The impasse of Descartes' modern subject and a politics of the historicity of Dasein in Heidegger's philosophy
Yükleniyor...
Tarih
2019
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
İstanbul Bilgi Üniversitesi
Erişim Hakkı
info:eu-repo/semantics/openAccess
Özet
Descartes is recognized as the founder of modern philosophy and its philosophical system has made a lasting impact on following modern philosophers. Especially, the subject-centered understanding which is constituted by Descartes has formed the center of the modern philosophy. Ontology had lost its importance with Descartes and the main issue has been reduced to the ways of knowing of the subject, that means epistemology. Also, Descartes reduces other beings to the category of the object for the sake of constituting the absolute modern subject. One of the most important consequences of this effort is to make the world composed of the sum of material objects. Descartes does it through attributing substances to beings and dividing the being into two as res cogitans and res extensa, which correspond to thinking thing and extended thing. All these reasons caused to expose the Cartesian world and its problems have become impasse. Due to these reasons, Heidegger challenges to Descartes' philosophy in Being and Time. Especially, the critique of Heidegger is grounded on subject-centered understanding, substance, and misunderstanding of the concept of the world. However, the main critique of Heidegger is temporality of the subject that Descartes ignores. In contrast to Descartes' philosophy, Heidegger presents us a new ontology which does not depend on the distinction between subject and object. This ontology is depending on the being-in-the-world and the finitude of Dasein. Also, Dasein is not presented as having a particular substance but its existence is problematized. In this context, the main aim of the thesis is to search for a political ground to overcome the impasse of Descartes’ modern subject by examining Heidegger’s concept of repetition in the historicity of Dasein. Here, repetition is a way for Dasein to project itself to the future by handing down its historicity to its present; and this projection occurs in a particular generation that Dasein is thrown into. Against grasping the modern political subject statically and determinating it in compliance with some particular substances, the historicity of Dasein reveals the creative and dynamic characteristics of Dasein. Consequently, it gives a possibility to gain political characteristics for Dasein within its generation.
Modern felsefenin kurucusu olarak kabul edilen Descartes’ın kurduğu felsefi sistem kendisinden sonra gelen filozoflar üzerinde büyük bir etki yaratmıştır. Özellikle Descartes’ın kuruduğu mutlak özne anlayışı felsefenin merkezini oluşturmuştur. Descartes ile birlikte ontoloji önemini yitirmiş ve asıl sorun öznenin bilmesine yani epistemolojiye indirgenmiştir. Descartes, modern özneyi yaratma uğruna geri kalan bütün varolanların nesne kategorisine indirgenmesine neden olan düalizmi literatüre yerleştirmiştir. Bunun en önemli sonucu da dünya fenomeninin maddi nesnelerin toplamından ibaret hale gelmesidir. Descartes bunu da res cogitans ile res extensa olarak varlığı bölerek onlara düşünen töz ve yer kaplayan şeyler olarak tözsellik atfederek yapmıştır. Bütün bu sebepler Kartezyen dünya dediğimiz olguyu ortaya çıkarmış ve bunun çıkardığı sorunlar içinden çıkılamaz hale gelmiştir. Bütün bu sebeplerden dolayı Heidegger Varlık ve Zaman kitabında doğrudan Descartes’ı hedef alır. Heidegger’in eleştirileri özellikle Descartes’ın özne merkezli anlayışı, tözselliği önceleyen felsefesi ve dünya kavramını yanlış yorumlaması üzerine temellenir. Ancak Heidegger’in en büyük eleştirisi kuşkusuz öznenin yani bir varolan olarak insanın zamansallığının Descartes tarafından dışarıda bırakılmasıdır. Oysa Heidegger bize özne-nesne ayrımına dayanmayan bir ontoloji sunar. Bu ontolojinin temeli, Dasein’ın dünyada olma durumu ve onun sonlu zamansallığıdır. Ayrıca Dasein belirli bir töz olarak sunulmaz ve onun varoluşu sorunsallaştırılır. Bu bağlamda, bu tezin ana amacı, Heidegger’in Dasein’ın tarihselliğini incelerken kullandığı tekrar kavramına başvurarak Descartes’ın modern öznesinin açmazlarını aşmak adına politik bir zemin aramaktır. Burada, tekrar, Dasein’ın tarihselliğini bugününe devralarak kendisini geleceğe doğru tasarlamasının bir yoludur; bu tasarlama da Dasein’ın içine doğduğu bir nesil ile birlikte gerçekleşir. Modern politik öznenin statik bir şekilde ele alınmasına ve onun birtakım tözlere uygun olarak belirlenimine karşılık, Dasein’ın tarihselliği Dasein’ın yaratıcı ve dinamik karakterini ortaya çıkarır. Dolayısıyla, Dasein’ın tarihselliği, Dasein’ın kendi nesli ile birlikte politik bir karakter kazanması adına bir imkan sağlar.
Modern felsefenin kurucusu olarak kabul edilen Descartes’ın kurduğu felsefi sistem kendisinden sonra gelen filozoflar üzerinde büyük bir etki yaratmıştır. Özellikle Descartes’ın kuruduğu mutlak özne anlayışı felsefenin merkezini oluşturmuştur. Descartes ile birlikte ontoloji önemini yitirmiş ve asıl sorun öznenin bilmesine yani epistemolojiye indirgenmiştir. Descartes, modern özneyi yaratma uğruna geri kalan bütün varolanların nesne kategorisine indirgenmesine neden olan düalizmi literatüre yerleştirmiştir. Bunun en önemli sonucu da dünya fenomeninin maddi nesnelerin toplamından ibaret hale gelmesidir. Descartes bunu da res cogitans ile res extensa olarak varlığı bölerek onlara düşünen töz ve yer kaplayan şeyler olarak tözsellik atfederek yapmıştır. Bütün bu sebepler Kartezyen dünya dediğimiz olguyu ortaya çıkarmış ve bunun çıkardığı sorunlar içinden çıkılamaz hale gelmiştir. Bütün bu sebeplerden dolayı Heidegger Varlık ve Zaman kitabında doğrudan Descartes’ı hedef alır. Heidegger’in eleştirileri özellikle Descartes’ın özne merkezli anlayışı, tözselliği önceleyen felsefesi ve dünya kavramını yanlış yorumlaması üzerine temellenir. Ancak Heidegger’in en büyük eleştirisi kuşkusuz öznenin yani bir varolan olarak insanın zamansallığının Descartes tarafından dışarıda bırakılmasıdır. Oysa Heidegger bize özne-nesne ayrımına dayanmayan bir ontoloji sunar. Bu ontolojinin temeli, Dasein’ın dünyada olma durumu ve onun sonlu zamansallığıdır. Ayrıca Dasein belirli bir töz olarak sunulmaz ve onun varoluşu sorunsallaştırılır. Bu bağlamda, bu tezin ana amacı, Heidegger’in Dasein’ın tarihselliğini incelerken kullandığı tekrar kavramına başvurarak Descartes’ın modern öznesinin açmazlarını aşmak adına politik bir zemin aramaktır. Burada, tekrar, Dasein’ın tarihselliğini bugününe devralarak kendisini geleceğe doğru tasarlamasının bir yoludur; bu tasarlama da Dasein’ın içine doğduğu bir nesil ile birlikte gerçekleşir. Modern politik öznenin statik bir şekilde ele alınmasına ve onun birtakım tözlere uygun olarak belirlenimine karşılık, Dasein’ın tarihselliği Dasein’ın yaratıcı ve dinamik karakterini ortaya çıkarır. Dolayısıyla, Dasein’ın tarihselliği, Dasein’ın kendi nesli ile birlikte politik bir karakter kazanması adına bir imkan sağlar.