Single monetary policy and economic ımbalances in the eurozone
Yükleniyor...
Tarih
2013
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
İstanbul Bilgi Üniversitesi
Erişim Hakkı
Attribution-NonCommercial-NoDerivs 3.0 United States
info:eu-repo/semantics/openAccess
info:eu-repo/semantics/openAccess
Özet
Also known as the “Eurozone”, “EMU” (European Economic and Monetary Union) is the largest single currency union in the world and it is about to expand even further, when the 10 (ten) new members of the EU will meet the convergence criteria. Thus; due to the recent debates and questionable structure of “EMU”, in order to be able to capture the actual rationale and the potential several benefits but various real economic imbalances of such a recently popular monetary union, it could be quite useful to analyze the distinctive characteristic macroeconomic performances with an extensive focus on the indicator of “price stability” on a basis of a dichotomy that suggests; a typical “Hard-Nosed” government: ”Germany” and a typical “Wet” government: ”Italy”. Lastly, by the addition of Denmark to this in-depth analysis; we might be able to see the completely different statuses of a non EMU member country through this context. This paper presents evidence on the successful process of monetary stabilization of especially emerging countries among “EMU” after the Maastricht Treaty. Nevertheless; except for that satisfactory monetary stabilization, the single interest determination or the so called “one size fits all” monetary policy in the Euro Area composed of heterogeneous member states may create or increase existing current account imbalances by applying a single interest rate to member states with different inflation, competitiveness and thus growth differentials all of which are said to be given birth by the excessive implementation of the states’ only remaining policy tool of differentiated independent national fiscal policies. At this spot; this paper alongside with its extensive empirical components, illustrates the typically mandatory debt led growth strategy of the Eurozone’s emerging markets via putting a great emphasis of the need for the continuity of fiscal federalism integrated with a bit of expanded levels of budget centralization rather than pure common EMU single fiscal policy despite the fact that the indulgent usage of fiscal authority has been recently resulting in substantial spillovers through the interest rate channel, among fiscal policies of member countries. To limit, especially, the emerging countries’ incentive to run expansionary fiscal policies, a set of rules like those embedded in the Stability and Growth Pact, should, of course be recalled ;however, in order for the minorities of the Euroland to catch up with the steady state level of the Eurozone figureheads, deficit spending growth strategy comes out to play a vital role whereby we can understand how running its own national fiscal policy is so significant for those developing countries all of which may become more accurate by the successful evaluation of this paper’s appropriately designated empirical frameworks for the 2 (two) respective separate dualities; “Germany Vs. Ireland” and “EMU 17 vs. Non EMU 10 plus Turkey”. Apart from the main orthodox perspective “Maastricht Criteria”, the contrasting heterodox approaches of “OCA Theory” & “New OCA Theory”, the main theoretical guide of the Euro project called “Basic Macroeconomic Trilemma” (Incompatible Trinity), the distinctively observed “Balassa Samuelson Effect”; as well as the various roles of EU Institutions integrated with their monetary policy instruments, are clarified in detail regarding on the implementation of the EU’s “one-size-fits-all” monetary policy and financial mechanism, throughout this paperwork. Eventually; this extended research study over the economic imbalances among the Eurozone, ends up with a paradoxical conclusion that the actual factors lying behind such imbalances, are said to be political rather than pure economic, because even though the ECB has formal independence, the success or failure of its actions, are all parts of an interdependent system of policies in which elected governments have a role too ;as far as in the making of monetary policy, economists have technical expertise but politicians claim electoral legitimacy who are exactly obliged to balance non economic pressures, both domestic and international, against concerns of central bankers with monetary constraint. Therefore, this paperwork emphasizes the absolute differences in both economic and political priorities for economic policy making between the 2 (two) contradictory poles of the Eurozone a fact which leads us into the clear asymmetries among EMU.
“Avrupa Birliği Ekonomik ve Parasal Birliği” ya da Euro Bölgesi, herkesin bildiği üzere; şu an itibariyle, dünya üzerinde, tek ortak para birimine sahip en büyük parasal birlik olup; Maastricht Kriterleri’ni yerine getirecek 10 (on) yeni üye ülkenin bünyesine katılmasıyla birlikte toplam üye sayısının, yakın zamanda, Avrupa Birliği’nin mevcut toplam üye sayısı olan 27 (yirmi yedi) olması öngörülmektedir. Avrupa Birliği Ekonomik ve Parasal Birliği’nin, günümüzdeki, son derece tartışmalı yapısına binaen; bu formasyonun arkasında yatan temel felsefenin, bu oluşumun teorik manadaki faydalarının ve de aynı zamanda da, reel anlamda meydana getirdiği iktisadi dengesizliklerin, çok daha iyi anlaşılması, buna paralel olarak uzun bir süredir yaşanan ancak olumsuz etkisini son zamanlarda daha ciddi olarak hissettiren ve de Avrupa Merkez Bankası tarafından dikte ettirilen tek bir ortak para politikasının yol açtığı gözle görülür makroekonomik performans farklılıklarına bağlı olarak artan bir hızla seyreden, Euro Bölgesi üye ülkeleri temelindeki büyüme hızına ilişkin meydana gelen derin gösterge farklılıklarının ayrıntılı analizinin yanı sıra; bu kapsamlı çalışma, aynı zamanda, fiyat istikrarı özelinde; Avrupa Merkez Bankası’nın, nasıl Alman Merkez Bankası “Bundesbank” tarzında politikalar geliştirdiğini ve de doğal olarak Almanya’nın diğer üye ülkeler üzerinde ne derece yoğun şekilde bir faiz haddi dikte etme misyonunu üstlendiğini, karşılaştırmalı analiz metodunu kullanarak; son derece net bir şekilde gözler önüne sermektedir. Bütün bu öğretilere ek olarak; Avrupa Birliği Ekonomik ve Parasal Birliği’nin özellikle bugünkü konjonktüründe; Euro Bölgesi üye ülkelerinin kendi milli para politikalarından ve de dolayısıyla döviz kuru değiştirme mekanizmalarından vazgeçmiş olmaları üzerine; geriye kalan tek ulusal politika aracı olan kurala bağlı veya iradi maliye politikalarının, bu Avrupa Birliği ülkelerinin büyüme dinamikleri çerçevesinde, Euro Bölgesi’nin gelişmiş, başrol oynayan ülkelerinin çok daha önceden eriştiği kararlı hal büyüme seviyesini yakalama hususunda ne kadar olağanüstü bir ehemmiyet arz ettiğinin, altının defalarca çizildiği bu kapsamlı araştırmada, şahsım tarafından yapılan “Almanya Vs. İrlanda”, “Euro – 17 Vs. Euro dışındaki 10 ülke ve Türkiye” başlıkları altında, detaylı “lineer regresyon” (doğrusal bağlanım) çalışmalarının, bizi ulaştırdığı çarpıcı sonuçlar da büyük bir titizlikle incelenmiş olup; detaylıca analiz edilmiştir. Tüm bunların haricinde; AB Ekonomik ve Parasal Birliği’ne üyelik kapsamında ortaya konmuş ortodoks perspektif olan “Maastricht Kriterleri”, heterodoks perspektifler olan “Optimal Para Alanı Teorisi”, “Yeni Optimal Para Alanı Teorisi”, bunlara ek olarak da, Euro projesinin temel felsefesini inşa eden bazı önemli makroekonomik öğretilerin (“İktisat teorisinin kutsal üçlemi”, “Balassa – Samuelson Etkisi”, “Barro – Gordon Büyüme Modeli” vs…) de bugün, Euro Bölgesi’nde yaşanan genel borç krizi ile birlikte deneyimlenen tüm politik ve iktisadi dengesizlikler üzerindeki tartışılmaz hatırı sayılır rolü de, bu teferruatlı çalışmanın bütününe ve ulaştığı birtakım önemli farklı neticelere ve gerçekliklere, kaynaklık etmekte; bir başka deyişle, başarıyla ışık tutmaktadır.
“Avrupa Birliği Ekonomik ve Parasal Birliği” ya da Euro Bölgesi, herkesin bildiği üzere; şu an itibariyle, dünya üzerinde, tek ortak para birimine sahip en büyük parasal birlik olup; Maastricht Kriterleri’ni yerine getirecek 10 (on) yeni üye ülkenin bünyesine katılmasıyla birlikte toplam üye sayısının, yakın zamanda, Avrupa Birliği’nin mevcut toplam üye sayısı olan 27 (yirmi yedi) olması öngörülmektedir. Avrupa Birliği Ekonomik ve Parasal Birliği’nin, günümüzdeki, son derece tartışmalı yapısına binaen; bu formasyonun arkasında yatan temel felsefenin, bu oluşumun teorik manadaki faydalarının ve de aynı zamanda da, reel anlamda meydana getirdiği iktisadi dengesizliklerin, çok daha iyi anlaşılması, buna paralel olarak uzun bir süredir yaşanan ancak olumsuz etkisini son zamanlarda daha ciddi olarak hissettiren ve de Avrupa Merkez Bankası tarafından dikte ettirilen tek bir ortak para politikasının yol açtığı gözle görülür makroekonomik performans farklılıklarına bağlı olarak artan bir hızla seyreden, Euro Bölgesi üye ülkeleri temelindeki büyüme hızına ilişkin meydana gelen derin gösterge farklılıklarının ayrıntılı analizinin yanı sıra; bu kapsamlı çalışma, aynı zamanda, fiyat istikrarı özelinde; Avrupa Merkez Bankası’nın, nasıl Alman Merkez Bankası “Bundesbank” tarzında politikalar geliştirdiğini ve de doğal olarak Almanya’nın diğer üye ülkeler üzerinde ne derece yoğun şekilde bir faiz haddi dikte etme misyonunu üstlendiğini, karşılaştırmalı analiz metodunu kullanarak; son derece net bir şekilde gözler önüne sermektedir. Bütün bu öğretilere ek olarak; Avrupa Birliği Ekonomik ve Parasal Birliği’nin özellikle bugünkü konjonktüründe; Euro Bölgesi üye ülkelerinin kendi milli para politikalarından ve de dolayısıyla döviz kuru değiştirme mekanizmalarından vazgeçmiş olmaları üzerine; geriye kalan tek ulusal politika aracı olan kurala bağlı veya iradi maliye politikalarının, bu Avrupa Birliği ülkelerinin büyüme dinamikleri çerçevesinde, Euro Bölgesi’nin gelişmiş, başrol oynayan ülkelerinin çok daha önceden eriştiği kararlı hal büyüme seviyesini yakalama hususunda ne kadar olağanüstü bir ehemmiyet arz ettiğinin, altının defalarca çizildiği bu kapsamlı araştırmada, şahsım tarafından yapılan “Almanya Vs. İrlanda”, “Euro – 17 Vs. Euro dışındaki 10 ülke ve Türkiye” başlıkları altında, detaylı “lineer regresyon” (doğrusal bağlanım) çalışmalarının, bizi ulaştırdığı çarpıcı sonuçlar da büyük bir titizlikle incelenmiş olup; detaylıca analiz edilmiştir. Tüm bunların haricinde; AB Ekonomik ve Parasal Birliği’ne üyelik kapsamında ortaya konmuş ortodoks perspektif olan “Maastricht Kriterleri”, heterodoks perspektifler olan “Optimal Para Alanı Teorisi”, “Yeni Optimal Para Alanı Teorisi”, bunlara ek olarak da, Euro projesinin temel felsefesini inşa eden bazı önemli makroekonomik öğretilerin (“İktisat teorisinin kutsal üçlemi”, “Balassa – Samuelson Etkisi”, “Barro – Gordon Büyüme Modeli” vs…) de bugün, Euro Bölgesi’nde yaşanan genel borç krizi ile birlikte deneyimlenen tüm politik ve iktisadi dengesizlikler üzerindeki tartışılmaz hatırı sayılır rolü de, bu teferruatlı çalışmanın bütününe ve ulaştığı birtakım önemli farklı neticelere ve gerçekliklere, kaynaklık etmekte; bir başka deyişle, başarıyla ışık tutmaktadır.