The search for a self: Max Frisch’s I Am Not Stiller
Yükleniyor...
Tarih
2019
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
İstanbul Bilgi Üniversitesi
Erişim Hakkı
info:eu-repo/semantics/openAccess
Özet
The purpose of this study is to analyze the relations between power, truth and self, that Foucault worked on, through Max Frisch’s novel I’m not Stiller. We will try to observe through what kind of truth games the modern subject constructs itself by focusing on Stiller who demonstrates us a parody of identity. Hence, how epimeleia heuatou (the notion of the care of the self) which was a positive value for Roman, Hellenistic and Greek periods lost its privileged position by passing through certain lines and contact areas and how it was transformed into gnothi seauton (the notion of knowing yourself) will be handled in terms of this study’s conceptual framework. This radical transformation which means suspending the subject’s relation with the truth is directly connected with our conceptions of the modern subjectivity. According to Foucault, the fact that the behavioral modes which are given on to questioning and are established between the existence of the subject and the essentiality of attaining the truth skidded into the subject’s knowing about oneself (savoir) resulted in a disassociation. Why we analyze Stiller in this context is to see how the modern subject, as narrative self, when connecting with its own story, is tied to the power with regard to all social relations dispositif through its own story. Stiller who developed a formula/discourse that disables power practices by saying “I am not Stiller!” as soon as he was arrested, moved the law into an uncertainty sphere. If we look at it from this perspective, Stiller who is struggling with the law in this visibility where there is no gap competes against observation, recording and note taking devices surrounding him and a cluster of testimony/knowledge which are centralized and accumulated against him. He tries to make a breach in this disciplinarian mechanism which surrounds his existence. The meaning of the notion of parrhesia (telling the truth) which has a significant position in Ancient culture will be questioned for the modern subject and Stiller will be reviewed as the subject of enunciation of the correct discourse. Thus, Stiller will be analyzed in terms of the relations of truth and power within his own personal history.
Bu çalışmanın amacı Foucaut’nun üzerinde çalıştığı hakikat, iktidar ve kendilik arasındaki ilişkileri Max Frisch’in romanı I’m Not Stiller üzerinden incelemektir. Modern öznenin kendisini hangi hakikat oyunları aracılığıyla kurduğunu, bir kimlik parodisiyle karşımıza çıkan Stiller’e odaklanarak görmeye çalışacağız. Bu nedenle çalışmanın kavramsal çerçevesi içerisinde Yunan, Helenistik ve Roma döneminin antikleri için pozitif bir değer olan epimeleia heuatou (kendilik kaygısı) nosyonunun belirli hatlar ve temas yüzeylerinden geçerek zamanla ayrıcalıklı konumunu kaybetmesi ve gnothi seauton (kendini tanı, kendini bil) nosyonuna dönüşümü ele alınacaktır. Öznenin hakikatle ilişkisinin askıya alınması anlamına gelen bu radikal dönüşüm bizim modern özne olma kiplerimizle bağlantılıdır. Foucault’ya göre öznenin varlığı ile hakikate erişme zorunluluğu arasında tesis edilen sorgulamaya dönük davranış kiplerinin öznenin kendisi hakkında bilme (savoir) alanına kayması bir kopmaya neden olmuştur. Stiller’i bu bağlamda incelememizin modern öznenin narrative self olarak kendi hikayesine bağlanırken tüm toplumsal ilişki dispositifleri açısından iktidara nasıl tabi olduğunu onun hikayesi aracılığıyla görmektir. Tutuklanır tutuklanmaz “I’m not Stiller!” diyerek iktidar pratiklerini işlevsiz kılacak bir formül söylem geliştiren Stiller yasayı bir belirsizlik alanına taşımıştır. Buradan bakacak olursak hiçbir boşluğu olmayan bu görünürlük içinde yasayla mücadele eden Stiller etrafını çevreleyen gözlem, kayıt ve notlandırma aygıtları, kendine karşı biriken ve merkezileşen bir bilgi/tanıklık kümesine karşı mücadele eder. Varlığını kuşatan bu disiplinci mekanizmada bir gedik, küçük bir çatlak açmaya çalışır. Antik kültürde önemli bir yeri olan parrhesia (doğruyu söylemek) kavramının modern özne için anlamı sorgulanacak ve Stiller doğru söylemin sözcelem öznesi olarak değerlendirilecektir. Dolayısıyla Stiller kendi kişisel tarihi içinde hakikat ve iktidar ilişkileri bakımından analiz edilecektir.
Bu çalışmanın amacı Foucaut’nun üzerinde çalıştığı hakikat, iktidar ve kendilik arasındaki ilişkileri Max Frisch’in romanı I’m Not Stiller üzerinden incelemektir. Modern öznenin kendisini hangi hakikat oyunları aracılığıyla kurduğunu, bir kimlik parodisiyle karşımıza çıkan Stiller’e odaklanarak görmeye çalışacağız. Bu nedenle çalışmanın kavramsal çerçevesi içerisinde Yunan, Helenistik ve Roma döneminin antikleri için pozitif bir değer olan epimeleia heuatou (kendilik kaygısı) nosyonunun belirli hatlar ve temas yüzeylerinden geçerek zamanla ayrıcalıklı konumunu kaybetmesi ve gnothi seauton (kendini tanı, kendini bil) nosyonuna dönüşümü ele alınacaktır. Öznenin hakikatle ilişkisinin askıya alınması anlamına gelen bu radikal dönüşüm bizim modern özne olma kiplerimizle bağlantılıdır. Foucault’ya göre öznenin varlığı ile hakikate erişme zorunluluğu arasında tesis edilen sorgulamaya dönük davranış kiplerinin öznenin kendisi hakkında bilme (savoir) alanına kayması bir kopmaya neden olmuştur. Stiller’i bu bağlamda incelememizin modern öznenin narrative self olarak kendi hikayesine bağlanırken tüm toplumsal ilişki dispositifleri açısından iktidara nasıl tabi olduğunu onun hikayesi aracılığıyla görmektir. Tutuklanır tutuklanmaz “I’m not Stiller!” diyerek iktidar pratiklerini işlevsiz kılacak bir formül söylem geliştiren Stiller yasayı bir belirsizlik alanına taşımıştır. Buradan bakacak olursak hiçbir boşluğu olmayan bu görünürlük içinde yasayla mücadele eden Stiller etrafını çevreleyen gözlem, kayıt ve notlandırma aygıtları, kendine karşı biriken ve merkezileşen bir bilgi/tanıklık kümesine karşı mücadele eder. Varlığını kuşatan bu disiplinci mekanizmada bir gedik, küçük bir çatlak açmaya çalışır. Antik kültürde önemli bir yeri olan parrhesia (doğruyu söylemek) kavramının modern özne için anlamı sorgulanacak ve Stiller doğru söylemin sözcelem öznesi olarak değerlendirilecektir. Dolayısıyla Stiller kendi kişisel tarihi içinde hakikat ve iktidar ilişkileri bakımından analiz edilecektir.