TRANSSEKSÜELLERE İLİŞKİN HUKUKSAL DÜZENLEMELER: UYGULAMA, ANAYASA VE AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ’NE AYKIRI YÖNLER VE REVİZYON TEKLİFLERİ
Küçük Resim Yok
Tarih
2016
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Erişim Hakkı
info:eu-repo/semantics/openAccess
Özet
Bu çalışmanın amacı, transseksüel bireylerin nüfus sicillerindeki cinsiyet kaydının düzeltilmesi için sağlaması gereken şartları ve takip edilecek süreci düzenleyen Türk Medeni Kanunu'nun 40. maddesindeki eksiklikleri tespit etmektir. Türk hukukunda kişilerin doğuştan sahip oldukları cinsiyetten farklı bir cinsiyet ile resmen tanınmaları, ancak bir cinsiyet değiştirme ameliyatı geçirmeleri halinde mümkündür. Bu ameliyatın ön koşulu ise, başvuruda bulunanın evli olmadığını, ameliyatın ruh sağlığı açısından zorunlu olduğunu ve üreme yeteneğinden sürekli olarak yoksun bulunduğunu doğrulayan bir mahkeme kararının alınmasıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 10 Mart 2015 tarihli bir kararında, üreme yeteneğinden yoksunluk şartının AİHS m. 8'i ihlal ettiğine hükmetmiş fakat Yasa Koyucu şu aşamaya kadar MK'de gerekli değişikliği gerçekleştirmemiştir. Nitekim düzenlemeye ilişkin sorunlar bununla sınırlı da kalmamaktadır. Zira 40. maddenin ikinci fıkrasında, cinsiyet değiştirme ameliyatı geçiren transseksüel bireyin nüfus sicilinde düzeltme yapılabilmesi için, bu ameliyatın 'amaç ve tıbbi yöntemlere uygun' olarak gerçekleştirildiğini tespit eden ikinci bir mahkeme kararı aranmaktadır. Bu hususun bir resmi sağlık kurulu raporu ile belgelenememesi halinde mahkemenin nüfus sicilindeki cinsiyet kaydının düzeltilmesi talebini reddetmesi gerekecektir. MK m. 40'ın aradığı bu şart, Anayasa'ya aykırılık iddiası ile şu aşamada Anayasa Mahkemesi'nin değerlendirmesine sunulmuştur. Bahse konu 40. madde düzenlemesinden açıkça anlaşıldığı üzere Türk Yasa Koyucusu cinsel kimliği salt cinsel organlar üzerinden tanımlamaktadır. Cinsel kimliği 'kadın' ve 'erkek' kategorileri ile sınırlandıran bu bakış açısı, bireylerin kendilerini muhakkak bu iki kategoriden birisine zorla uydurması gerekliliğini dayatmakta, dolayısıyla da cinsel kimliğin seçiminde gerekli özgürlüğü tanımaktan uzak kalmaktadır. Özellikle ameliyat, kısırlaştırma veya hormon tedavisi gibi beden bütünlüğüne müdahaleyi gerektiren zorlayıcı tıbbi uygulamaların bireyin isteğine bırakılması konusunda uluslararası alanda gelişen mutabakata bakıldığında MK m. 40 düzenlemesi ciddi zaaflar taşımaktadır. Umut edilir ki, MK m. 40'ın transseksüel bireylere hayatlarını tercih ettikleri cinsiyete uygun bir şekilde sürdürme hakkı tanıyan bir 'fırsat' olmaktan çok onların vücut bütünlüklerine ve üreme haklarına ciddi bir müdahale oluşturduğu gerçeği Anayasa Mahkemesi tarafından en kısa sürede karara bağlansın. Ancak doğru gözüken, konunun TBMM'de ele alınması ve söz konusu kanun hükmünün AİHM içtihatları ve uluslararası gelişmeler dikkate alınarak yeniden kaleme alınmasıdır
Açıklama
Anahtar Kelimeler
Kaynak
Yargıtay Dergisi
WoS Q Değeri
Scopus Q Değeri
Cilt
42
Sayı
4