Thumos and Psukhe from mythology to Plato
Yükleniyor...
Tarih
2022
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
İstanbul Bilgi Üniversitesi
Erişim Hakkı
info:eu-repo/semantics/openAccess
Özet
ABSTRACT: This study discusses the meanings, change, and transformation of psukhe and thumos concepts encountered in Ancient Greece, and points out where they have reached in Plato. The discussion turns around the mythological texts, tragedies, and Plato’s works. Though the use of psukhe in mythology is roughly limited by ‘the thing abandoning the body upon death, after Pythagoras defines the philosophy as an activity that makes the salvation of psukhe possible, psukhe becomes one of the central concepts of philosophy, and psukhe’s articulation process starts. According to Plato, it is a part of this process as a stage reached in the search for justification of human competence and knowledge with psukhe. Plato thinks of the nature of psukhe in three parts and defines and establishes thumos as one of the parts of psukhe. This type of thinking leads us towards a totally different mentality because the Greeks’ aporia is not whether the source is this or that, but is that it is/may be both this and that and that it is impossible to distinguish them, while in Plato, aletheia is handled as a problem regarding the existence of human, i.e. the tension in the existence of human. Acting at all times within the borders of this tension between the one which is knowable and the one which is unknowable, human is now the actor/maker of their own choices. And the tragic existence of humans confronts us in this relationship between spirit (psukhe) and body (soma). In the last part of this study, it will be stated that it is in fact the Love that enables both transition and self-creation of the human in his tension between psukhe and soma, and that the Love is indeed kinesis emerging upon activation of thumos, and it will be noted and seen that the power encouraging the human to discover the gateway between what’s humane and what’s divine is thumos
ÖZET: Bu çalışma, Antik Yunan’da karşılaştığımız psukhe ve thumos kavramlarının anlamlarını, değişimini, dönüşümünü tartışarak Plato’da nasıl bir hal aldığını göstermektedir. Tartışma, mitolojik metinler, tragedyalar ve Plato’un eserleri etrafında hareket etmektedir. Psukhe’nin mitolojideki kullanımı, kabaca, ‘ölünce bedeni terk eden şey’ ile sınırlıyken Pythagoras’ın felsefeyi psukhe’nin selametini mümkün kılabilecek faaliyet olarak tarif etmesiyle birlikte psukhe felsefenin merkezi kavramlarından biri haline gelir ve psukhe’nin artikülasyon süreci başlar. Plato ise bu sürecin insan muktedirliğini ve bilgiyi psukhe ile temellendirme arayışının geldiği bir aşama olarak bir parçasıdır. Plato, psukhe’nin doğasını üç parça olarak düşünür ve thumos’u psukhe’nin parçalarından biri olarak tarif ve tesis eder. Bu ele alınış biçimi, bizi farklı bir anlayışa doğru götürmektedir. Çünkü Yunanlıların aporia’sı, kaynağın ya o ya bu olması değil hem o hem bu olduğu/olabileceği ve bunun ayırt edilmesinin imkansızlığı iken Plato’da aletheia, insanın varoluşuna, varoluşundaki gerilime dair bir mesele olarak ele alınmaktadır. Her daim bu bilinebilir olanla bilinemez olan arasındaki gerilimde hareket eden insan artık kendiseçimlerinin failidir. İnsanın trajik varoluşu da işte bu ruh (psukhe) ve beden (soma) ilişkisinde karşımıza çıkmaktadır. Çalışmanın son bölümü itibariyle de, insanın psukhe ve soma arasındaki geriliminde hem bir geçiş hem de kendini yaratma faaliyetine imkan verenin Aşk ve Aşk’ın da aslında thumos’un harekete geçirilmesiyle beliren bir kinesis olduğu açıklanacak, insanı, insani olanla ilahi olan arasındaki geçiti keşfetmeye iten gücün de thumos olduğu görülecektir.
ÖZET: Bu çalışma, Antik Yunan’da karşılaştığımız psukhe ve thumos kavramlarının anlamlarını, değişimini, dönüşümünü tartışarak Plato’da nasıl bir hal aldığını göstermektedir. Tartışma, mitolojik metinler, tragedyalar ve Plato’un eserleri etrafında hareket etmektedir. Psukhe’nin mitolojideki kullanımı, kabaca, ‘ölünce bedeni terk eden şey’ ile sınırlıyken Pythagoras’ın felsefeyi psukhe’nin selametini mümkün kılabilecek faaliyet olarak tarif etmesiyle birlikte psukhe felsefenin merkezi kavramlarından biri haline gelir ve psukhe’nin artikülasyon süreci başlar. Plato ise bu sürecin insan muktedirliğini ve bilgiyi psukhe ile temellendirme arayışının geldiği bir aşama olarak bir parçasıdır. Plato, psukhe’nin doğasını üç parça olarak düşünür ve thumos’u psukhe’nin parçalarından biri olarak tarif ve tesis eder. Bu ele alınış biçimi, bizi farklı bir anlayışa doğru götürmektedir. Çünkü Yunanlıların aporia’sı, kaynağın ya o ya bu olması değil hem o hem bu olduğu/olabileceği ve bunun ayırt edilmesinin imkansızlığı iken Plato’da aletheia, insanın varoluşuna, varoluşundaki gerilime dair bir mesele olarak ele alınmaktadır. Her daim bu bilinebilir olanla bilinemez olan arasındaki gerilimde hareket eden insan artık kendiseçimlerinin failidir. İnsanın trajik varoluşu da işte bu ruh (psukhe) ve beden (soma) ilişkisinde karşımıza çıkmaktadır. Çalışmanın son bölümü itibariyle de, insanın psukhe ve soma arasındaki geriliminde hem bir geçiş hem de kendini yaratma faaliyetine imkan verenin Aşk ve Aşk’ın da aslında thumos’un harekete geçirilmesiyle beliren bir kinesis olduğu açıklanacak, insanı, insani olanla ilahi olan arasındaki geçiti keşfetmeye iten gücün de thumos olduğu görülecektir.