Yazar "Özcan, Gencer" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 5 / 5
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe From Politics to International Relations : A Conceptual History of the International Relations Discipline in Turkey(Uluslararası İlişkiler Konseyi Derneği, 2020) Özcan, GencerThe precursors of International Relations [IR] education in Turkey appeared to be during the era when dismemberment of the Ottoman Empire gained momentum in the latter part of the 19th century. The turn of the century witnessed inclusion of such courses as Sciences of Diplomacy, Political History and International Law into higher education curricula. In those courses, students were assigned to follow subjects that we now commonly specify as those of IR. It was the first quarter of the 20th century when the first courses titled as International Relations were delivered in higher education institutions in Turkey. However, the institutionalization of the discipline came into being in the aftermath of the World War II. This article traces the evolution through which the key concepts such as politics, foreign policy, international and its various synonyms in Turkish gained their present meanings. Questions addressing the transformation of the concepts and the way they interacted with Turkey's socio-political realities enable us to place the evolution of IR in Turkey as a social science discipline within the historical processes through which the very discipline took its present form.Öğe Savaşarası Dönemde Türkiye Trakya’sının Askeri Sınır Bölgesine Dönüşümü(Mesut UYAR, 2022) Özcan, GencerTrakya’nın savunması otuzlu yılların ortasından başlayarak Türkiye’nin en öncelikli güvenlik sorununa dönüşür. Lozan Barış Antlaşması ile silahlardan arındırılarak “gayri askeri” bir duruma getirilen Trakya’nın savunmasını zorlaştıran sınırlamaları ortadan kaldırmak otuzlu yılların ikinci yarısında Türkiye dış politikasının en önemli önceliği haline gelir. Bu öncelik uyarınca 1933’te Lozan Boğazlar Sözleşmesi’nin değiştirilmesi için Milletler Cemiyeti katında girişimler başlatan Türkiye aynı evrede Trakya’yı askeri sınır bölgesine dönüştürecek kararları uygulamaya koyar. Trakya’nın askeri güvenlik bölgesine dönüşmesi sürecinin bir bütün olarak kavranması için 1934’te Trakya Umumî Müfettişliği’nin kurulması gibi yönetsel önlemler, 1934 İskân Kanunu gibi yasal düzenlemeler, “1934 Trakya Olayları” gibi yetkililerin el altından desteklediği uygulamalar, Çanakkale Savaşlarını anmak için yapılan törenlerin 1934’te ulusal düzeyde düzenlenmesi gibi değişiklik kararları, 1935’te başlayan 1936 ve 1937’de boyutları genişletilerek gerçekleştirilen askeri manevralar gibi olgular göz önünde bulundurulmalıdır. Makale Trakya’nın askeri güvenlik bölgesine dönüştürülmesi sürecini savaş arası döneme özgü güvenlik artırıcı önlemlerin sonucu olarak değerlendirmektedir.Öğe ‘Siyasiyat’tan ‘Milletlerarası Münasebetler’e: Türkiye’de Uluslararası İlişkiler Disiplininin Kavramsal Tarihi(2020) Özcan, GencerTürkiye’de Uluslararası İlişkiler [Uİ] eğitiminin öncülleriyle Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmaya başladığı 19. yüzyılın ikinci yarısında karşılaşılır. Fünun-ı Diplomatika, Tarih-i Siyasi ve Hukuk-ı Beyneldüvel gibi derslerde bugün Uİ disiplinine özgü olarak tanımladığımız konular ele alınır. 20. yüzyılın ilk çeyreğinde Beynelmilel Münasebetler adı altında ilk derslerin verilmeye başlamasından sonra disiplinin diğer sosyal bilim dallarından ayrılıp kurumsallaşması Soğuk Savaş yıllarına rastlar. Bu çalışma, Türkiye’de Uluslararası İlişkiler disiplininin soy kütüğünü, disiplinin adlandırılmasında kullanılan siyaset, dış politika, dış münasebetler, beynelmilel, enternasyonal, arsıulusal ve uluslararası gibi temel kavramların yakın tarihimizde uğradıkları anlam duraklarını izleyerek açıklamaya çalışmaktadır. Sözkonusu kavramların nasıl dönüştüğü, disiplininin Türkiye’nin toplumsal-siyasal gerçekliği ile nasıl etkileştiği türünden sorular Türkiye’de Uİ disiplininin gelişimini tarihsel bir süreç içinden kavramamıza olanak tanımaktadır.Öğe The JDP’s Changing Discursive Strategies towards Israel: Rhetoric vs. Reality(2018) Özcan, GencerJustice and Development Party [JDP] governments’ policies towards Israel were informed by the priorities thatthe party’s power strategies entailed. In a stark contrast to the friendly policies in its first term in power, the JDPbegan to employ different discursive strategies based on an anti-Israeli rhetoric since 2009. Geared to bolster theparty’s prestige at home and abroad, the new rhetoric seemed to have addressed to the changing priorities of theparty leadership. However, the new strategies led to the emergence of a widening gap between the anti-Israelirhetoric and subtle efforts that the JDP paid to maintain its relations with Israel. Revisiting the last 15 years, thearticle tries to answer the question as to how Turkey’s relations with Israel were adjusted to meet necessities ofmiscellaneous power strategies that the JDP leadership pursued.Öğe Türkiye'de Toplumsal Belleğin Oluşumu: Çanakkale ve KutülAmare Zaferleri Anma Törenleri(Mehmet HACISALİHOĞLU, 2022) Özcan, GencerFormation of Collective Memory in Turkey: Commemorative Rituals for Victories of Çanakkale and Al Kut The Çanakkale War of 1915 is still the single Ottoman military victory to commemorate in modern Turkey. The date, 18th March, on which the first Ally naval attempt to pass the Dardanelles was repelled by the Ottoman Army was promulgated as the Day of Martyrs. Despite it being an Ottoman victory, the official republican historiography depicted the Çanakkale War as the source of inspiration for the War of Liberation. Furthermore, while other events marked in the national calendar gradually lost their allure, at least in the eyes of the public, the Çanakkale War has maintained its appeal in Turkey’s collective memory. While the unceasing appeal has a lot to do with the magnitude of carnage that the war inflicted on the warriors, the Çanakkale War provided Turkey’s politicians with a wide range of possibilities for the instrumentalization of the victory for political purposes. While some lauded it as the last victory attained by the Ottomans against the Western powers, others hailed it for it gave rise to the national hero, Mustafa Kemal, who would successfully lead the War of Independence. In striking contrast to the Çanakkale War, another success the Ottoman Army accomplished in 1916 against the advancing British Army in Iraq, memories of the victory of Al Kut almost immediately lost their appeal and failed to survive the republican era. After being remembered and commemorated for a couple of years in the frame of the centennial anniversary of the Great War, the victory of Al Kut seems to have been forgotten again. After summarizing what happened in theatres of war in Çanakkale and Al Kut, the present study aims to highlight commemorative activities and narratives formed around these two victories and the way in which they changed or disappeared, as were the case with the commemorations of Al Kut. The study argues that official narratives and activities to commemorate past victories resonate with shifting priorities of parties in power or influential socio-political movements.|Türkiye’de Osmanlı döneminde kazanılmış ancak sürekli olarak kutlanmakta olan tek askeri başarı 1915 Çanakkale Zaferidir. Müttefik donanmasının Çanakkale Boğazını geçmek için başlattığı ilk girişimin durdurulduğu gün olan 18 Mart Türkiye’de Şehitler Günü olarak belirlenmiştir. Osmanlı başarısı olmasına karşın cumhuriyet dönemi resmi tarihyazımı Çanakkale Savaşlarını Kurtuluş Savaşı’nın esin kaynağı olarak görmektedir. Ayrıca, ulusal günler takviminde yer alan pek çok yıldönümüne ilginin en azından kamuoyu katında zamanla azalmış olmasına karşın, toplumsal bellekte Çanakkale Savaşına yönelik ilginin azalmaksızın sürdüğü görülmektedir. Bu süreklililiğin önemli bir ölçüde Çanakkale Savaşlarının yol açtığı büyük kıyım ile ilişkili olduğu açıktır. Bununla birlikte, sözkonusu ilginin arkasında yatan bir başka olgu da Çanakkale Savaşlarının farklı siyasal kesimlerin gereksinimlerine uygun olanaklar sağlamakta olmasıdır. Çanakale Zaferi bazı siyaset insanları için Osmanlı Devleti’nin Batılı güçlere karşı kazandığı son büyük askeri başarı iken, bazıları için kısa bir süre sonra başlayan Kurtuluş Savaşını başarıyla yönetecek ulusal kahraman Mustafa Kemal’in tarih sahnesine çıktığı savaştır. Unutulmayan Çanakkale Savaşı ile karşılaştırıldığında, Irak’ta ilerlemekte olan İngiliz Ordusuna karşı 1916’da kazanılan bir başka Osmanlı zaferi olan El Kut’un neredeyse kazanılmasından hemen ardından unutulmuş olması tam bir tezat oluşturmaktadır. Çalışma, Çanakkale ve El Kut savaşlarının gelişimine kısaca değindikten sonra bu savaşları kuşatan kutlama etkinlikleri ve anlatıların geçirdiği değişimi, çeşitli siyasal kesimler tarafından nasıl araçsallaştırıldığını, ve El Kut örneğinin gösterdiği gibi, nasıl gündemden düştüğünü ortaya koymayı amaçlamaktadır. Çalışma geçmiş zaferlere ilişkin anlatılar ve anma etkinliklerinin iktidarda bulunan partiler ya da etkili sosyo-politik hareketlerin durmaksızın değişim gösteren önceliklerini yansıttığını ileri sürmektedir.