için yeni bir kurum olan uzlaşmayı tüm yönleriyle incelemektir. Bu kapsamda, makalenin ilk bölümünde, rekabet hukukunda uzlaşmayla ilgili genel nitelikte açıklamalar yapılmış ve hibrit uzlaşma müessesesi ele alınmıştır. İkinci bölümünde, Uzlaşma Yönetmeliği’nde tasarlanan uzlaşma sürecinin tüm safhaları sırasıyla anlatılmış, ilk bakışta meydana gelebilecek sorunlara dikkat çekilmiştir. Bu yapılırken, daha önce kamuoyu görüşüne açılan taslak yönetmelik ile arasındaki farklara da değinilmiştir. Yine aynı bölümde Rekabet Kurulu tarafından verilmiş olan uzlaşma kararları da incelenmiştir. Üçüncü bölümünde, Avrupa Birliği rekabet hukukundaki yerleşmiş uygulama istatistiki verilerle anlatılmış ve uzlaşmaya ilişkin düzenlemeler karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Buradan hareketle Türk rekabet hukukuna yönelik çeşitli çıkarımlar yapılmıştır. Dördüncü bölümünde, uzlaşma ile ilgili en önemli konulardan biri olan uzlaşan ve uzlaşmayan taraflar arasındaki ilişki ele alınmıştır. Beşinci bölümünde ise uzlaşmanın özel hukuk alanındaki sonuçlarına değinilmiştir.
  • Öğe
    ADİL YARGILANMA HAKKI BAĞLAMINDA KAMU GÖREVLİLERİ TARAFINDAN TUTULAN TUTANAĞIN CEZA MUHAKEMESİNDE İSPAT DEĞERİ
    (2022) Sevdiren, Öznur
    eza muhakemesinde mutlak anlamda bir ispat yükümlülüğünden söz edilemez. Her halükârda sanık suçluluğunu ispata zorlanamaz. Bu bakımdan ispat yükünü tersine çeviren karineler ceza muhakemesinin temel prensipleri ile bağdaşmaz. Bununla birlikte, uygulamada başta kolluk görevlileri olmak üzere kamu görevlileri tarafından düzenlenen tutanaklar sıklıkla sanık aleyhine adeta ‘kesin’ veya ‘kanuni delil’ olarak değerlendirilmekte ve tutanağın aksinin ispatı için delil ikamesi ise muhtelif nedenlerle reddedilmektedir. Bu durumda, söz konusu tutanaklar da aksi ispat olunmayan bir karine ile muhakeme açısından belirleyici delil olmaktadır. Kamu görevlileri tarafından tutulan tutanaklara bu türden bir üstün delil niteliği atfederek, çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği prensibine aykırı bir biçimde ele alınması, adil yargılanma ilkesini çeşitli boyutlarıyla ihlal etmektedir. Konu, Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru üzerine verdiği bir kararda [Gurbet Çoban başvurusu] detaylı bir biçimde ele alınmış, idari ajanların tuttuğu tutanakların aksinin ispatına olanak tanınması gerektiğinin altını çizilmiştir. Yargıtay’ın da isnadın dayanağının bu türden bir tutanak olduğu kararlarda, isabetli bir biçimde, tutanak tanıklarının dinlenmesi yönünde çok sayıda kararı bulunmaktadır. Keza, Yüksek Mahkeme bu türden tutanaklardaki hususlara ilişkin eksik incelemeye dayalı derece mahkemesi kararlarını da bozmaktadır. Bu çalışma, her iki yüksek mahkemenin içtihadı ve AİHM’nin adil yargılanma hakkına ilişkin içtihadı ışığında, delillerin ortaya konulmasına ilişkin temel prensipler çerçevesinde söz konusu tutanakların ispat değerini ve adil yargılanma hakkı bağlamında bu tutanakların sanığı ispatla yükümlü tutan bir karine olarak ortaya konulmasına ilişkin dengeleyici önlemleri ele almaktadır
  • Öğe
    MİLLETLERARASI SİGORTA SÖZLEŞMELERİNE UYGULANACAK HUKUK
    (T.C Yargıtay Başkanlığı, 2022) Uyaroğlu, Osman
    Sigorta sözleşmeleri, yapısı itibariyle uluslararası ticaret uygulamasında geniş yer bulan bir konuma sahiptir. Bu durum sigorta sözleşmelerinden doğan hukuki uyuşmazlıkların sıkça uluslararası hukuki uyuşmazlıklara sahne olmasına ve böylece yabancılık unsuru içermesine neden olmaktadır. Dolayısıyla yabancılık unsuru içeren sigorta sözleşmelerinde Türk mahkemelerinin hangi ülkenin hukuku uygulayacağı problemi doğmaktadır. Yabancılık içeren hukuki uyuşmazlıklarda uygulanacak hukuka ilişkin Türk mevzuatında çeşitli düzenlemeler getirilmişse de sigorta sözleşmeleri özelinde bir belirlemeye gidilmemiştir. Bu durum sözleşmeden doğan uyuşmazlıklarda uygulanacak hukuku saptayan MÖHUK m. 24’ün uygulanmasını gerektirmektedir. Diğer taraftan sigorta sözleşmelerinin aynı zamanda tüketici sözleşmesi niteliğini de taşıması halinde MÖHUK m. 26’nın uygulanmasına gidilecektir. Bu çalışmada sigorta hukukunun temel esaslarına değinilerek, Türk Hukuku, Anglosakson Hukuku ve Avrupa Birliği Hukuku özelinde sigorta sözleşmelerine uygulanacak hukukun ne şekilde tespit edileceği konusu incelenecektir
  • Öğe
    Çalışanların Temel Haklarının Korunması ve Serbest Ticaret Anlaşmaları - AB Kore Serbest Ticaret Anlaşmasına İlişkin Panel Kararı Işığında
    (DİSK Birleşik Metal-İş, 2022) Doğan Yenisey, Kübra
    Özet: 2000’li yıllar sonrasında serbest ticaret anlaşmalarında yer alan çalışanların haklarına ilişkin düzenlemelerin sayısında hızlı bir artış gözlenmiştir. Türkiye’nin imzaladığı serbest ticaret anlaşmalarında da örneklerine rastladığımız bu düzenlemeler, çalışanların haklarının korunması ve geliştirilmesi için yeni bir hukuki araç olarak değerlendirilebilir. Avrupa Birliği ile Kore Cumhuriyeti arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması’nda yer alan bu tip bir düzenlemeye ilişkin verilen 20 Ocak 2021 tarihli Panel kararı, serbest ticaret anlaşmalarında yer alan çalışanların haklarına ilişkin düzenlemelerin hukuki etkisine ilişkin tartışmaları farklı bir boyuta taşımıştır. Bu çalışmayla amaçlanan, Panel Kararını tanıtmaktan ve çalışanların sendikal özgürlüklerinin korunmasında farklı bir hukuki aracın gelişmekte olduğunu göstermekten ibarettir.
  • Öğe
    Narrow MFN Clauses from Competition Law and Economics Prespective
    (ISTANBUL UNIV, 2022-05-19) Sanlı, Kerem
    Abstract: Digital platforms have become significant for the operation of the global economy, as they bring numerous benefits for consumers and undertakings, but the widespread use of most favored nation (MFN) clauses in e-commerce poses important challenges for policymakers. Ordinarily, such clauses have been implemented in traditional industries; however, the economic dynamics of e-commerce have made these clauses a cornerstone for digital platforms, as they enable platforms to adhere to competitive price guarantees. Unlike traditional MFN clauses, platform MFN clauses, which include restrictions on consumer purchase price, have a significant restrictive impact on the market and are often the subject of complaints from commercial users, such as retailers, restaurants, and hotels. Thus, platform MFN clauses have been the subject of scrutiny by competition authorities in recent years, and under some conditions, these clauses have been found problematic. MFN clauses are examined under narrow and wide headings, and primarily wide MFN clauses (depending on the existence of market power) are prohibited. Nevertheless, narrow MFN clauses are considered legal; however, under certain conditions, narrow MFN clauses may also harm the competitive environment in the market. This is particularly the case for scenarios of high market power of the platform for which the narrow MFN clause is accepted, and the direct channel serves as an important alternative for consumers. This study aims to examine the conditions under which such clauses can pose competition law risks and to distinguish scenarios in which the competition law interference of narrow MFN clauses is likely.
  • Öğe
    Yapay zeka sistemlerinin çocuk haklarına etkilerinin değerlendirilme yöntemi: çocuk hakları etki analizi
    (Adalet Dergisi, 2021) Berber, Leyla Keser; Atabey, Ayça
    ÖZET: Bu yazıda öncelikle hukuk sisteminin kuruculuğunu erken ve modern dönemlerde üstlenen düşünürlerden hukukçu kimliği ortaya koyulmakta ve ikinci olarak modern dönemde Yapay zeka sistemleri, bireysel yaşamlarımızı, sosyal hayatı ve ekonomiyi önemli ölçüde dönüştürmektedir. Bu sistemlerin kullanımı eğitim, sağlık ve mobilite gibi çok sayıda alanda insanlık için faydalar sağlamaktadır. Ancak aynı zamanda, yapay zeka sistemlerinin geliştirilmesi ve kullanılması özellikle Avrupa Konseyi’nin üç temel ilkesi olan insan hakları, hukukun üstünlüğü ve demokrasi açısından önemli riskler yaratmaktadır. Temel insan hak ve özgürlükleri açısından bu sistemlerin yaratabileceği risklerin odağında ise, toplumun hassas ve korunmaya muhtaç en değerli öznesi “çocuk” bulunmaktadır. Yapay zeka sistemleri, neredeyse doğdukları ilk günden itibaren dijital dünyanın bir parçası olan bu çocukların çevrim içi yaşantısını oynadıkları oyunlarda, aldıkları eğitimde, sosyalleştikleri ve eğlendikleri platformlarda kuşatmış durumdadır. Çocukları kendi güçleri ile baş edemeyecekleri yapay zeka sistemlerine karşı koruyabilmek için, söz konusu sistemlerin “çocuk haklarına saygılı” ve “çocuk merkezli” tasarımı, geliştirilmesi ve kullanımını sağlamak önem taşımaktadır. Algoritmanın tüm yaşam döngüsü boyunca bu ilkeler açısından yaratabileceği risklerin “Çocuk Hakları Etki Analizi” (ÇHEA) yöntemi ile değerlendirilmesi, etki analizi sonucu ortaya çıkan bulguların giderilmesi için gerekli önlemlerin alınması ve nihayet yapay zeka sistemlerin yine tüm yaşam döngüsü boyunca denetim yapılarak çocuk hakları açısından etkin bir koruma sağlanması gereklidir. ÇHEA uygulaması ayrıca veri koruması hukuku kapsamında değerlendirildiğinde Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Tüzüğü (GDPR) kapsamındaki hakkaniyet ve hesap verilebilirlik ilkesi gibi bir çok kurala uyum açısından da son derece önemlidir.
  • Öğe
    A restorative justice approach to the "Armenian Problem" transitional justice between past and future
    (CAMBRIDGE UNIV PRESS, 2019) Tarhanlı, Turgut
    [Abstract Not Available]
  • Öğe
    The legal structure of competition policy in Turkey
    (SPRINGER, 2011) Sanli, Kerem Cem; Ardiyok, Sahin
    [Abstract Not Available]
  • Öğe
    Tespit edici işlemlerle bağlantılı olarak idari yargılama hukukunda tespit davalarının uygulama alanı ve gerekliliği üzerine bir değerlendirme
    (Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, 2020) Kaplan, Onur; Üstün, Gül
    Özet: İdarenin kamu gücü ayrıcalıklarından yararlanarak tesis ettiği idari işlemlerin hukuk düzeninde etki ve sonuç doğurabilmesi karşısında, bireylerin temel hak ve hürriyetlerinin korunmasında en etkin yol yargısal başvuru olarak karşımıza çıkmaktadır. Bununla birlikte idari yargılama hukukunda dava türlerinin belirli formlarla ifade edilen sınırlı bir yapıda bulunduğu göz önüne alındığında; bu durumun bireylerin etkin bir yargısal yoldan yararlanamaması neticesine yol açacağı da ifade edilebilecektir. Özellikle idari işlemlerin çeşitli konulara yönelmesi ve hukuka uygunluk karinesinden yararlanması karşısında belirli hukuki konuların yargısal yola başvurularak saptanmasında bireylerin hukuki menfaatlerinin bulunduğundan bahsedilebilir. Bu anlamda kamu hukukunu ilgilendiren uyuşmazlıkların idari yargı düzeninde çözümlenmesi gereğine rağmen, idari yargılama hukukunda delil tespiti kurumunun sadece maddi olguların tespitine yönelmesi ve dava türlerinin sınırlı sayıda olduğu görüşü karşısında, söz konusu hukuki menfaatin tam olarak karşılanmasına yönelik herhangi bir hukuki müessesenin bulunmadığı belirtilebilir. Bu doğrultuda, çalışmada öncelikle tespit davası kavramı tanımlanarak uygulama alanı belirtilecek; sonrasında tespit davalarının idari yargılama hukukunda gerekliliği meselesi irdelenecektir.
  • Öğe
    İnsan hakları ekseninde internetin kontrolü ve hukuki sorumluluk rejimi
    (Anayasa yargısı, 2020) Kaya, Mehmet Bedii
    Özet: İnternet, küresel bir bilgiye erişim ve iletişim ağıdır. İnternet, her geçen gün büyümekte; sosyal, ekonomik, kültürel, siyasi veya ticari amaçlarla kullanılmaktadır. Bireysel kullanımın yanı sıra kamu hizmetlerinin sunumunda da artık varsayılan mecra internet olmuştur. İnternet ortamında sınıflandırılması neredeyse mümkün olmayan çeşitlilik ve boyutta içerik barındırılmaktadır. Bu içerikler, önceden belirlenmemiş güzergâhlarla ağda dolaşıma girmekte ve ülkelerin sınırlarını sadece saniyeler içinde aşmaktadır. Benzeri görülmemiş derecede büyük, dağıtık ve kendine özgü teknik yapısı olan, çok farklı egemenlik alanlarını, kurumları ve kişileri ilgilendiren bir yapının nasıl düzenleneceği hem ulusal hem de uluslararası hukukun en temel meselelerinden biri hâline gelmiştir. Bilhassa internetin kontrolünün ve internet ortamındaki içerikten sorumluluğun nasıl olacağı güncel bir sorun olarak belirmiştir. Nihayetinde, internetin kullanım alanlarının genişlemesi ve interneti kullanan kişi gruplarının çeşitlenmesi sebebiyle aynı anda birden çok hakkın etkilenmesi, kısıtlanması ve hatta özüne dokunulması kaçınılmaz olmaktadır. Bu makale, internetin kontrolü ve internet ortamında hukuki sorumluluk meselelerini insan hakları ekseninde incelemektedir. Makalede, Avrupa Konseyinin internete ilişkin tüm deklarasyonları ve tavsiye kararları ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) internetle ilgili tüm kararları genel hatlarıyla incelenmektedir. Makalede internet ortamındaki içeriğe erişimin engellenmesi, içeriğin kaldırılması, internet ortamında kişilik haklarının korunması, internet platformlarının hukuki sorumluluğu, unutulma hakkı, üçüncü kişilere ait internet içeriğinden sorumluluk ve üçüncü kişilere ait internet bağlantılarından sorumluluk konuları ele alınmaktadır. Bu doğrultuda, AİHM’in kararları ışığında ideal bir internet yasasının nasıl olması gerektiği sorusunun yanıtı bulunmaya çalışılmaktadır.
  • Öğe
    Yargıtay 12. ceza dairesi’nin makul sürede serbest bırakılma hakkının ihlali nedeniyle cmk m. 141/1(d) bağlamında açılan tazminat davaları ile ilgili içtihadının değerlendirilmesi
    (Suç ve Ceza, 2020) Özsevdiren, Öznur
    Özet: Tutuklulukta makul süre ile ilgili CMK m. 141/1(d)’de öngörülen tazminat davasının kapsamı ve koşulları, gerek bireysel başvuru mercileri olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi gerekse de Yargıtay tarafından bireysel başvuru merceğinden yorumlanmaktadır. Bu yaklaşım çerçevesinde, makul sürede serbest bırakılma hakkı yönünden yapılan başvurularda, Avrupa Mahkemesi’nin bazı çok önemli ve istisnai kararları dışında ağırlıklı olarak, öncelikle CMK m. 141’de öngörülen tazminat davası yolunun tüketilmesi zorunlu görülmektedir, hatta asıl davanın henüz sonuçlanmadığı durumlarda dahi öncelikle bu yol tüketilmesi aranmaktadır. Bu çalışma, böyle bir yorumun ceza muhakemesinin temel prensipleri ile bağdaşmadığını ve bir dizi soruna neden olduğunu savunmaktadır. Bu bağlamda, öncelikle CMK m. 141’de düzenlenen tazminat davasının anayasal ve yasal dayanakları üzerinde durulacak, daha sonra tazminat davasına ilişkin güncel içtihadın nasıl ortaya çıktığı değerlendirilecektir. Son bölümde makul sürede serbest kalma hakkı değerlendirilerek, makul sürede serbest kalma hakkının ihlali ile ilgili davalarda, CMK m. 141/1(d) bağlamında, incelemenin konusu ve kapsamı değerlendirilecektir. Bu bölümün ardından, çalışmanın temel tezleri bağlamında tazminat davasına ilişkin 12. Ceza Dairesi’nin geliştirdiği içtihat eleştirel bir biçimde ele alınacaktır.
  • Öğe
    Türkiye’de gecekondu önleme, tasfiye ve ıslah bölgeleri
    (Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Hukuk Fakültesi dergisi, 2020) Kaplan, Onur
    Özet: Sanayileşmenin hız kazanmasıyla birlikte yeni bir boyut kazanan kentleşme olgusu, günümüzde yayılarak devam etmektedir. Kırsal kesimden büyük kentlere yapılan göçlerin neticesinde kent merkezlerinde nüfus artışı meydana gelmiş ve fakat o yıllarda altyapının yetersiz olması ve yeterli konut politikasının izlenememesi, bazı sorunların doğmasına sebebiyet vermiştir. İmar mevzuatına aykırı, şehircilik ilkeleri ve planlama esaslara uymayan yapıların bu süreçte kullanılır hale gelmesi bu sorunların çözümünü zorlaştırmaktadır. Özellikle, bireylerin kendisine ait olmayan arazilerde ruhsatsız biçimde yapmış olduğu yapıların şehircilik ilkelerine aykırı olması, can ve mal güvenliğini de tehdit etmektedir. Bu nedenle sağlıklı ve dengeli bir çevrenin sağlanabilmesi amacıyla mevcut gecekondu alanlarının revize edilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda gecekonduların bundan sonraki dönemde yapılmasının önlenmesi; mevcutların ise gerek münferit gerekse alansal bazda ıslahı ve tasfiyesi hususlarının ele alınması önem taşımaktadır. Bu kapsamda çalışmada, gecekondu önleme, ıslah ve tasfiye alanlarının tespiti ve bu alanların tespitini müteakip izlenecek uygulama süreci hakkında yargı kararları ışığında değerlendirme yapılacaktır
  • Öğe
    1958 Tarihli yabancı hakem kararlarının tanınması ve icrası hakkındaki New York sözleşmesi’nde yapılması teklif edilen değişiklikler
    (Public and private international law bulletin, 2020) Korkmaz, Abdullah Harun
    [Abstract Not Available]
  • Öğe
    Kamu denetçiliği kurumu tarafından verilen tavsiye kararlarının hukuki işlevi ve etkisi
    (Ombudsman Akademik, 2020) Kaplan, Onur
    Özet: İdari makamların faaliyetlerini gerçekleştirirken ortaya çıkabilecek hukuka aykırılıkların önüne geçilmesi maksadıyla, hukuk düzeninde çeşitli hukuki mekanizmalar öngörülmüştür. Kişilerin idarenin işleyişiyle ilgili şikayet başvuruları neticesinde Kamu Denetçiliği Kurumu tarafından yapılan denetim, bu noktada önemli bir denetim türü olarak ortaya çıkmaktadır. Kamu Denetçiliği Kurumuna ilgili kişilerce yapılan şikayet başvurusu neticesinde verilen kararların niteliği ise, bu denetimin hukuki etkisinin ne olduğunu göstermektedir. Bu bakımdan söz konusu kararların, idarenin iyi işleyişinin sağlanmasına olan etkisinin yanında yargısal denetime herhangi bir etkisinin bulunup bulunmadığının da izah edilmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda çalışmada, Kamu Denetçiliği Kurumu tarafından verilen kararların niteliği açıklanarak, tavsiye kararların işlevinin ve etkisinin ne olduğu irdelenecektir.
  • Öğe
    Ekonomik suçlar
    (Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2020) İnceoğu, Asuman Aytekin
    Özet: Ekonomik suç kavramını tanımlama hususunda fikir birliği sağlanan tek husus, ekonomik suçların tanımı hakkında bir fikir birliğinin bulunmadığıdır. Bununla birlikte ekonomik suçlar ortak bir takım özellikleri taşımaktadır. Ekonomik suçların genellikle soyut tehlike suçu ve özgü suç olarak düzenlenmesi, ekonomik suçlarda ispat yükünün yer değiştirebildiği yasal karinelerin öngörülebilmesi, mağdur sayısının çokluğu, ekonomik suçların nadiren kovuşturulmasına rağmen büyük zararlara yol açması, genellikle organize suç şeklinde işlenmeleri, ülkenin ekonomik yapısı ve kuralları ile bağlantılı olması, bu suçlarda faillerin diğer suçlara kıyasla farklı özelliklere sahip olmaları, bu özellikler arasında yer almaktadır. Ayrıca ekonomik suçlarda suç politikasının nasıl olması gerektiği de tartışmalıdır. Çalışmada ayrıca karşılaştırmalı hukuktaki ve Türk Hukukundaki ekonomik suçlara ilişkin yaklaşımlara da yer verilmiştir.
  • Öğe
    Borçlunun Kusurunun Ceza Koşulu Anlaşması Üzerindeki Etkisi
    (Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, 2020) Taşkın, Zeynep Damla
    Özet: Ceza koşulu borçluyu sözleşmesel yükümlülüklerini ifaya güdülemeyi amaç edinmiş bir baskı aracıdır. Ceza koşulu anlaşmasında alacaklı taraf, gerek kendisine taahhüt edilmiş olan edimin yerine getirilmesi ihtimalinin artması gerekse her şeye rağmen ifa edilmemesi halinde kararlaştırılan ceza koşulu tutarını, herhangi bir zarara uğrayıp uğramamasından bağımsız olarak, talep edebilecek olması sebebiyle epey ayrıcalıklı bir konumdadır. Ancak ceza koşulu olarak kararlaştırılan tutarın, borçlunun gerçekleşmeyen ifadan kusuru bulunmaması nedeniyle sorumlu tutulmasının mümkün olmadığı bir durumda dahi muaccel olup olmayacağı bugün hala canlılığını koruyan bir tartışma konusu olmuştur. Bu makalede anılan soruya yanıt aranırken öncelikle mevcut kanuni düzenlemeler arasında ceza koşulu borçlusunun kusursuz sorumluluğuna ilişkin herhangi bir işaret olup olmadığı araştırılmış ve ardından da ceza koşulunun kararlaştırıldığı her durumda böyle katı bir sorumluluk rejimine gerçekten ihtiyaç duyulup duyulmayacağı değerlendirilmiştir. Bu değerlendirmeler sırasında karşılaştırmalı bir yaklaşım benimsenerek farklı hukuk sistemlerinde ve uyumlaştırma çalışmalarında konunun nasıl ele alındığı ortaya konmaya çalışılmıştır.
  • Öğe
    Kişisel verilerin korunmasında yeni paradigma: Hesap verebilirlik ilkesi
    (İstanbul hukuk mecmuası, 2020) Kaya, Mehmet Bedii
    Özet: Siber risklerin değişen niteliği, analitik ve yapay zekâ uygulamalarıyla kişisel verilerin işlenmesinin yaygınlaşması, veri işleme ve saklama ortamlarının çeşitlenmesi, sektörel düzenlemelerin artması, klasik veri koruma yaklaşımlarının yetersiz kalmasına sebep olmuştur. Bu bağlamda, değişen veri koruma ve mahremiyet düzlemlerinde ortaya çıkan yeni riskler ve sorunlar için etkin bir çözüm olarak hesap verebilirlik ilkesi ortaya çıkmıştır. Hesap verebilirlik ilkesi, salt mevzuata uyumu aşan ve kavramsal derinliği haiz bir paradigma değişikliğidir. Bu ilke, veri sorumlularının, veri koruma düzenlemelerine uyum için uygun ve etkin tedbirleri almasını ve talep halinde de bunu ispat etmelerini gerektirmektedir. Diğer bir deyişle hesap verebilirlik ilkesi, kişisel verilerin korunmasının bir veri sorumlusu nezdinde sürekli gözetilen, etkin şekilde uygulanan ve düzenli olarak denetlenen bir değer olduğunun ispatı sürecidir. Bu makalenin amacı, veri koruma hukuku bağlamında hesap verebilirlik ilkesini mukayeseli olarak incelemektir. Çalışma, hesap verebilirlik ilkesinin temelini ve kapsamını sorgulamayı, diğer veri koruma ilkeleriyle ilişkisini tespit etmeyi ve ilkenin veri sorumluları ile veri işleyenler üzerindeki normatif etkisini ortaya koymayı hedeflemektedir.
  • Öğe
    Legal nature of tax cases in Turkish law
    (International Journal of Public Finance - IJPF, 2020) Kaplan, Onur
    Abstract: Tax, as a concept, is money received from individuals based on public power. With the event that causes the tax, a tax liability arises on the taxpayer, and it is possible to collect a certain amount by using public power by the administration. In terms of taxation, which is one of the areas where interference with property rights is the most intense, violation of individuals' rights may come up in some cases. In other words, administrative authorities can carry out illegal activities by exceeding their superior powers. Therefore, judicial review of administrative acts and actions within the framework of legal rules is essential and necessary. As a rule, it can be stated that the lawsuits filed against taxation procedures, as in other administrative acts in Turkish law, are also administrative cases. In this direction, the addressees of the administration's acts and actions may apply to the administrative judiciary with the primary demand for their rights and interests. It is adopted that the settlement of disputes in the way of administrative jurisdiction is settled on a specific case. In this context, there is a particular type of case in the form of tax cases in the administrative jurisdiction. The legal nature of legal and instances of tax has been a debated issue. In this direction, regular examinations of tax cases have been examined.
  • Öğe
    What makes a crime serious? Testing warr’s model of offence seriousness
    (Ceza Hukuku ve Kriminoloji Dergisi, 2020) Akdeniz, Galma
    Abstract: Warr (1989) proposed that the perceptions of seriousness of different criminal offences are a function of perceptions of harmfulness caused by a crime (consequences of the crime), and perceived wrongfulness of a crime (normative evaluations regarding the crime). The study reported in this paper tested this model and examined the perceptions of seriousness of different offences in a sample of university students in Turkey. It was found that the degree of consensus regarding offence seriousness was much higher for offences judged as more serious. It was further found, when using wrongfulness and harmfulness assessments, that offences clustered into three larger groups: offences that present threat/risk of physical harm/death, property offences, and “minor” offences. Further, Warr’s model was tested on both the offence and the individual level of analysis. The findings suggest that the model indeed holds, however relative strength of harmfulness and wrongfulness, as predictors of crime seriousness, are different in Turkey, compared to findings from the USA and Westernest European countries. On an individual level, it was found that harmfulness was a stronger predictor than wrongfulness in a much larger number of offences, and that on the level of the offence, harmfulness was as strong a predictor of seriousness as wrongfulness.