Spinoza and Nietzsche: infinite nature of affections
Yükleniyor...
Tarih
2022
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
İstanbul Bilgi Üniversitesi
Erişim Hakkı
info:eu-repo/semantics/openAccess
Özet
ABSTRACT: We find great differences between the philosophies of Spinoza and Nietzsche. On the one hand, it can be understood why there are such great differences between the philosophy of Spinoza, which builds almost all of his philosophy on the concept of God, and the philosophy of Nietzsche, whose most famous claim is “God is dead”. Or Spinoza’s choice of geometric method as the method of expressing his thoughts, and Nietzsche’s use of a literary and critical language deepens these differences. On the other hand, there is only an inherent orientation in the philosophy of both Spinoza and Nietzsche. And at this point, we begin to see that differences build themselves on similarities. Because the immanent philosophical perspectives of both philosophers overlap to a great extent. In particular, the explanation of the objective world established in the context of the infinite nature of affections and the capture of the finite from the infinite, stemming from the way these relations are established, have great similarities. Therefore, from this point of view, the concepts of ethics and freedom, feelings and experiences, the roles of consciousness and body in these relations, and even the concepts of conatus and the will to power, which are the founding impulses of their immanent philosophies, overlap to a great extent. Because, the fact that the infinite nature of affections plays an active role as a founding element in the philosophies of both philosophers and thus affirms life at the highest possible level, positions these two philosophers very close to each other in terms of interpretation and meaning. In summary, the aim of this thesis is to first focus on the meaning and importance of the infinite nature of affections in terms of affirming life, and then to examine how Spinoza and Nietzsche positioned this idea in their philosophy and in what respect they established a partnership.
ÖZET: Spinoza ve Nietzsche felsefeleri arasında büyük farklılıklara rastlarız. Özellikle bir yandan neredeyse tüm felsefesini Tanrı kavramı üzerine inşa eden Spinoza felsefesi ile en meşhur iddiası “Tanrı öldü” olan Nietzsche felsefesinin neden bu kadar büyük farklılıklar barındırdığı sırf buradan hareketle anlaşılabilir. Ya da Spinoza’nın düşüncelerini ifade etme yöntemi olarak geometrik yöntemi seçmesi, Nietzsche’ nin ise edebi ve eleştirel bir dil kullanması bu farkları derinleştirir. Öte yandan hem Spinoza hem de Nietzsche felsefesinde sadece içkin bir yönelim vardır. Ve tam da bu noktada farklılıkların kendilerini benzerlikler üzerinden kurduğunu görmeye başlarız. Çünkü iki filozofun da içkin felsefi bakış açıları çok büyük oranda örtüşmektedir. Özellikle duygulanımların sonsuz doğası bağlamında kurulan nesnel dünyanın izahı ve bu ilişkilerin kurulma biçimlerinden kaynaklı sonsuzdan sonlunun yakalanışı çok büyük benzerlikler barındırır. Dolayısıyla buradan da hareketle etik ve özgürlük anlayışları, duygu ve deneyimler, bilinç ve bedenin bu ilişkilerdeki rolleri, hatta içkin felsefelerinin kurucu itkileri olan conatus ve güç istenci kavramları bile çok büyük oranda örtüşmektedir. Çünkü iki filozofun da felsefelerinde duygulanımların sonsuz doğasının kurucu bir unsur olarak etkin rol oynaması ve bu sayede yaşamı olabilecek en üst seviyede olumlaması, bu iki filozofu yorumlama ve anlamlandırma bakımından düşünsel olarak birbirine çok yakın bir yere konumlandırır. Özetle bu tezin amacı öncelikle duygulanımların sonsuz doğasının yaşamı olumlaması açısından anlamı ve önemi üzerinde durmak daha sonrasında da Spinoza ve Nietzsche’nin bu fikri felsefelerinde nasıl konumlandırdıkları ve hangi açıdan ortaklık kurduklarını incelemektir.
ÖZET: Spinoza ve Nietzsche felsefeleri arasında büyük farklılıklara rastlarız. Özellikle bir yandan neredeyse tüm felsefesini Tanrı kavramı üzerine inşa eden Spinoza felsefesi ile en meşhur iddiası “Tanrı öldü” olan Nietzsche felsefesinin neden bu kadar büyük farklılıklar barındırdığı sırf buradan hareketle anlaşılabilir. Ya da Spinoza’nın düşüncelerini ifade etme yöntemi olarak geometrik yöntemi seçmesi, Nietzsche’ nin ise edebi ve eleştirel bir dil kullanması bu farkları derinleştirir. Öte yandan hem Spinoza hem de Nietzsche felsefesinde sadece içkin bir yönelim vardır. Ve tam da bu noktada farklılıkların kendilerini benzerlikler üzerinden kurduğunu görmeye başlarız. Çünkü iki filozofun da içkin felsefi bakış açıları çok büyük oranda örtüşmektedir. Özellikle duygulanımların sonsuz doğası bağlamında kurulan nesnel dünyanın izahı ve bu ilişkilerin kurulma biçimlerinden kaynaklı sonsuzdan sonlunun yakalanışı çok büyük benzerlikler barındırır. Dolayısıyla buradan da hareketle etik ve özgürlük anlayışları, duygu ve deneyimler, bilinç ve bedenin bu ilişkilerdeki rolleri, hatta içkin felsefelerinin kurucu itkileri olan conatus ve güç istenci kavramları bile çok büyük oranda örtüşmektedir. Çünkü iki filozofun da felsefelerinde duygulanımların sonsuz doğasının kurucu bir unsur olarak etkin rol oynaması ve bu sayede yaşamı olabilecek en üst seviyede olumlaması, bu iki filozofu yorumlama ve anlamlandırma bakımından düşünsel olarak birbirine çok yakın bir yere konumlandırır. Özetle bu tezin amacı öncelikle duygulanımların sonsuz doğasının yaşamı olumlaması açısından anlamı ve önemi üzerinde durmak daha sonrasında da Spinoza ve Nietzsche’nin bu fikri felsefelerinde nasıl konumlandırdıkları ve hangi açıdan ortaklık kurduklarını incelemektir.
Açıklama
Anahtar Kelimeler
Güç istenci, Conatus, Duygulanımların Sonsuz Doğası, Beden, Yaşam, The Will to Power, Conatus, Infinite Nature of Affections, Body, Life