Architecture of imagining relationships: spaces of many
Yükleniyor...
Tarih
2023
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
İstanbul Bilgi Üniversitesi
Erişim Hakkı
info:eu-repo/semantics/openAccess
Özet
ABSTRACT: This thesis questions the origins of the idea that defines the Western-centric capitalist traditions as being based on the relationship between ‘subjects and space,’ which is rooted in the dominant ideologies of ‘hierarchy of species’ and ‘human exceptionalism.’ It aims to prompt human and nonhuman beings of the Anthropocene to confront the contradictions within this framework, such as political, economic, and ecological crisis, growth-oriented thinking, and a limited understanding of the relationship between subjects and space that benefits who holds power. Constantly varied relationship patterns between the subject and the space are discussed through the origins of capitalist manners, such as the enclosure of the commons, colonization, and commodification. These actions have sparked a controversial discussion surrounding hierarchies, assumptions, and justifications that seek to legitimize and establish a patriarchal belief in human superiority over all beings. The exploration of these justifications and practical acceptances unveils opportunities to examine concepts like ownership and measurement. It also challenges the notion of Man as the fundamental unit of measurement for all things, questioning the idea of man as a standard or decisive measure. As long as Man’s relationship with property and ownership is ingrained in his self-definition, the concept of ownership becomes intertwined with the relationship between assets and space. It also prompts a questioning of hierarchical thinking. The thesis conceptualizes this hierarchical way of thinking and acting as subject narrowing, which refers to actions that challenge the perception of human beings as central figures within a defined space. Additionally, it delves into how these ideas shape the fundamental principles of architecture by critically analyzing the thoughts and practices associated with spatial design. In this study, these ideas are scrutinized and reinterpreted through technological means and the acknowledgement of incalculable belonging, aiming to lay the groundwork for an alternative roadmap. Searching for an alternative imagination of space for expanding relationships aims to disrupt this circle and remove the man from the path attributed to it as a social and political being, with a mere exception for advantaged ones. If so, how can we imagine a concept of a space that is not driven by mere human interests as a necessity but by relationalities with existences through their differences? While doubting these inquiries, this thesis explores the potential of rethinking all beings materially and expanding the relationship with subjects and space. The thesis proposes a concept of space that is not owned by anyone but belongs to everyone, shaped by temporary formations, partnerships, and kinships without separating beings into two opposing groups or current anthropocentric dualities such as human/nonhuman, living/nonliving, animate/inanimate, and actual/virtual. It also utilizes a detour as a questioning tool to foster creativity and seek ways to rethink all beings with their being, belonging, and differences. To achieve these goals, the study adopts posthuman critical thinking as a methodological tool to displace anthropocentric views that assign human existence an exceptional status. It seeks to break free from the ever-expanding human dominance of the relations between subjects and beings and their common spaces (milieu). Instead, it looks for clues of relations expanding in an alternative space of many. Moreover, it seeks a detour as a questioning tool that contains the potential for creativity.
ÖZET: Bu tez, ‘mekanın öznesini’ kapitalist geleneklere dayanarak batılı türler arası hiyerarşi ve insan istisnacılığı ile tanımlayan düşüncenin kökenlerini sorgular. Bugün yaşanan politik, ekonomik ve ekolojik eşitsizliklerin hüküm sürdüğü, büyüme odaklı düşüncenin varlıkların oluş alanını daralttığı bir dönemde antropomorfik insanı kendi çelişkileri ile yüzleşmeye teşvik eder. Düşüncenin temelinde, insana ait çıkarlar doğrultusunda şekillenen bir mekan kavramı, içinde bulunduğumuz bu kasvetli duruma bir zemin gibi tutunan kök düşünce olabilir mi? Öyleyse, bir gereklilik olarak sadece insanlığa ait oluşlar doğrultusunda şekillenmeyen, varlıkların insan-odaklı ilişkilenmeler üzerinden tanımlanmadığı bir çokluğun mekanını nasıl tahayyül edebiliriz? Çokluğun mekanı, ikili düşünce geleneğinin aksine, tüm varlıkları maddesel olarak insan/insandışı, canlı/cansız, aktüel/virtüel gibi düşüncede iki karşıt gruba ayırmadan, farklılıkları, oluşları ve ortaklıkları dahilinde temelden, herkese ait ve kimseye ait olmayan bir ‘genişleyen ilişkilerin uzamı’ üzerinden yeniden düşünmenin potansiyellerini arar. Tez boyunca, uzam ile ‘mimarlığın özneleri’ arasındaki çoklu örgün ilişki, ‘müştereklerin çitlenmesi, sömürgeleştirme ve metalaştırma’ gibi kapitalist eylemlerin kökenleri üzerinden sorunsallaştırılır. Bu eylemlerin birleşik etkisinin, insan türünün tartışmalı bir hiyerarşi ile kendi biçimsel varlığını diğer varlıklardan üstün olarak görmesini ve insanı her şeyin ölçüsü olan nihai bir tekbiçim olarak kabul edilmesini meşrulaştıran kabulleri tartışır. Bu kabullerden bazıları olarak ölçülebilirlik, gözlemlenebilirlik ve sahip olunabilirlik gibi insan dışı varlıklar üzerinden şekillenen ilişkileri tartışmaya açar. Bu durumda, ilk olarak insanı her şeyin ölçüsü bir “tekbiçim” olarak gören düşüncedeki insanın kim olduğunu sorar ve insanın ölçme eylemi ile kurduğu biçimsel ilişkinin temsillerini keşfe çıkar. İnsanın mülkiyetle ve sahip olmakla olan ilişkisi onun kendisini tanımladığı yol haritasına dahil edildiği sürece, mülkiyet düşüncesini varlıkların mekanla olan ilişkilenmesine dahil bir süreç olarak görür. Bu tezde özne daralması olarak adlandırılan fikirler ve eylemler bütünü, mekanın kurucu öznelerinin merkezinde her şeyin ölçüsü erkek insanın olduğu tanımlı bir çemberi meşrulaştıran düşüncelerin mimarlığa zemin olması halini sorunsallaştırır. Bu inşaaya temel olan mekana ait düşünce ve pratikleri gözden geçirir. Bu durumda, alternatif bir yol haritası çizmeye başlamak için bu düşünceleri teknolojik aparatlar ve hesaplanamaz bir aidiyetin varlığı ile eleştirerek yeniden yorumlar. Genişleyen ilişkilerin alternatif bir uzamını aramak, bu çemberi bozuma uğratarak insanı; toplumsal ve politik bir varlık olarak ona atfedilmiş rotasından çıkarmayı hedefler. Dahası, rotadan çıkma halini yaratıcı potansiyelleri içinde barındıran bir sorgulama aracı olarak görür. Günümüzde, dışlayıcı olmayan bir pratikle mevcut durumu sorgulayarak tüm varlıkları kendi oluşları, aidiyetlikleri ve farklılıkları ile yeniden düşünmenin yollarını arar. Bu nedenle, bu tez, bizi insan varlığının ‘istisnai’ konumuna ilişkin antroposentrik görüşleri yerinden etmeye götürecek eleştirel insan sonrası düşünceyi bir yöntem aracı olarak benimser. Özneler ve varlıklar ile onların ‘müşterek mekanları [ortamları] arasında kurulan ilişkilerin sürekli genişleyen insan egemenliği yerine, alternatif bir çokluğun uzamında genişleyen ilişkilerin ipuçlarını arar.
ÖZET: Bu tez, ‘mekanın öznesini’ kapitalist geleneklere dayanarak batılı türler arası hiyerarşi ve insan istisnacılığı ile tanımlayan düşüncenin kökenlerini sorgular. Bugün yaşanan politik, ekonomik ve ekolojik eşitsizliklerin hüküm sürdüğü, büyüme odaklı düşüncenin varlıkların oluş alanını daralttığı bir dönemde antropomorfik insanı kendi çelişkileri ile yüzleşmeye teşvik eder. Düşüncenin temelinde, insana ait çıkarlar doğrultusunda şekillenen bir mekan kavramı, içinde bulunduğumuz bu kasvetli duruma bir zemin gibi tutunan kök düşünce olabilir mi? Öyleyse, bir gereklilik olarak sadece insanlığa ait oluşlar doğrultusunda şekillenmeyen, varlıkların insan-odaklı ilişkilenmeler üzerinden tanımlanmadığı bir çokluğun mekanını nasıl tahayyül edebiliriz? Çokluğun mekanı, ikili düşünce geleneğinin aksine, tüm varlıkları maddesel olarak insan/insandışı, canlı/cansız, aktüel/virtüel gibi düşüncede iki karşıt gruba ayırmadan, farklılıkları, oluşları ve ortaklıkları dahilinde temelden, herkese ait ve kimseye ait olmayan bir ‘genişleyen ilişkilerin uzamı’ üzerinden yeniden düşünmenin potansiyellerini arar. Tez boyunca, uzam ile ‘mimarlığın özneleri’ arasındaki çoklu örgün ilişki, ‘müştereklerin çitlenmesi, sömürgeleştirme ve metalaştırma’ gibi kapitalist eylemlerin kökenleri üzerinden sorunsallaştırılır. Bu eylemlerin birleşik etkisinin, insan türünün tartışmalı bir hiyerarşi ile kendi biçimsel varlığını diğer varlıklardan üstün olarak görmesini ve insanı her şeyin ölçüsü olan nihai bir tekbiçim olarak kabul edilmesini meşrulaştıran kabulleri tartışır. Bu kabullerden bazıları olarak ölçülebilirlik, gözlemlenebilirlik ve sahip olunabilirlik gibi insan dışı varlıklar üzerinden şekillenen ilişkileri tartışmaya açar. Bu durumda, ilk olarak insanı her şeyin ölçüsü bir “tekbiçim” olarak gören düşüncedeki insanın kim olduğunu sorar ve insanın ölçme eylemi ile kurduğu biçimsel ilişkinin temsillerini keşfe çıkar. İnsanın mülkiyetle ve sahip olmakla olan ilişkisi onun kendisini tanımladığı yol haritasına dahil edildiği sürece, mülkiyet düşüncesini varlıkların mekanla olan ilişkilenmesine dahil bir süreç olarak görür. Bu tezde özne daralması olarak adlandırılan fikirler ve eylemler bütünü, mekanın kurucu öznelerinin merkezinde her şeyin ölçüsü erkek insanın olduğu tanımlı bir çemberi meşrulaştıran düşüncelerin mimarlığa zemin olması halini sorunsallaştırır. Bu inşaaya temel olan mekana ait düşünce ve pratikleri gözden geçirir. Bu durumda, alternatif bir yol haritası çizmeye başlamak için bu düşünceleri teknolojik aparatlar ve hesaplanamaz bir aidiyetin varlığı ile eleştirerek yeniden yorumlar. Genişleyen ilişkilerin alternatif bir uzamını aramak, bu çemberi bozuma uğratarak insanı; toplumsal ve politik bir varlık olarak ona atfedilmiş rotasından çıkarmayı hedefler. Dahası, rotadan çıkma halini yaratıcı potansiyelleri içinde barındıran bir sorgulama aracı olarak görür. Günümüzde, dışlayıcı olmayan bir pratikle mevcut durumu sorgulayarak tüm varlıkları kendi oluşları, aidiyetlikleri ve farklılıkları ile yeniden düşünmenin yollarını arar. Bu nedenle, bu tez, bizi insan varlığının ‘istisnai’ konumuna ilişkin antroposentrik görüşleri yerinden etmeye götürecek eleştirel insan sonrası düşünceyi bir yöntem aracı olarak benimser. Özneler ve varlıklar ile onların ‘müşterek mekanları [ortamları] arasında kurulan ilişkilerin sürekli genişleyen insan egemenliği yerine, alternatif bir çokluğun uzamında genişleyen ilişkilerin ipuçlarını arar.
Açıklama
Anahtar Kelimeler
Mimarlık Teorisi, Eleştirel İnsan Sonrası Kuramı, Müşterek Mekan, Çokluğun Uzamı, Theory of Architecture, Posthuman Critical Theory, Common Spaces, Spaces of Many