Conservative habitus and migration
Yükleniyor...
Tarih
2021
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
İstanbul Bilgi Üniversitesi
Erişim Hakkı
info:eu-repo/semantics/openAccess
Özet
ABSTRACT: This thesis focuses on conservatism and migration phenomena in the Turkish context through Pierre Bourdieu’s concepts of habitus, field, and capital. We conceptualize conservatism as the identity-based source of practices and thoughts of the current dominant social group of Turkey while we refer to the Syrian migrants’ influx to Turkey as the migration phenomenon. Syrian migrants came to Turkey thanks to the open-door policies of the conservative sovereignty, obtained some rights in 2014 and 2016, accommodated in the neighborhoods that are known as conservative social spaces, and selectively incorporated through an ethnoreligious approach. As of 2019, three events indicated a transformation in the reception policies of Syrian migrants. Firstly, conservative social groups started to associate the Syrian migration phenomenon with the deteriorated economic situation, and this resulted in the Turkish governments’ loss of İstanbul Metropolitan Municipality. Following this, the Interior Ministry banned the entry of Syrian migrants to İstanbul while started to send away those who already resided in the city. Secondly, the repatriation discourse of Syrian migrants was embraced by the conservative social groups during and after the Turkish Armed Forces’ third operation to northern Syria in 2019. Lastly, following the Idlib crisis in 2020, Turkish government opened the western borders of the country for migrants to move to Europe which, again, was embraced by the conservative social groups. These incidents made us scrutinize the reasons for the embracement of conservatives to evacuation strategies of Syrian migrants considering their relatively welcoming attitudes towards them. Hence, we asked how this transformation in reception policies impacted the relations of conservative social groups and Syrian migrants and why conservatives failed to incorporate Syrian migrants who reside in their social spaces. We focused on the Fatih district of İstanbul to gather empirical data with a qualitative field study design and came up with four intertwined reasons of exclusion. One reason is the density of Syrian migrants and the fallouts of this situation which made migrants an important social force in terms of obtaining enough social capital to compete with inhabitants’ networks. The second reason is the protracted stay of migrants in the conservative social space which made migrants become settled populations which resulted in contestation among social groups in their practices of daily life. A further reason is the deterioration of the unifying impact of the ethnoreligious bridges between social groups which were replaced with the construction of symbolic capital that made to emphasize the differences. The final reason is the macro transformation in political sphere that has started to engage with Syria-related issues through the security lenses which provided a top-down legitimization to the exclusion attempts in the social space. This study is an attempt to contribute to the works of literature on conservatism and migration in the context of Turkey. The dynamics of conflict and competition among the migrants and inhabitants of the conservative social space is an emerging issue. Hence, this study focuses on that aspect of conservative social space that stayed under the shadow of cultural intimacy-based analyses up to now.
ÖZET: Bu çalışma muhafazakarlık ve göç olgularına Pierre Bourdieu’nun habitus, alan ve sermaye kavramlarıyla birlikte odaklanıyor. Muhafazakarlığı Türkiye'nin mevcut baskın sosyal grubunun kimlik temelli uygulama ve düşüncelerinin kaynağı olarak kavramsallaştırırken, göç olgusuna Suriyeli göçmenler özelinde atıfta bulunuyoruz. Suriyeli göçmenler Türkiye’ye açık kapı politikaları vesilesiyle geldiler, 2014 ve 2016 yılında bazı haklar elde ettiler, muhafazakar sosyal alanlar olarak bilinen yerlerde ikamet ettiler ve etnik ve dini nosyonları bir arada barındıran seçici bir yaklaşımla topluluklarla bütünleştirilmeye çalışıldılar. 2019 yılı itibariyle üç olay bize Suriyeli göçmenlerin karşılanma politikalarında dönüşüm yaşandığını gösterdi. İlk olarak, muhafazakar sosyal gruplar göç olgusunu bozulan ekonomik durumla ilişkilendirmeye başladılar ve bu durum 2019 yerel seçimlerinde Türk hükümetinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni kaybetmesinde önemli bir rol oynadı. Bunun üzerine İçişleri Bakanlığı, Suriyeli göçmenlerin İstanbul’a girişini yasaklarken, şehirde halihazırda ikamet edenleri de başka yerlere göndermeye başladı. İkinci olarak, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 2019’da Suriye’nin kuzeyine düzenlediği üçüncü askeri harekat sırasında ortaya atılan geri gönderme söylemi muhafazakar gruplar tarafından sahiplenildi. Son olarak, 2020’deki İdlib krizi sırasında, hükümet ülkenin batı sınırlarını göçmenlerin Avrupa’ya serbest geçişi için açtı ve bu süreç muhafazakar gruplar tarafından desteklenip benimsendi. Muhafazakarların Türkiye’deki sosyal gruplar arasında Suriyeli göçmenlere göreceli olarak daha pozitif baktıkları düşünüldüğünde bu olaylar bizi muhafazakarların Suriyeli göçmenlerin tahliyelerini desteklemelerindeki sebepleri araştırmaya itti. Bu doğrultuda, kabul politikalarındaki dönüşümün muhafazakar sosyal gruplar ile Suriyeli göçmenlerin ilişkilerini nasıl etkilediğini ve muhafazakarların kendi sosyal alanlarında ikamet eden Suriyeli göçmenleri neden bünyelerine dahil edemedikleri üzerine sorular sorduk. Bu bağlamda nitel bir saha çalışması tasarımı ile ampirik veriler toplamak için İstanbul’un Fatih ilçesine odaklandık ve burada iç içe geçmiş dört dışlama sebebi bulduk. Birinci sebep, göçmenlerin ilçedeki yüksek nüfus yoğunluklarının sonuçlarıyla ilgiliydi. Buna göre, göçmenler süreç içerisinde yerellerle rekabet edecek düzeyde sosyal ağlar oluşturmuşlardı bu durum göçmenleri ilçede önemli bir sosyal güç haline getirmişti. Sonuçta ortaya çıkan rekabet, dışlama pratiklerini desteklemişti. Göçmenlerin ilçede uzun süreli ikamet etmeleri dışlamanın ikinci sebebiydi. Yerel sosyal gruplar tarafından göçmenler artık yerleşik nüfus olarak algılanıyordu ve bu durumda gruplar arasında dışlayıcı kapanma ön plana çıkıyordu. Üçüncü sebep ise göçün ilk yıllarında ortaya atılan etnik ve dini temelli birleştirici düşüncelerin ilçedeki etkisinin zayıflamasıydı. Etnik, dinsel ve günlük hayat pratikleri bağlamında inşa edilen farklılıkları vurgulayan sembolik sermayeler göçmen/yerel ilişkilerinde daha belirleyici hale gelmişti. Son olarak, Suriye iç savaşı konusunda yaşanan makro dönüşüm konuyla ilgili bütün meseleleri güvenlik perspektifinden ele almaya tepeden inmeci bir meşruiyet sağladı. Bu durum ilçede yerellerin göçmenlerle olan ilişkilerinin ana belirleyicilerinden biri haline geldi. Muhafakar mahallede göçmenlerle yereller arasındaki çatışma ve rekabet süreçleri bugüne kadar kültürel yakınlık temelli analizlerin gölgesinde kalmıştı. Bu bağlamda bu araştırma göç ve muhafazakarlık literatürlerine katkıda bulunuyor.
ÖZET: Bu çalışma muhafazakarlık ve göç olgularına Pierre Bourdieu’nun habitus, alan ve sermaye kavramlarıyla birlikte odaklanıyor. Muhafazakarlığı Türkiye'nin mevcut baskın sosyal grubunun kimlik temelli uygulama ve düşüncelerinin kaynağı olarak kavramsallaştırırken, göç olgusuna Suriyeli göçmenler özelinde atıfta bulunuyoruz. Suriyeli göçmenler Türkiye’ye açık kapı politikaları vesilesiyle geldiler, 2014 ve 2016 yılında bazı haklar elde ettiler, muhafazakar sosyal alanlar olarak bilinen yerlerde ikamet ettiler ve etnik ve dini nosyonları bir arada barındıran seçici bir yaklaşımla topluluklarla bütünleştirilmeye çalışıldılar. 2019 yılı itibariyle üç olay bize Suriyeli göçmenlerin karşılanma politikalarında dönüşüm yaşandığını gösterdi. İlk olarak, muhafazakar sosyal gruplar göç olgusunu bozulan ekonomik durumla ilişkilendirmeye başladılar ve bu durum 2019 yerel seçimlerinde Türk hükümetinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni kaybetmesinde önemli bir rol oynadı. Bunun üzerine İçişleri Bakanlığı, Suriyeli göçmenlerin İstanbul’a girişini yasaklarken, şehirde halihazırda ikamet edenleri de başka yerlere göndermeye başladı. İkinci olarak, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 2019’da Suriye’nin kuzeyine düzenlediği üçüncü askeri harekat sırasında ortaya atılan geri gönderme söylemi muhafazakar gruplar tarafından sahiplenildi. Son olarak, 2020’deki İdlib krizi sırasında, hükümet ülkenin batı sınırlarını göçmenlerin Avrupa’ya serbest geçişi için açtı ve bu süreç muhafazakar gruplar tarafından desteklenip benimsendi. Muhafazakarların Türkiye’deki sosyal gruplar arasında Suriyeli göçmenlere göreceli olarak daha pozitif baktıkları düşünüldüğünde bu olaylar bizi muhafazakarların Suriyeli göçmenlerin tahliyelerini desteklemelerindeki sebepleri araştırmaya itti. Bu doğrultuda, kabul politikalarındaki dönüşümün muhafazakar sosyal gruplar ile Suriyeli göçmenlerin ilişkilerini nasıl etkilediğini ve muhafazakarların kendi sosyal alanlarında ikamet eden Suriyeli göçmenleri neden bünyelerine dahil edemedikleri üzerine sorular sorduk. Bu bağlamda nitel bir saha çalışması tasarımı ile ampirik veriler toplamak için İstanbul’un Fatih ilçesine odaklandık ve burada iç içe geçmiş dört dışlama sebebi bulduk. Birinci sebep, göçmenlerin ilçedeki yüksek nüfus yoğunluklarının sonuçlarıyla ilgiliydi. Buna göre, göçmenler süreç içerisinde yerellerle rekabet edecek düzeyde sosyal ağlar oluşturmuşlardı bu durum göçmenleri ilçede önemli bir sosyal güç haline getirmişti. Sonuçta ortaya çıkan rekabet, dışlama pratiklerini desteklemişti. Göçmenlerin ilçede uzun süreli ikamet etmeleri dışlamanın ikinci sebebiydi. Yerel sosyal gruplar tarafından göçmenler artık yerleşik nüfus olarak algılanıyordu ve bu durumda gruplar arasında dışlayıcı kapanma ön plana çıkıyordu. Üçüncü sebep ise göçün ilk yıllarında ortaya atılan etnik ve dini temelli birleştirici düşüncelerin ilçedeki etkisinin zayıflamasıydı. Etnik, dinsel ve günlük hayat pratikleri bağlamında inşa edilen farklılıkları vurgulayan sembolik sermayeler göçmen/yerel ilişkilerinde daha belirleyici hale gelmişti. Son olarak, Suriye iç savaşı konusunda yaşanan makro dönüşüm konuyla ilgili bütün meseleleri güvenlik perspektifinden ele almaya tepeden inmeci bir meşruiyet sağladı. Bu durum ilçede yerellerin göçmenlerle olan ilişkilerinin ana belirleyicilerinden biri haline geldi. Muhafakar mahallede göçmenlerle yereller arasındaki çatışma ve rekabet süreçleri bugüne kadar kültürel yakınlık temelli analizlerin gölgesinde kalmıştı. Bu bağlamda bu araştırma göç ve muhafazakarlık literatürlerine katkıda bulunuyor.
Açıklama
Anahtar Kelimeler
Migration, Conservatism, Fatih, Pierre Bourdieu, Social space and Habitus, Göç, Muhafazakarlık, Kent Sosyal Alanı ve Habitus