İstanbul Bilgi Üniversitesi Kurumsal Akademik Arşivi

Güncel Gönderiler
Türkiye’de Göç ve Uyum Tartışmaları: Geçmişe Dönük Bir Bakış
(İdeal Kent Yayınları, 2014) Kaya, Ayhan
Bu makalenin amacı giderek göç alan bir ülke haline gelen Türkiye’de devlet aktörleri ve sivil toplum kuruluşları tarafından henüz tartışılmaya başlanan göçmenlerin entegrasyonu konusunda tarihsel bir perspektifle Osmanlı’dan günümüze etno-kültürel ve dinsel açıdan farklı olan göçmenlere devlet aktörleri tarafından nasıl bakıldığına ilişkin bir değerlendirme yapmaktır. Bunu yaparken de, bir göçmen ulusu olan Amerika Birleşik Devletleri ile göç alma deneyimleri açısından zengin olan Avrupa örneklerine bakarak uyum veya entegrasyon konusunun Türkiye’de ele alınması yönündeki tartışmalara ışık tutulmaya çalışılacaktır. Çalışmanın son kısmında ise, Avrupa Birliği entegrasyonu sürecinde, özellikle geçtiğimiz 15 yılda Türkiye’de yaşanan reform süreçlerinin fazlasıyla etkilediğini düşündüğüm Göç ve Entegrasyon Yasaları alanında yaşanan “Avrupalılaşma” deneyimine referansla 2014 yılının Nisan ayında yürürlüğe giren Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun göçmenlerin entegrasyonu konusunda getirdiği yenilikler özetlenecektir. |This article aims to scrutinize the debates on integration of migrants from a historical perspective from the Ottomans to the contemporary Turkey, which has already become a country of immigration. Hence, it will primarily question the ways in which the state actors have so far perceived the migrants coming from different ethno-cultural and religious backgrounds. In doing so, American and European debates on integration will also be summarized to shed light upon similar debates in Turkey now. In the last section of the article, the current Law on Foreigners and International Protection enacted in April 2014 will be discussed with regard to the improvements it has brought to the integration of migrants in Turkey. The analysis of the new law will be based on an assumption that the European integration process has so far impacted on migration and integration laws the most, leading to the Europeanization of those laws through various policy transfers.
Türkiye’de Bireysel Emeklilik Sistemine Katılım Kararını Etkileyen Faktörler
(İstanbul Okan Üniversitesi, 2017) Aydın, Aslı Elif; Selçuk, Elif Akben
Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de bireysel emeklilik sistemine giriş ve otomatik katılımdan cayma kararını etkileyen faktörleri ortaya koymaktır. 130 kişiden kolayda örnekleme ile elde edilen verinin lojistik regresyon yöntemiyle analiz edilmesi sonucu şu bulgulara ulaşılmıştır: Öncelikle, yaş ve gelir düzeyi arttıkça bir bireysel emeklilik planına dahil olma ihtmali artmaktadır. Şimdiki zaman odaklı olan bireylerin bir bireysel emeklilik planına dahil olma ihtimali daha düşük bulunmuştur. Ayrıca, iç kontrol odağına sahip kişilerin bireysel emeklilik planına dahil olma ihtimalleri daha yülsek bulunmuştur. Son olarak, kaçınmacı odak ve bireysel emeklilk sistemine dahil olma ihtimali arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki olduğu görülmektedir. Otomatik katılımlı sistemde kalma ihtimalini tahmin eden lojistik regresyon modelinde ise sadece iki değişken anlamlı sonuç vermiştir. Şimdiki zaman odaklı bireylerin cayma ihtimalinin daha yüksek olduğu görülmektedir. Ayrıca hali hazırda isteğe bağlı bir bireysel emeklilik planı sahibi olan bireylerin sistemde kalma ihtimali diğerlerine göre 2.9 kat daha fazla bulunmuştur.|The objective of this study is to investigate the factors affecting the participation decision in the private pension system and the opt-out decision from the automatic enrollment system. Using data obtained through convenience sampling from 130 participants, logistic regression results suggested the following: First, as age and income levels increase, the probability of being enrolled in a private pension plan also increases. Present oriented individuals are found to be less likely to participate in a private pension plan. In addition, people with internal locus of control are more likely to participate in the private pension system. Lastly, a positive and significant relationship is found between prevention focus and the likelihood of enrollment in the private pension system. In the logistic regression model predicting the likelihood of remaining in the automatic enrollment system, only two variables have been found to be statistically significant. Present oriented individuals are more likely opt out. In addition, those who already have an optional private pension plan are 2.9 times more likely to remain in the automatic enrollment system
Yeni Nesil Mobil Erişim Sistemlerinin Kobilerin Finansal İşlerinde Sunduğu Değişimler Ve Yeni Fırsatlar
(Denta Florya ADSM Limited Company, 2020) ACARER, Tayfun
Yeni Nesil telsiz erişim sistemleri her geçen gün giderek gelişmekte, her Nesil sosyal yaşantımızda, işlerimizde büyük değişimler ve kolaylıklar sağlamaktadır. Her Nesil’in farklı teknolojik imkanları bulunsa da, bunların en önemli ortak özellikleri veri iletişiminde kullanılan genişband’ın, veri hızının ve datasının sürekli artmasıdır. Bu nedenle önceleri uygulama olanağı bulunmayan pek çok “Application” (mobil uygulamalar) günümüzde 4 ncü Nesil ve sonrası sistemler ile birlikte bireysel ve kurumsal kullanıcıların alışkanlıklarında ciddi değişime yol açmaktadır. Halen bu sistemlerin gelişiminin iş hayatımızdaki en önemli uygulamalardan biri Bankacılık ve Finansal işlemlerde yaşanmaktadır. Bu uygulamalar sadece bireylerin değil, başta Kobiler olmak üzere tüm işletmelerin faaliyetlerinde de çok önemli rol oynamaktadır. Ülkelerin ekonomilerinde önemli bir güç olan Kobiler, genellikle kısıtlı imkanlar ile faaliyetlerini sürdürmektedirler. Sayıca büyük işletmelere oranla çok fazla olan bu kuruluşlar, yeni teknolojik gelişmeleri değerlendirdikleri takdirde rakiplerine göre ciddi avantajlar temin etmektedirler. Çünkü Yeni Nesil Mobil erişim sistemlerinin alt yapılarındaki gelişim, bu konuda Kobilere büyük kolaylıklar ve imkanlar sunmaktadır. Bunun sonucu olarak son yıllarda özellikle Kobilere yönelik rekabet avantajları içeren bir çok yeni iş modelleri ve mobil uygulamalar geliştirilmiştir. Teknoloji ve mobil uygulamalar geliştikçe tüketiciye ve işletmelere düşük maliyetli, verimli ve hızlı uygulamalar temin edilmiştir. Bugün pek çok ticari işletme internet üzerinde kendi iş alanları ile ilgili pazarlamalarını, tedarik süreçlerini, müşteri ile iletişimini hızlı bir şekilde sağlamakta, ayrıca finansal işlemlerini yeni Nesil Mobil erişim sistemleri aracılığı ile Online olarak yapmaktadırlar. Bu sistemler geliştikçe Kobilerin kullandıkları uygulamalar daha da kolaylaşacak ve İşletmelerin verimliliklerine büyük katkı sağlanacaktır.
Türkiye'de Toplumsal Belleğin Oluşumu: Çanakkale ve KutülAmare Zaferleri Anma Törenleri
(Mehmet HACISALİHOĞLU, 2022) Özcan, Gencer
Formation of Collective Memory in Turkey: Commemorative Rituals for Victories of Çanakkale and Al Kut The Çanakkale War of 1915 is still the single Ottoman military victory to commemorate in modern Turkey. The date, 18th March, on which the first Ally naval attempt to pass the Dardanelles was repelled by the Ottoman Army was promulgated as the Day of Martyrs. Despite it being an Ottoman victory, the official republican historiography depicted the Çanakkale War as the source of inspiration for the War of Liberation. Furthermore, while other events marked in the national calendar gradually lost their allure, at least in the eyes of the public, the Çanakkale War has maintained its appeal in Turkey’s collective memory. While the unceasing appeal has a lot to do with the magnitude of carnage that the war inflicted on the warriors, the Çanakkale War provided Turkey’s politicians with a wide range of possibilities for the instrumentalization of the victory for political purposes. While some lauded it as the last victory attained by the Ottomans against the Western powers, others hailed it for it gave rise to the national hero, Mustafa Kemal, who would successfully lead the War of Independence. In striking contrast to the Çanakkale War, another success the Ottoman Army accomplished in 1916 against the advancing British Army in Iraq, memories of the victory of Al Kut almost immediately lost their appeal and failed to survive the republican era. After being remembered and commemorated for a couple of years in the frame of the centennial anniversary of the Great War, the victory of Al Kut seems to have been forgotten again. After summarizing what happened in theatres of war in Çanakkale and Al Kut, the present study aims to highlight commemorative activities and narratives formed around these two victories and the way in which they changed or disappeared, as were the case with the commemorations of Al Kut. The study argues that official narratives and activities to commemorate past victories resonate with shifting priorities of parties in power or influential socio-political movements.|Türkiye’de Osmanlı döneminde kazanılmış ancak sürekli olarak kutlanmakta olan tek askeri başarı 1915 Çanakkale Zaferidir. Müttefik donanmasının Çanakkale Boğazını geçmek için başlattığı ilk girişimin durdurulduğu gün olan 18 Mart Türkiye’de Şehitler Günü olarak belirlenmiştir. Osmanlı başarısı olmasına karşın cumhuriyet dönemi resmi tarihyazımı Çanakkale Savaşlarını Kurtuluş Savaşı’nın esin kaynağı olarak görmektedir. Ayrıca, ulusal günler takviminde yer alan pek çok yıldönümüne ilginin en azından kamuoyu katında zamanla azalmış olmasına karşın, toplumsal bellekte Çanakkale Savaşına yönelik ilginin azalmaksızın sürdüğü görülmektedir. Bu süreklililiğin önemli bir ölçüde Çanakkale Savaşlarının yol açtığı büyük kıyım ile ilişkili olduğu açıktır. Bununla birlikte, sözkonusu ilginin arkasında yatan bir başka olgu da Çanakkale Savaşlarının farklı siyasal kesimlerin gereksinimlerine uygun olanaklar sağlamakta olmasıdır. Çanakale Zaferi bazı siyaset insanları için Osmanlı Devleti’nin Batılı güçlere karşı kazandığı son büyük askeri başarı iken, bazıları için kısa bir süre sonra başlayan Kurtuluş Savaşını başarıyla yönetecek ulusal kahraman Mustafa Kemal’in tarih sahnesine çıktığı savaştır. Unutulmayan Çanakkale Savaşı ile karşılaştırıldığında, Irak’ta ilerlemekte olan İngiliz Ordusuna karşı 1916’da kazanılan bir başka Osmanlı zaferi olan El Kut’un neredeyse kazanılmasından hemen ardından unutulmuş olması tam bir tezat oluşturmaktadır. Çalışma, Çanakkale ve El Kut savaşlarının gelişimine kısaca değindikten sonra bu savaşları kuşatan kutlama etkinlikleri ve anlatıların geçirdiği değişimi, çeşitli siyasal kesimler tarafından nasıl araçsallaştırıldığını, ve El Kut örneğinin gösterdiği gibi, nasıl gündemden düştüğünü ortaya koymayı amaçlamaktadır. Çalışma geçmiş zaferlere ilişkin anlatılar ve anma etkinliklerinin iktidarda bulunan partiler ya da etkili sosyo-politik hareketlerin durmaksızın değişim gösteren önceliklerini yansıttığını ileri sürmektedir.
Uluslararası İlişkiler ve Uluslararası Siyasi İktisat Teorisinde Robert Cox ve Eleştirel Teori: Marx, Vico ve Tarihin Yapımı
(Ahmet Arif EREN, 2021) Cemgil, Can
Bu makale Uluslararası İlişkiler ve Uluslararası Siyasi İktisat disiplinlerinde ‘Eleştirel Teori’ olarak anılan yaklaşımın kurucusu sayılan Robert W. Cox’un düşüncesinin meta-teorik dayanaklarını değerlendirmektedir. Makalenin ana argümanı Cox’un yapısalcı ve problem çözücü yaklaşımlara getirdiği eleştiriden hareketle önerdiği çözümün, özellikle Weberyan etkiler nedeniyle tüm potansiyelini gerçekleştiremediği yönündedir. Bu argüman makalede üç adımda geliştirilmektedir. Giriş kısmını izleyen ilk kısımda, Cox’un problem çözücü teoriye getirdiği eleştiriler ışığında geliştirdiği tarihselci yaklaşımın bir özeti sunulmaktadır. İkinci kısımda, Cox’un bu yaklaşımının temel bir unsurunun, yani tarihi, kurumları ve yapıları insanların yaptığı iddiasının Vico ve Marx’taki düşünsel kaynakları tartışılmaktadır. Üçüncü kısımdaysa, bu tartışmadan hareketle Cox’un yaklaşımının son kertede yapısalcılığın kısıtlarını tamamen aşmayı başaramadığı ileri sürülmekte ve Weberyan metodolojik plüralizmi, ideal tipleri ve bunlara dayanan senkronik analizi tarihsel materyalizm ve diyalektik yöntemle birleştirme girişiminin sonuçsuz kaldığı değerlendirmesi yapılmaktadır.|This article assesses the meta-theoretical premises of what is called ‘Critical Theory’ in the disciplines of International Relations and International Political Economy, as it is developed by Robert W. Cox. The central argument of the article is that the solution proposed by Cox in relation to his critique of structuralist and problem-solving approaches fails to fulfil its full potential due to Weberian influences. This argument is developed in the article in three steps. In the first section following the introduction, Cox’s historicist approach is briefly summarised in light of his critique of problem-solving theory. In the second section, the intellectual sources of one of the central elements of this approach, that is, the claim that it is human beings who make history, institutions and structures, is discussed in the work of Vico and Marx. In the third section, building on this discussion, it is argued that in the final instance, Cox’s approach fails to fully overcome the constraints of structuralism, since its attempt to combine Weberian methodological pluralism, ideal typification strategy and synchronic analysis with historical materialism and dialectical method remains untenable.