The discussion of marxism and theoretical anti-humanism in the light of Louis Althusser's thoughts
Yükleniyor...
Tarih
2022
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
İstanbul Bilgi Üniversitesi
Erişim Hakkı
info:eu-repo/semantics/openAccess
Özet
ABSTRACT: In this thesis, I state that anti-humanism and theoretical anti-humanism are different things and that not every criticism of humanism means theoretical anti-humanism. I also emphasize that every philosophical critique of the subject and every antihumanist reading that lacks a theory of history cannot be equated with Marxism. I focus on the ruptures in Marx's thought by problematizing Marx's expressions such as 'species being' (Gattungwesen) and alienation in his early texts, and I invite the reader to reflect on what it means to take the theoretical anti-humanist position in Marx's later texts. Althusser not only made a theoretical intervention in the conjuncture with his theoretical discussion of anti-humanism, but also emphasized that the human is a generalization subject not only in bourgeois economy but also in all concepts modeling the bourgeois age, and that modern philosophy puts the concept of human and subject in its center in a hereditary way, and embraces it with all his arms. For Althusser, the categories of man, human essence, or human species played a fundamental theoretical role in pre-Marxist classical philosophies. Later, this role was transferred to classical political economy, included by it, and it became functional in hiding the logic of exploitation by the capitalist system of production. As a universalized category the idea of man, as the conscious subject of his acts is isolated from its concrete-historical conditions, together with humanism, we are witnessing that people are no longer their relational existence in the production process, but are equated with their quality of being human, and that they become the subject of law and the subject of their needs by the power. This discussion reflected in Marxism in the claim human history begins with humans, that history should be considered within the scope of human subjects, that we should read the history of class struggles as the history of the human being and his alienation from himself. Thus, the debates have been postponed, such as that concrete man and history in his relational existence conditioned in the social production of material life do not have a final goal of bringing the human essence to man. By emphasizing that both knowledge and history are based on a material process, that is, without subject, Althusser made a head-on opposition to both humanism and its way of knowing. Althusser criticized the application of humanist epistemology, which has come under different names (integral, scientific) to Marxism. Again, Marxism, which does not take into account the material production process and material conditions or does not read it as an activity consisting of subjects, has loudly objected to the understanding that finds its source in Classical Political Economy, German Philosophy and French socialism, that is, in human philosophies. Those who do not take into account the material production process and material conditions, or who read it as an activity with a have historical subject, have found the source of Marxism unfiltered in English Political Economy, German Philosophy and French Socialism, i.e. in human philosophies. Althusser loudly objected to this understanding. According to Althusser, this genesis reading of the three sources of Marxism is at best a critical reading. For Althusser, historical-social practices do not mean that their agents are necessarily thought of as subject nor does it mean that history has a telos as its subject and purpose. With the theoretical anti-humanism discussion, Althusser emphasized that Marxism had to break with the idealist category of “subject”, which treats the “subject” as the beginning (origin,), essence, cause. Neither in Marx's Scientific revolution (conditioned in the social production of material life) nor in Marx's philosophical revolution (philosophy is the class struggle carried out in the theoretical field), the concept of man can be considered as a starting principle. However, this does not mean that the subjects are not established in the process and a subjectivity within the practice-politics are not produced. In order to make this discussion clear, Althusser focused on the evolutions and breaks in Marx's thought, or to put it more accurately, after observing the conceptual changes in Marx's texts, Althusser stated that Marx's theory was not yet mature in his youth and even though he started to distance himself from these understandings. Marx did not yet have a conceptual break and he couldn’t open a new field with the concept of epistemological break by tracing the texts one by one. When Marxism is read in the conditions of its formation, we have to go from the end to the beginning. In this sense, Marxism is neither a historicism nor a theoretical-humanism. As a result, Marxism is a new science (historical materialism) and new philosophical practice that broke away from philosophies of consciousness and philosophical anthropologies, that is, from the category of subject whose unity is provided by consciousness.
ÖZET: Bu tez çalışmasında anti hümanizm ile teorik anti-hümanizmin birbirinden farklı şeyler olduğunu her hümanizm eleştirisinin teorik anti-hümanizm anlamına gelmediğini yine aynı ölçüde tarih teorisinden yoksun her felsefi özne eleştirisinin ve her anti-hümanist okumanın da Marksizmle eşitlenemeyeceğini vurguluyorum. Yine “benim analitik yöntemim insandan değil verili bir dönemin ekonomiktoplumsal ilişkilerinden yola çıkar” diyen Marx’ın teorik anti-hümanizmini belirgin kılan bir filozof olarak Louis Althusser’in Marx okumaları ışığında Marx’ın erken dönem metinlerindeki türsel varlık, yabancılaşma gibi ifadelerini problematize ederek Marx’ın fikriyatındaki kopuşlara odaklanıyor ve Marx’ın geç dönem metinlerindeki teorik anti-hümanist pozisyon alışın ne anlama geldiği üzerine okuru düşünmeye davet ediyorum. Althusser teorik anti-hümanizm tartışmasıyla sadece konjonktüre teorik bir müdahalede bulunmamış, insanın yalnızca burjuva iktisadında değil, burjuva çağını modelleyen bütün kavramlarda bir genelleme konusu da olduğunu, modern felsefenin de kalıtımsal bir biçimde insan ve özne kavramını merkezine oturttuğunu, ona dört elle sarıldığını vurgulamıştır. Althusser açısından insan, insan özü veya insan türü kategorisi, Marksizm öncesi klasik felsefelerde temel bir teorik rol oynamış, sonrasında bu rol klasik ekonomi politiğe taşınmış, onun tarafından içerilmiş ve kapitalist üretim sistemi tarafından da sömürü mantığını gizlenmesinde iş görür olmuştur. Evrenselleştirilmiş bir kategori olarak edimlerinin bilinçli öznesi olarak insan fikri kendi somut-tarihsel koşullarından yalıtılmış, hümanizmle birlikte artık insanların üretim süreci içindeki ilişkisel varlıklarına değil, insan olma vasfıyla eşitlenmesine ve iktidar tarafından hukuk öznesi, ihtiyaçlarının öznesi olmasına tanık olmaktayız. Bu tartışma Marksizme insan tarihinin insanla başladığı, tarihin insan öznelerinin ereği içinde düşünülmesi, sınıf mücadeleleri tarihini insan ve onun kendine yabancılaşması olarak okumamız gerektiği şeklinde yansımıştır. Böylelikle maddi yaşamın toplumsal üretimi içinde koşullanan ilişkisel varlığı içindeki somut insan ve tarihin insan öznün insana kazandırılması gibi nihai bir ereği olmadığı gibi tartışmalar ötelenmiştir. Althusser ise gerek bilginin gerekse de tarihin öznesiz yani maddi bir sürece dayandığını vurgulayarak gerek hümanizme ve onun bilme biçimine gerekse de hümanizmin sosyalist, bilimsel ve farklı adlar adı altında savunusuna cepheden bir karşı koyuş sergilemiştir. Maddi üretim sürecini, maddi yaşamın toplumsal üretimini ve maddi koşulları gözetmeyen ya da onu özneli bir etkinlik olarak okuyanlar Marksizmin kaynağını filtresiz bir şekilde Klasik Ekonomi Politikte, Alman Felsefesi’nde ve Fransız sosyalizminde yani insan felsefelerinde bulmuşlardır. Althusser ise bu anlayışa anlayışa gür sesle itiraz etmiştir. Althusser’e göre Marksizmin üç kaynağı olarak nitelenen bu kökensel okuma Marx açısından olsa olsa eleştirel bir okumadır. Althusser açısından toplumsal tarihi pratikler eyleyicilerinin, ne zorunlu olarak özne olduğunu ne de tarihin bir öznesi ve ereği olduğunu bize söyler. Althusser teorik-antihümanizm tartışmasıyla Marksizmin “özneyi” başlangıç (köken, orjin), öz (cevher, essence), neden (illet, cause) olarak ele alan idealist “özne” kategorisinden kopmak zorunda olduğunu vurgulamıştır. Ne Marx’ın Bilimsel devriminde (maddi yaşamın toplumsal üretimi içinde koşullanan), ne de Marx’ın felsefi devriminide (felsefe teorik alanda yürütülen sınıf mücadelesidir) insan kavramı bir başlangıç ilkesi olarak ele alınamaz. Fakat bu durum, sürecin içinde kurulmuş öznelerin ve pratik-politika içinde bir öznelliğin üretilmediği anlamına gelmez. Bu tartışmayı seçik kılmak için Marx’ın fikriyatındaki evrimlere ve kopuşlara odaklanan Althusser, ya da daha doğru bir ifadeyle söyleyecek olursam Marx’ın metinlerindeki kavramsal değişimleri gözlemledikten sonra Althusser Marx’ın gençlik dönemlerinde henüz teorisinin erginleşmediğini ve bu anlayışlarla mesafelenmeye başlasa bile henüz kavramsal bir kopuş ve yeni bir alan açamadığını tek tek metinlerin izini sürerek epistemolojik kopuş kavramıyla anlatmıştır. Marksizm oluşum koşulları içinde okunduğunda sondan başa gitmek zorundayız. Bu anlamıyla Marksizm ne bir tarihselciliktir ne de bir teorik-hümanizm. Marksizm bilinç felsefeselerinin ve felsefi antropolojinin eleştirel bir edinime tabii tutulduğu yeni bir bilim ve yeni bir felsefi pratiktir.
ÖZET: Bu tez çalışmasında anti hümanizm ile teorik anti-hümanizmin birbirinden farklı şeyler olduğunu her hümanizm eleştirisinin teorik anti-hümanizm anlamına gelmediğini yine aynı ölçüde tarih teorisinden yoksun her felsefi özne eleştirisinin ve her anti-hümanist okumanın da Marksizmle eşitlenemeyeceğini vurguluyorum. Yine “benim analitik yöntemim insandan değil verili bir dönemin ekonomiktoplumsal ilişkilerinden yola çıkar” diyen Marx’ın teorik anti-hümanizmini belirgin kılan bir filozof olarak Louis Althusser’in Marx okumaları ışığında Marx’ın erken dönem metinlerindeki türsel varlık, yabancılaşma gibi ifadelerini problematize ederek Marx’ın fikriyatındaki kopuşlara odaklanıyor ve Marx’ın geç dönem metinlerindeki teorik anti-hümanist pozisyon alışın ne anlama geldiği üzerine okuru düşünmeye davet ediyorum. Althusser teorik anti-hümanizm tartışmasıyla sadece konjonktüre teorik bir müdahalede bulunmamış, insanın yalnızca burjuva iktisadında değil, burjuva çağını modelleyen bütün kavramlarda bir genelleme konusu da olduğunu, modern felsefenin de kalıtımsal bir biçimde insan ve özne kavramını merkezine oturttuğunu, ona dört elle sarıldığını vurgulamıştır. Althusser açısından insan, insan özü veya insan türü kategorisi, Marksizm öncesi klasik felsefelerde temel bir teorik rol oynamış, sonrasında bu rol klasik ekonomi politiğe taşınmış, onun tarafından içerilmiş ve kapitalist üretim sistemi tarafından da sömürü mantığını gizlenmesinde iş görür olmuştur. Evrenselleştirilmiş bir kategori olarak edimlerinin bilinçli öznesi olarak insan fikri kendi somut-tarihsel koşullarından yalıtılmış, hümanizmle birlikte artık insanların üretim süreci içindeki ilişkisel varlıklarına değil, insan olma vasfıyla eşitlenmesine ve iktidar tarafından hukuk öznesi, ihtiyaçlarının öznesi olmasına tanık olmaktayız. Bu tartışma Marksizme insan tarihinin insanla başladığı, tarihin insan öznelerinin ereği içinde düşünülmesi, sınıf mücadeleleri tarihini insan ve onun kendine yabancılaşması olarak okumamız gerektiği şeklinde yansımıştır. Böylelikle maddi yaşamın toplumsal üretimi içinde koşullanan ilişkisel varlığı içindeki somut insan ve tarihin insan öznün insana kazandırılması gibi nihai bir ereği olmadığı gibi tartışmalar ötelenmiştir. Althusser ise gerek bilginin gerekse de tarihin öznesiz yani maddi bir sürece dayandığını vurgulayarak gerek hümanizme ve onun bilme biçimine gerekse de hümanizmin sosyalist, bilimsel ve farklı adlar adı altında savunusuna cepheden bir karşı koyuş sergilemiştir. Maddi üretim sürecini, maddi yaşamın toplumsal üretimini ve maddi koşulları gözetmeyen ya da onu özneli bir etkinlik olarak okuyanlar Marksizmin kaynağını filtresiz bir şekilde Klasik Ekonomi Politikte, Alman Felsefesi’nde ve Fransız sosyalizminde yani insan felsefelerinde bulmuşlardır. Althusser ise bu anlayışa anlayışa gür sesle itiraz etmiştir. Althusser’e göre Marksizmin üç kaynağı olarak nitelenen bu kökensel okuma Marx açısından olsa olsa eleştirel bir okumadır. Althusser açısından toplumsal tarihi pratikler eyleyicilerinin, ne zorunlu olarak özne olduğunu ne de tarihin bir öznesi ve ereği olduğunu bize söyler. Althusser teorik-antihümanizm tartışmasıyla Marksizmin “özneyi” başlangıç (köken, orjin), öz (cevher, essence), neden (illet, cause) olarak ele alan idealist “özne” kategorisinden kopmak zorunda olduğunu vurgulamıştır. Ne Marx’ın Bilimsel devriminde (maddi yaşamın toplumsal üretimi içinde koşullanan), ne de Marx’ın felsefi devriminide (felsefe teorik alanda yürütülen sınıf mücadelesidir) insan kavramı bir başlangıç ilkesi olarak ele alınamaz. Fakat bu durum, sürecin içinde kurulmuş öznelerin ve pratik-politika içinde bir öznelliğin üretilmediği anlamına gelmez. Bu tartışmayı seçik kılmak için Marx’ın fikriyatındaki evrimlere ve kopuşlara odaklanan Althusser, ya da daha doğru bir ifadeyle söyleyecek olursam Marx’ın metinlerindeki kavramsal değişimleri gözlemledikten sonra Althusser Marx’ın gençlik dönemlerinde henüz teorisinin erginleşmediğini ve bu anlayışlarla mesafelenmeye başlasa bile henüz kavramsal bir kopuş ve yeni bir alan açamadığını tek tek metinlerin izini sürerek epistemolojik kopuş kavramıyla anlatmıştır. Marksizm oluşum koşulları içinde okunduğunda sondan başa gitmek zorundayız. Bu anlamıyla Marksizm ne bir tarihselciliktir ne de bir teorik-hümanizm. Marksizm bilinç felsefeselerinin ve felsefi antropolojinin eleştirel bir edinime tabii tutulduğu yeni bir bilim ve yeni bir felsefi pratiktir.
Açıklama
Anahtar Kelimeler
Genç Marx, Yabancılaşma, Epistemolojik Kopuş, Teorik Anti-hümanizm, Tarihsel Materyalizm, Young Marx, Alienation, Epistemological Break, Theoretical Anti-humanism, Historical Materialism