Hukuk ile etik bağlamında tekillik ve topluluk

Yükleniyor...
Küçük Resim

Tarih

2012

Dergi Başlığı

Dergi ISSN

Cilt Başlığı

Yayıncı

İstanbul Bilgi Üniversitesi

Erişim Hakkı

Attribution-NonCommercial-NoDerivs 3.0 United States
info:eu-repo/semantics/openAccess

Özet

Bu araştırmanın temel amacı Deleuze, Balibar, Negri gibi düşünürlerin teorilerinden esinlenerek Spinozacı anlamda birlikteliğin analizi olacaktır. Yapmaya çalışacağım şey, kendisini tekil varlıkların etkileşimi ve çokluğu ile ortaya koyan modern anlamlarının ötesinde yeni bir topluluk düşünme olasılığıdır. Bu nedenle ilk adımda Spinoza felsefesinde zihin beden birliğinin ne anlama geldiğini sorgulayacağım. Bu sorgulama sonrasında ulaşacağım yer, insan bedeninin kendisini bir diğer tekil varlıkla etkileşim içerisinde aktüalize eden başı sonu belli olmayan bir potansiyele sahip olduğudur. Birliktelik anlamını, yapıcılığını praxis içerisinde, tekil varlıkların birlikte oluşma sürecinde bulacaktır. Bu doğrultuda birlikteliği bilinen modern anlamlarının ötesinde anlamaya dair belirlenmemiş bir potansiyelimiz olduğunu iddia edebiliriz. O halde sorunumuza geri dönecek olursak, ‘‘bedenlerimiz niçin bir ulus bölgesine, sınırların içerisine kapatılmıştır?’’ Bu soruya cevap verebilmek için öncelikle modern ulus devlet sürecinin gelişimini ele almak ve sınırların dünya bütününü parçalara bölen ve insanları birbirinden ayıran pratik sonuçlarına değinmek gereklidir. Sınırların ulus devlet bölgesini belirlemek haricinde bir başka işlevi daha vardır; onlar zihinsel/fiziksel bütünlüğümüz içerisinde bir başka tekil varlıkla karşılaşmamızı engeller ve aslında bu doğrultuda kendi varlığını bir kez daha kurmuş olur. Negri&Hardt’ın teorilerinin yardımıyla sınırların ayırıcı gücü ile, tekil varlıkların limitsiz potansiyeli arasında kaçınılmaz bir ilişki olduğunu söylersek, ulus devletin, kontrol edici mekanizmanın, bu potansiyeli, oluşum sürecini engellemek amacıyla sınırlara, tekil varlıkları birbirinden ayırmaya ihtiyacı vardır. Öyleyse birlikteliği modern anlamlarının ötesinde düşünebilmek için bir özgürleşme pratiği olarak sınırların işlevleri üzerinde durmak gerekecektir.
The main objective of this research is an analysis of Spinoza’s concept of togetherness, inspired by other philosophers such as Negri, Deleuze and Balibar. What I will try to do is to lay out the possibility of a community which represents itself by its multiplicity and with the interaction of singularities. I will refer to Spinoza’s understanding of the body and the mind. This will help me to analyze the unlimited potentiality of the human body that can be checked in relation to other singular beings. In light of these ideas, I argue that togetherness will find its meaning, constructiveness in praxis, during the becoming process of singulars. Then it is possible to claim that we have an indeterminate potentiality to interpret togetherness beyond the modern ways in which it is understood. Then I will focus on the question: ‘‘why our bodies are captured by nation-state boundaries?’’ In order to answer this question I will examine the concept of modern nation state and its practical consequences, which are the division of the earth into its parts and separation of people as singular beings with boundaries. Apart from identifying the territory, there is another raison d’être of boundaries; they prevent us from mentally and physically encountering other singular beings. With the help of Negri and Hardt’s theories, I will seek to indicate the inexorably close relations between the need of segregation and the unlimited potentiality of human beings. I will conclude by maintaining that the state, the controlling power, needs boundaries so as to control the indeterminate feature of the creation process.

Açıklama

Anahtar Kelimeler

Kaynak

WoS Q Değeri

Scopus Q Değeri

Cilt

Sayı

Künye