Karşılaştırmalı hukuk verileri ve sosyo-ekonomik gelişmeler ışığında miras hukukunda yasal mirasçılık (özellikle saklı paylı mirasçılık) ile iradi mirasçılık arasındaki ilişki
Yükleniyor...
Tarih
2021
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
İstanbul Bilgi Üniversitesi
Erişim Hakkı
info:eu-repo/semantics/openAccess
Özet
ÖZET: Miras hukukuna asıl şeklini veren yasal mirasçılık ve iradi mirasçılık kurumları, Roma hukukunda ortaya çıkmış ve bugüne kadar korunagelmiştir. Yasal mirasçılık kuralları, mirasbırakanın ölüme bağlı bir tasarrufunun olmadığı veya var olan ölüme bağlı tasarrufunun sonradan geçersiz olduğu halllerde kısmen ya da tamamen uygulama alanı bulmaktadır. Yasal mirasçılık kurumuna hâkim olan prensiplerin başında külli halefiyet prensibi gelir. Serozan, külli halefiyetin özel ve ayrıcalıklı halefiyetleri engellemesinden yola çıkarak şöyle der: “Ölüm ölenleri eşitlediği kadar geride kalanları da eşitler.”1 Bu itibarla, yasal mirasçılık kurallarının başlıca işlevlerinden biri, geride kalanların mirasbırakanla arasındaki yakınlığı da dikkate alınarak, mirasın eşit bir şekilde paylaştırılması olmuştur. İradi mirasçılık kuralları ise mirasbırakanın terekesi üzerinde ölüme bağlı tasarruf serbestisini kullanması halinde uygulama alanı bulur. Mirasbırakanın geride bıraktığı malvarlığı üzerinde sahip olduğu ölüme bağlı tasarruf serbestisi, her ülkenin içinde bulunduğu dönemin sosyo-ekonomik koşullarına ve hukuk politikası tercihlerine göre değişmektedir. Bu itibarla, miras hukuku yerinde sayan bir hukuk dalı olmadığı gibi gelişmelere kapalı da değildir.2 Tam bir çatışma içinde olan yasal mirasçılık (özellikle saklı paylı mirasçılık) ve iradi mirasçılık kurumlarının Roma’dan günümüze kadar geçirdiği gelişmeler de bunun önemli bir göstergesidir. Bu doğrultuda, hem geride kalanlar arasındaki eşitliğin nasıl sağlanabileceği hem de mirasbırakan ile mirasçıların mirasa olan menfaatleri arasındaki dengenin nasıl gözetilebileceği sorusuna verilen yanıt sosyo-ekonomik temelli birçok gelişmeyle birlikte değişebilmektedir.3 Ayrıca, söz konusu ülkenin hukuk politikası tercihlerinde mirasbırakana salt birey olarak ne kadar yer olduğu da yasal mirasçılık ve iradi mirasçılık arasındaki ilişkiyi önemli ölçüde etkilemektedir. Bu da hiç kuşkusuz, her ülkenin sosyo-ekonomik yapısıyla ve sosyal devlet anlayışıyla yakından ilgilidir. Saklı paylı mirasçılığa karşı iradi mirasçılığın güçlendirilmesi tartışmaları tüm dünyayı kasıp kavururken, neredeyse her gün bu konuda yeni bir kaynak ortaya çıkarken, Türkiye’de konuya ilişkin kaynakların sayısı bir elin parmaklarını geçmemektedir. Bu boşluğu doldurmak ve sorunu tüm hatlarıyla ortaya koymak üzere hazırlanan bu çalışmada yasal mirasçılık (özelikle saklı paylı mirasçılık) kavramının tümden kaldırılması ya da sınırlanması gerekliliği yönünde bir ispat çabası güdülmediğini daha en baştan vurgulamak gerekir. Ancak tüm bilim dallarında olduğu gibi hukukta da dogmalara yer yoktur. Nasıl ki 2007 yılında Türk miras hukukunda kardeşlerin saklı paylı zorunlu mirasçılığı bir yasa değişikliği ile kaldırılmıştır, çerçevenin içinde kalan diğer saklı paylı mirasçıların halen bu özel korumaya ihtiyaç duyup duymadıkları da tartışılmalıdır. Yasal mirasçılığın (özellikle saklı paylı mirasçılığın) Türkiye’deki ve dünyadaki gelişiminden ve hizmet ettiği olgulardan yola çıkarak hukuki temelde bugünkü meşruiyetinin ve dokunulmazlığının tartışılması, sorgulanması, yeniden düşünülmesi ihtiyacı bu çalışmanın ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
ABSTRACT: Statutory and voluntary heirship institutions, which give the original form of inheritance law, emerged in Roman law and have been preserved until today. Intestate inheritance rules find application in cases where the testator does not have a testamentary disposition or the existing testamentary disposition is later invalidated, partially or completely. The principle of universal succession comes first among the principles that dominate the institution of statutory heirship. "Death equals legators as well as the survivings." says Serozan, starting from the fact that the universal succession prevents special and privileged successors. In this respect, one of the main functions of the statutory inheritance rules has been to distribute the inheritance equally, considering the proximity of the survivors with the inheritance. On the other hand, the rules of voluntary heirship are applied if the legator uses the freedom of disposition on his/her estate. The freedom of disposition due to death on the assets left behind by the legator varies according to the socioeconomic conditions of the period and the legal policy preferences of each country. Inheritance law is not a branch of law which makes no headway, nor it is closed to developments. The developments of the statutory heirship (especially forced heirship) and voluntary heirship institutions, which give the original form to the inheritance law and are in complete conflict, are also an important indicator of this. In this direction, the answer given to the question of how the equality between the survivors can be ensured and the balance between the interests of the inheritor and the heirs to the inheritance can change with many socio-economic based developments. In addition, how much space there is for the legator as a mere individual in the legal policy preferences of the country in question also significantly affects the relationship between legal heirship and voluntary inheritance. This, of course, is closely related to the socio-economic structure of each country and the social state mentality. Although there is a huge discussion and respectively a large number of academic studies on strengthening the testamentary freedom against forced heirship or reserved portion, in Turkey, they can be counted on the fingers of one hand. In this study, which is prepared to fill this gap and to reveal the problem in all its lines, it should be emphasized from the very beginning that there is no attempt to demonstrate the necessity of removing or restricting the concept of statutory heirship (in particular, forced heirship). However, as in all branches of science, there is no place for dogmas in law. Just as in 2007, in Turkish inheritance law, the reserved portion of siblings was abolished with a law amendment, it should be discussed whether other forced heirs within the circle still need this special protection. The need to discuss, question and reconsider the current legitimacy and immunity of statutory heirship (and especially forced heirship) on the legal basis, based on its development in Turkey and in the world and the facts it serves, has led to the emergence of this study.
ABSTRACT: Statutory and voluntary heirship institutions, which give the original form of inheritance law, emerged in Roman law and have been preserved until today. Intestate inheritance rules find application in cases where the testator does not have a testamentary disposition or the existing testamentary disposition is later invalidated, partially or completely. The principle of universal succession comes first among the principles that dominate the institution of statutory heirship. "Death equals legators as well as the survivings." says Serozan, starting from the fact that the universal succession prevents special and privileged successors. In this respect, one of the main functions of the statutory inheritance rules has been to distribute the inheritance equally, considering the proximity of the survivors with the inheritance. On the other hand, the rules of voluntary heirship are applied if the legator uses the freedom of disposition on his/her estate. The freedom of disposition due to death on the assets left behind by the legator varies according to the socioeconomic conditions of the period and the legal policy preferences of each country. Inheritance law is not a branch of law which makes no headway, nor it is closed to developments. The developments of the statutory heirship (especially forced heirship) and voluntary heirship institutions, which give the original form to the inheritance law and are in complete conflict, are also an important indicator of this. In this direction, the answer given to the question of how the equality between the survivors can be ensured and the balance between the interests of the inheritor and the heirs to the inheritance can change with many socio-economic based developments. In addition, how much space there is for the legator as a mere individual in the legal policy preferences of the country in question also significantly affects the relationship between legal heirship and voluntary inheritance. This, of course, is closely related to the socio-economic structure of each country and the social state mentality. Although there is a huge discussion and respectively a large number of academic studies on strengthening the testamentary freedom against forced heirship or reserved portion, in Turkey, they can be counted on the fingers of one hand. In this study, which is prepared to fill this gap and to reveal the problem in all its lines, it should be emphasized from the very beginning that there is no attempt to demonstrate the necessity of removing or restricting the concept of statutory heirship (in particular, forced heirship). However, as in all branches of science, there is no place for dogmas in law. Just as in 2007, in Turkish inheritance law, the reserved portion of siblings was abolished with a law amendment, it should be discussed whether other forced heirs within the circle still need this special protection. The need to discuss, question and reconsider the current legitimacy and immunity of statutory heirship (and especially forced heirship) on the legal basis, based on its development in Turkey and in the world and the facts it serves, has led to the emergence of this study.
Açıklama
Anahtar Kelimeler
yasal mirasçılık, iradi mirasçılık, saklı paylı mirasçılık, ölüme bağlı tasarruf serbestisi, saklı pay, intestate succession, testate succession, forced heirship, testamentary freedom, compulsory portion