Sınırdaki edebiyat: bellek, kötülük, çöplük
Yükleniyor...
Tarih
2011
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
İstanbul Bilgi Üniversitesi
Erişim Hakkı
info:eu-repo/semantics/openAccess
Özet
Son yıllarda, “çöplük” daha geniş tanımıyla “atık” temasının birçok sanat dalında kendini gösterdiğini söyleyebiliriz. Benim bu sembolün, edebiyattaki kullanımıyla “metaforun”, işaret ettikleri ile ilgilenmem, çağdaş Türk edebiyatındaki kullanım sıklığını fark etmem ile aynı zamana rastlıyor. Özellikle kadın yazarlarımız tarafından 80’li yıllar sonrasında sıkça kullanılan bir metafor olarak “çöp”ün neye işaret ettiğini merak etmeye böyle başladım. Araştırdıkça gördüm ki çöpün genel anlamda “atık” ve Kristeva’nın geliştirdiği (ve Türkçeye “zelil” olarak çevirilen) “abject” ile doğrudan bir ilişkisi var. Edebiyatta “atık ve çöp” simgesinin kullanımlarını incelemeye çalıştığım bu tezde, Kristeva’nın işaret ettiği psikanaliz kuramlarından başlayarak konuyu çözümlemeye çalıştım. Fakat psikanaliz kuramının “çöplük” metaforunu açıklamada yetersiz kaldığı alanlar oldu. Zira, çöplüğün çağrıştırdığı meseleler istenmeyen ve“dışarı atılandan” başlayarak, temiz-kirli, ruhsal-bedensel, bilinç-bilinç ötesi, iyilik kötülük, kutsal-günah gibi “içinde zıtlık barındıran” birçok konuyu içeriyor. Dolayısıyla konuyu sınırlandırmak ve güncelleştirmek amacıyla, incelememi üç bölüme ayırdım. Birinci bölümde Oedipus Miti’nden günümüze temizlik, kirlilik vebuna bağlı olarak kabul edilmiş kutsal ve mundar kavramlarına odaklandım. Bu bölümde Turgay Nar’ın Çöplük metnini ve Michel Tournier’in Meteorlar romanın merkeze alarak, atığın bildiğimiz ilk korkularımızla, kirlilikle ve bedensel günahlarla olan ilişkisini incelemeye çalıştım. İnancın dayattığı temizlik ve kutsallık karşısında, günahkâr olarak dışlanan kirlinin, bir kötülük simgesi olmasına ve kötülük simgesinin sorgulanmasına değindim. İkinci bölümde “atık ve hafıza” ilişkisine odaklandım. Geçmişimizde, hatırlamak istemeyerek belleğimizin çöplüğüne attığımız hatıraların, romanların da aslında bir “anımsama” olduğu gerçeğiyle olan ilişkisine dikkat çekmeye çalıştım. Şebnem İşigüzel’in Çöplük romanını bu bağlamda inceledim. Son bölümde, atığın toplumsal hayatın organizasyonu açısından oynadığı role değindim ve toplumun bazı kesimlerinin dışlanması ve ötekileştirilmesiyle, atığın kirliliği ve uzaklaştırılması arasında bir bağ kurdum. Ele aldığım romanları bu açıdan incelemeye çalıştım. Birbirlerine verdikleri cevaplar olduğunu düşündüğümden Dan DeLillo’nun Beyaz Gürültü ve Latife Tekin’in Berci Kristin Çöp Masalları romanlarını bu bölümde karşılaştırmalı olarak ele aldım. Sonuç olarak “çöp” metaforunu incelediğim tüm romanlarda zıtlıklar arasında bir “sınır” çizdiğine ve yazarların metinlerindeki zıtlıkların birbirleri ile kurdukları “iletişim” için çöp metaforunu bir araç olarak kullanıldıkları kanısına vardım. Bu yüzden incelediğim metinleri isimlendirmede “sınır edebiyatı” kavramını kullanmayı uygun gördüm. Çöp ve atık sembollerinin edebiyattaki kullanımının ise sınırlandırmaya kuvvetle karşı koyan bir konu olduğu kuşkusuz. Bu tezde eminim ki konunun sadece belli başlı başlıklarına değinebildim. Bu girişin konunun incelenmesi ile ilgili olarak, hem benim hem de konuyla diğer ilgilenenler için bir başlangıç olmasını ve konunun zihnimizde başka soru işaretlerine yol açarak, bizi yeni tartışma konularına taşımasını umut ediyorum.