Orphan Publications Collections

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 298
  • Öğe
    Türkiye’de Göç ve Uyum Tartışmaları: Geçmişe Dönük Bir Bakış
    (İdeal Kent Yayınları, 2014) Kaya, Ayhan
    Bu makalenin amacı giderek göç alan bir ülke haline gelen Türkiye’de devlet aktörleri ve sivil toplum kuruluşları tarafından henüz tartışılmaya başlanan göçmenlerin entegrasyonu konusunda tarihsel bir perspektifle Osmanlı’dan günümüze etno-kültürel ve dinsel açıdan farklı olan göçmenlere devlet aktörleri tarafından nasıl bakıldığına ilişkin bir değerlendirme yapmaktır. Bunu yaparken de, bir göçmen ulusu olan Amerika Birleşik Devletleri ile göç alma deneyimleri açısından zengin olan Avrupa örneklerine bakarak uyum veya entegrasyon konusunun Türkiye’de ele alınması yönündeki tartışmalara ışık tutulmaya çalışılacaktır. Çalışmanın son kısmında ise, Avrupa Birliği entegrasyonu sürecinde, özellikle geçtiğimiz 15 yılda Türkiye’de yaşanan reform süreçlerinin fazlasıyla etkilediğini düşündüğüm Göç ve Entegrasyon Yasaları alanında yaşanan “Avrupalılaşma” deneyimine referansla 2014 yılının Nisan ayında yürürlüğe giren Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun göçmenlerin entegrasyonu konusunda getirdiği yenilikler özetlenecektir.  |This article aims to scrutinize the debates on integration of migrants from a historical perspective from the Ottomans to the contemporary Turkey, which has already become a country of immigration. Hence, it will primarily question the ways in which the state actors have so far perceived the migrants coming from different ethno-cultural and religious backgrounds. In doing so, American and European debates on integration will also be summarized to shed light upon similar debates in Turkey now. In the last section of the article, the current Law on Foreigners and International Protection enacted in April 2014 will be discussed with regard to the improvements it has brought to the integration of migrants in Turkey. The analysis of the new law will be based on an assumption that the European integration process has so far impacted on migration and integration laws the most, leading to the Europeanization of those laws through various policy transfers.
  • Öğe
    Türkiye’de Engellilere Yönelik Kamu Harcamalarının On Yıllık Seyri
    (Birleşik Metal İş Sendikası, 2017) Yılmaz, Volkan; Yentürk, Nurhan
    Birleşmiş Milletler Engelli Kişilerin Hakları Sözleşmesi’nin kabulüyle birlikte, engelli kişilere yönelik küresel politika yaklaşımında önemli değişiklikler olmuştur. Sözleşme ile birlikte engelli kişilerin dezavantajlı bir grup olarak tanımlandığı ve hedeflendiği kategorik ve ihtiyaç tespitine dayalı sosyal programlara dayalı bir yaklaşımdan, engelli kişilerin insan haklarının tüm kamu politikası alanlarında hesaba katıldığı bir yaklaşıma geçiş gerçekleşmektedir. Bu bağlamda, bu makale bahsi edilen küresel politika yaklaşımı değişikliğinin Türkiye’de karşılık bulup bulmadığını, bulduysa ne ölçüde karşılık bulduğunu incelemektedir. Makale bu soruyu Türkiye’de engelli kişilerin haklarını hayata geçirmek üzere 2006 ve 2015 yılları arasında gerçekleştirilen kamu harcamalarının bileşimini ve düzeyini inceleyerek yanıtlamaktadır. Her ne kadar engelliliğe ilişkin kamu harcamalarının düzeyi yıllar içinde artmış ve harcamaların bileşenleri yeni politika uygulamaları ile birlikte çeşitlenmişse de, engelli politikaları alanında en yüksek oranda harcamanın doğrudan engelli bireyleri hedefleyen kategorik ve ihtiyaç tespitine dayalı sosyal programlara yapıldığı ortaya çıkmaktadır. Gerçekleştirilen harcama temelli analize dayanarak bu makalede engellilik alanında hakim politika yaklaşımının engelli haklarının tüm kamu politikaları alanlarında etkin bir biçimde hesaba katılmasından çok, engelli kişilerin bir dezavantaj grubu olarak ve “hak eden yoksulların” bir parçası olarak inşasına katkı verdiği iddia edilmektedir|based on categorical and means-tested social welfare programs treating people with disabilities as a disadvantaged group and targets them accordingly to one that mainstreams disability rights in all domains of public policy. In this context, this article examines if and to what extent this shift in global policy perspective towards people with disabilities has been adopted in Turkey. The article investigates the abovementioned question by exploring the composition and the level of public expenditures made for the realization of the rights of people with disabilities in Turkey between 2006 and 2015. We found that while the level of public expenditures related to disability increased over the years and its composition was diversified with the introduction of new policy programs, the largest portion of public expenditures related to disability policies has been made for categorical and means-tested social welfare programs targeting exclusively people with disabilities. Based on the public expenditure analysis, we argue that this policy approach might contribute to social construction of people with disabilities as a disadvantaged group and a part of the “deserving poor”, rather than effectively mainstreaming disability rights in all domains of public policies
  • Öğe
    Türkiye’de Zorunlu Yerinden Edilme ve Akıl Sağlığı Çalışmalarında Metodolojik Sorunlar
    (Uluslararası Mülteci Hakları Derneği, 2017) Aker, A. Tamer; Işık, Esra
    Türk akıl sağlığı uzmanları, son yirmi yılda uzun vadeli iki büyük zorunlu yerinden edilme olayının yönetimi konusunda pratik ve metodolojik zorluklarla karşılaştılar. Bu olaylardan birincisi dâhiliydi ve kendi ülkesinde yerinden edilenlerle internally displaced persons [IDPs] yani Türkiye’deki Kürt nüfusla ilişkiliydi. İkincisi ise hariciydi ve 2011 yılından bu yana Suriye’den gelen mülteci hareketiyle ilişkiliydi. Zorunlu yerinden edilmenin sadece politik, hukuki ve sosyoekonomik sonuçları olmadığını, bunun yanında beden sağlığı ve psikolojik sağlık üzerinde olumsuz etkileri de bulunduğu dikkate alındığında zorunlu göçe maruz kalanların akıl sağlıkları üzerine araştırma yapmanın ne kadar hayati bir konu olduğu ve teşvik edilmesi gerektiği görülür. Bununla birlikte yerinden edilmiş kitlenin akıl sağlığı durumunu değerlendirmek, tartışmasız bir iş değildir. Sözü edilen her iki yerinden edilme olayının yönetiminin, araştırmacılara ve doğrudan müdahale alanında çalışan uzmanlara yönelik zorlukları ve karmaşık boyutları bulunmaktadır. Bu makalede, Türk akıl sağlığı uzmanlarının hem Türkiye’de yerinden edilmiş Kürt nüfusla hem de Suriyeli mültecilerle çalışırken karşılaştıkları metodolojik zorluklar ve güçlükler tartışılmıştır.|Turkish mental health professionals have faced practical and methodological challenges regarding two major long-term forced displacement management issues over the past two decades. The first one of these issues is internal and relates to internally displaced persons IDPs , which, in this case, refers to the Kurdish population in Turkey. The second is external and refers to the incoming movement of refugees from Syria since 2011. Considering how forced displacement carries not only political, legal, and socio-economic ramifications, but also negative physical and psychological health effects, research on the mental health of forced migrants is a vital issue that needs to be addressed. Yet, assessing the mental health condition of displaced populations is not an unequivocal task. Both of the aforementioned displacement management issues have their own complexities that present difficulties to researchers and to those working on direct intervention. In this paper, we discuss these complexities and the methodological challenges that Turkish mental health professionals have faced regarding both the Kurdish IDPs in Turkey and the incoming Syrian refugees.
  • Öğe
    Türkiye'de Toplumsal Belleğin Oluşumu: Çanakkale ve KutülAmare Zaferleri Anma Törenleri
    (Mehmet HACISALİHOĞLU, 2022) Özcan, Gencer
    Formation of Collective Memory in Turkey: Commemorative Rituals for Victories of Çanakkale and Al Kut The Çanakkale War of 1915 is still the single Ottoman military victory to commemorate in modern Turkey. The date, 18th March, on which the first Ally naval attempt to pass the Dardanelles was repelled by the Ottoman Army was promulgated as the Day of Martyrs. Despite it being an Ottoman victory, the official republican historiography depicted the Çanakkale War as the source of inspiration for the War of Liberation. Furthermore, while other events marked in the national calendar gradually lost their allure, at least in the eyes of the public, the Çanakkale War has maintained its appeal in Turkey’s collective memory. While the unceasing appeal has a lot to do with the magnitude of carnage that the war inflicted on the warriors, the Çanakkale War provided Turkey’s politicians with a wide range of possibilities for the instrumentalization of the victory for political purposes. While some lauded it as the last victory attained by the Ottomans against the Western powers, others hailed it for it gave rise to the national hero, Mustafa Kemal, who would successfully lead the War of Independence. In striking contrast to the Çanakkale War, another success the Ottoman Army accomplished in 1916 against the advancing British Army in Iraq, memories of the victory of Al Kut almost immediately lost their appeal and failed to survive the republican era. After being remembered and commemorated for a couple of years in the frame of the centennial anniversary of the Great War, the victory of Al Kut seems to have been forgotten again. After summarizing what happened in theatres of war in Çanakkale and Al Kut, the present study aims to highlight commemorative activities and narratives formed around these two victories and the way in which they changed or disappeared, as were the case with the commemorations of Al Kut. The study argues that official narratives and activities to commemorate past victories resonate with shifting priorities of parties in power or influential socio-political movements.|Türkiye’de Osmanlı döneminde kazanılmış ancak sürekli olarak kutlanmakta olan tek askeri başarı 1915 Çanakkale Zaferidir. Müttefik donanmasının Çanakkale Boğazını geçmek için başlattığı ilk girişimin durdurulduğu gün olan 18 Mart Türkiye’de Şehitler Günü olarak belirlenmiştir. Osmanlı başarısı olmasına karşın cumhuriyet dönemi resmi tarihyazımı Çanakkale Savaşlarını Kurtuluş Savaşı’nın esin kaynağı olarak görmektedir. Ayrıca, ulusal günler takviminde yer alan pek çok yıldönümüne ilginin en azından kamuoyu katında zamanla azalmış olmasına karşın, toplumsal bellekte Çanakkale Savaşına yönelik ilginin azalmaksızın sürdüğü görülmektedir. Bu süreklililiğin önemli bir ölçüde Çanakkale Savaşlarının yol açtığı büyük kıyım ile ilişkili olduğu açıktır. Bununla birlikte, sözkonusu ilginin arkasında yatan bir başka olgu da Çanakkale Savaşlarının farklı siyasal kesimlerin gereksinimlerine uygun olanaklar sağlamakta olmasıdır. Çanakale Zaferi bazı siyaset insanları için Osmanlı Devleti’nin Batılı güçlere karşı kazandığı son büyük askeri başarı iken, bazıları için kısa bir süre sonra başlayan Kurtuluş Savaşını başarıyla yönetecek ulusal kahraman Mustafa Kemal’in tarih sahnesine çıktığı savaştır. Unutulmayan Çanakkale Savaşı ile karşılaştırıldığında, Irak’ta ilerlemekte olan İngiliz Ordusuna karşı 1916’da kazanılan bir başka Osmanlı zaferi olan El Kut’un neredeyse kazanılmasından hemen ardından unutulmuş olması tam bir tezat oluşturmaktadır. Çalışma, Çanakkale ve El Kut savaşlarının gelişimine kısaca değindikten sonra bu savaşları kuşatan kutlama etkinlikleri ve anlatıların geçirdiği değişimi, çeşitli siyasal kesimler tarafından nasıl araçsallaştırıldığını, ve El Kut örneğinin gösterdiği gibi, nasıl gündemden düştüğünü ortaya koymayı amaçlamaktadır. Çalışma geçmiş zaferlere ilişkin anlatılar ve anma etkinliklerinin iktidarda bulunan partiler ya da etkili sosyo-politik hareketlerin durmaksızın değişim gösteren önceliklerini yansıttığını ileri sürmektedir.
  • Öğe
    Uluslararası İlişkiler ve Uluslararası Siyasi İktisat Teorisinde Robert Cox ve Eleştirel Teori: Marx, Vico ve Tarihin Yapımı
    (Ahmet Arif EREN, 2021) Cemgil, Can
    Bu makale Uluslararası İlişkiler ve Uluslararası Siyasi İktisat disiplinlerinde ‘Eleştirel Teori’ olarak anılan yaklaşımın kurucusu sayılan Robert W. Cox’un düşüncesinin meta-teorik dayanaklarını değerlendirmektedir. Makalenin ana argümanı Cox’un yapısalcı ve problem çözücü yaklaşımlara getirdiği eleştiriden hareketle önerdiği çözümün, özellikle Weberyan etkiler nedeniyle tüm potansiyelini gerçekleştiremediği yönündedir. Bu argüman makalede üç adımda geliştirilmektedir. Giriş kısmını izleyen ilk kısımda, Cox’un problem çözücü teoriye getirdiği eleştiriler ışığında geliştirdiği tarihselci yaklaşımın bir özeti sunulmaktadır. İkinci kısımda, Cox’un bu yaklaşımının temel bir unsurunun, yani tarihi, kurumları ve yapıları insanların yaptığı iddiasının Vico ve Marx’taki düşünsel kaynakları tartışılmaktadır. Üçüncü kısımdaysa, bu tartışmadan hareketle Cox’un yaklaşımının son kertede yapısalcılığın kısıtlarını tamamen aşmayı başaramadığı ileri sürülmekte ve Weberyan metodolojik plüralizmi, ideal tipleri ve bunlara dayanan senkronik analizi tarihsel materyalizm ve diyalektik yöntemle birleştirme girişiminin sonuçsuz kaldığı değerlendirmesi yapılmaktadır.|This article assesses the meta-theoretical premises of what is called ‘Critical Theory’ in the disciplines of International Relations and International Political Economy, as it is developed by Robert W. Cox. The central argument of the article is that the solution proposed by Cox in relation to his critique of structuralist and problem-solving approaches fails to fulfil its full potential due to Weberian influences. This argument is developed in the article in three steps. In the first section following the introduction, Cox’s historicist approach is briefly summarised in light of his critique of problem-solving theory. In the second section, the intellectual sources of one of the central elements of this approach, that is, the claim that it is human beings who make history, institutions and structures, is discussed in the work of Vico and Marx. In the third section, building on this discussion, it is argued that in the final instance, Cox’s approach fails to fully overcome the constraints of structuralism, since its attempt to combine Weberian methodological pluralism, ideal typification strategy and synchronic analysis with historical materialism and dialectical method remains untenable.
  • Öğe
    Türkiye’de Bireysel Emeklilik Sistemine Katılım Kararını Etkileyen Faktörler
    (İstanbul Okan Üniversitesi, 2017) Aydın, Aslı Elif; Selçuk, Elif Akben
    Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de bireysel emeklilik sistemine giriş ve otomatik katılımdan cayma kararını etkileyen faktörleri ortaya koymaktır. 130 kişiden kolayda örnekleme ile elde edilen verinin lojistik regresyon yöntemiyle analiz edilmesi sonucu şu bulgulara ulaşılmıştır: Öncelikle, yaş ve gelir düzeyi arttıkça bir bireysel emeklilik planına dahil olma ihtmali artmaktadır. Şimdiki zaman odaklı olan bireylerin bir bireysel emeklilik planına dahil olma ihtimali daha düşük bulunmuştur. Ayrıca, iç kontrol odağına sahip kişilerin bireysel emeklilik planına dahil olma ihtimalleri daha yülsek bulunmuştur. Son olarak, kaçınmacı odak ve bireysel emeklilk sistemine dahil olma ihtimali arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki olduğu görülmektedir. Otomatik katılımlı sistemde kalma ihtimalini tahmin eden lojistik regresyon modelinde ise sadece iki değişken anlamlı sonuç vermiştir. Şimdiki zaman odaklı bireylerin cayma ihtimalinin daha yüksek olduğu görülmektedir. Ayrıca hali hazırda isteğe bağlı bir bireysel emeklilik planı sahibi olan bireylerin sistemde kalma ihtimali diğerlerine göre 2.9 kat daha fazla bulunmuştur.|The objective of this study is to investigate the factors affecting the participation decision in the private pension system and the opt-out decision from the automatic enrollment system. Using data obtained through convenience sampling from 130 participants, logistic regression results suggested the following: First, as age and income levels increase, the probability of being enrolled in a private pension plan also increases. Present oriented individuals are found to be less likely to participate in a private pension plan. In addition, people with internal locus of control are more likely to participate in the private pension system. Lastly, a positive and significant relationship is found between prevention focus and the likelihood of enrollment in the private pension system. In the logistic regression model predicting the likelihood of remaining in the automatic enrollment system, only two variables have been found to be statistically significant. Present oriented individuals are more likely opt out. In addition, those who already have an optional private pension plan are 2.9 times more likely to remain in the automatic enrollment system
  • Öğe
    Yeni Nesil Mobil Erişim Sistemlerinin Kobilerin Finansal İşlerinde Sunduğu Değişimler Ve Yeni Fırsatlar
    (Denta Florya ADSM Limited Company, 2020) ACARER, Tayfun
    Yeni Nesil telsiz erişim sistemleri her geçen gün giderek gelişmekte, her Nesil sosyal yaşantımızda, işlerimizde büyük değişimler ve kolaylıklar sağlamaktadır. Her Nesil’in farklı teknolojik imkanları bulunsa da, bunların en önemli ortak özellikleri veri iletişiminde kullanılan genişband’ın, veri hızının ve datasının sürekli artmasıdır. Bu nedenle önceleri uygulama olanağı bulunmayan pek çok “Application” (mobil uygulamalar) günümüzde 4 ncü Nesil ve sonrası sistemler ile birlikte bireysel ve kurumsal kullanıcıların alışkanlıklarında ciddi değişime yol açmaktadır. Halen bu sistemlerin gelişiminin iş hayatımızdaki en önemli uygulamalardan biri Bankacılık ve Finansal işlemlerde yaşanmaktadır. Bu uygulamalar sadece bireylerin değil, başta Kobiler olmak üzere tüm işletmelerin faaliyetlerinde de çok önemli rol oynamaktadır. Ülkelerin ekonomilerinde önemli bir güç olan Kobiler, genellikle kısıtlı imkanlar ile faaliyetlerini sürdürmektedirler. Sayıca büyük işletmelere oranla çok fazla olan bu kuruluşlar, yeni teknolojik gelişmeleri değerlendirdikleri takdirde rakiplerine göre ciddi avantajlar temin etmektedirler. Çünkü Yeni Nesil Mobil erişim sistemlerinin alt yapılarındaki gelişim, bu konuda Kobilere büyük kolaylıklar ve imkanlar sunmaktadır. Bunun sonucu olarak son yıllarda özellikle Kobilere yönelik rekabet avantajları içeren bir çok yeni iş modelleri ve mobil uygulamalar geliştirilmiştir. Teknoloji ve mobil uygulamalar geliştikçe tüketiciye ve işletmelere düşük maliyetli, verimli ve hızlı uygulamalar temin edilmiştir. Bugün pek çok ticari işletme internet üzerinde kendi iş alanları ile ilgili pazarlamalarını, tedarik süreçlerini, müşteri ile iletişimini hızlı bir şekilde sağlamakta, ayrıca finansal işlemlerini yeni Nesil Mobil erişim sistemleri aracılığı ile Online olarak yapmaktadırlar. Bu sistemler geliştikçe Kobilerin kullandıkları uygulamalar daha da kolaylaşacak ve İşletmelerin verimliliklerine büyük katkı sağlanacaktır.
  • Öğe
    Türkiye Üniversitelerinde İnsan Hakları Derslerine ve Çalışmalarına İlişkin Niceliksel Bir İnceleme
    (Durmuş GÜNAY, 2019) Berk, Seda Kalem
    Bu çalışma, Ağustos 2017-Şubat 2018 zaman diliminde gerçekleştirilen “Türkiye’de Yükseköğretimde İnsan Hakları Öğreniminin Durumu” araştırma projesinin bulgularına dayanmaktadır. Bu çalışma, Ağustos 2017-Şubat 2018 zaman diliminde gerçekleştirilen “Türkiye’de Yükseköğretimde İnsan Hakları Öğreniminin Durumu” araştırma projesinin bulgularına dayanmaktadır.* Projenin amacı, üniversitelerin hukuk fakültelerinde ve siyasal/kamu programlarında verilen lisans ve yüksek lisans dersleri ile bu üniversitelerdeki araştırma merkezlerinin çalışmaları üzerinden insan hakları alanındaki akademik bilgiye ilişkin kapsamlı bir veri tabanı oluşturmaktır. Türkiye’de insan hakları eğitimi özellikle 1990lı yıllardan itibaren gerek kamu bürokrasisi içerisinde gerek sivil toplumda gerekse akademik çevrelerde giderek artan bir ilgi görmüştür. Bu eğitim faaliyetleri ağırlıklı olarak çeşitli gruplara yönelik farkındalık artırma ve bilgi ve beceri kazandırma faaliyetleri olarak karşımıza çıkar. Öte yandan, insan haklarının gençlerin eğitiminde bir sosyal sorumluluk ve toplumsal bilinç geliştirme yöntemi olarak nasıl kullanıldığına yönelik çalışmalar ise bu eğitimin ilk-orta ve lise seviyesindeki durumuna odaklanır. İnsan haklarının yükseköğretim müfredatındaki yerine, bu alanda üretilen bilginin niceliğine ve niteliğine ilişkin çalışmaların ise yok denecek kadar az olduğu görülür. Bu bağlamda, makaleye konu olan çalışma tam da bu boşluğu doldurmak için öncelikli olarak bir mevcut durum tespiti araştırması olarak tasarlanmıştır. Bu bağlamda çalışma öncelikli olarak niceliksel bilgiler barındırmakla beraber, Türkiye’de yükseköğretimde insan hakları alanında üretilen ve paylaşılan bilginin niteliğine ve etkilerine ilişkin yapılacak daha derinlemesine çalışmalara da ışık tutacaktır. Bu makalede sadece siyasal bilimler/kamu yönetimi bölümlerindeki ve üniversitelerdeki insan hakları merkezlerindeki durum değerlendirilecek, hukuk fakülteleri ise başka bir çalışmanın konusu olacaktır.|This article is based on the findings of the “Türkiye’de Yükseköğretimde İnsan Hakları Öğreniminin Durumu” research project that was carried out in the period of August 2017-February 2018. The main objective of the project was to create a database of academic knowledge on human rights through an examination of courses at law faculties and political science departments and activities of research centers. In Turkey, particularly since 1990s, human rights education has received significant attention within public bureaucracy, civil society and academia. This education, however, has mostly been in the form of awaraness raising, capacity increasing activities for different groups. Studies that focus on the use of human rights education as a method for increasing social responsibility among young people, on the other hand, mostly focus on primary, middle and high school students. This reveals the scarcity of works on the role of human rights education in higher learning. As a baseline study, this article is an inital attempt to fill this gap with large-scale quantitative information that allows us to map out the current state of human rights education in academia. This quantitative introduction intends to pave the way for more qualitative studies on the content, the methods and the impact of human rights courses and projects in higher learning. In this article, data on political science departments and research centers will be covered and law faculties will be the focus of another piece. 
  • Öğe
    Yoğun Bakım Sonrası Sendromu ve Hemşirelik Yönetimi
    (Yoğun Bakım Hemşireler Derneği, 2022) Yeni, Tuğba; Enç, Nuray
    Tüm dünyada uzayan yaşam süresi ve artan kronik hastalık insidansı yoğun bakım hasta popülasyonunda önemli bir artışa sebep olmaktadır. Bunun yanı sıra bilim dünyasındaki hızlı gelişmeler ve tıbbi teknolojilerdeki yenilikler tedavi ve bakım süreçlerine olumlu yönde etki etmekte ve buna paralel olarak yoğun bakım ünitelerinden (YBÜ) taburculuk oranları da artmaktadır. Ancak uzun vadede taburculuk sonrası süreçlerde bireylerin yaşadığı sağlık sorunları da yadsınamaz düzeydedir. Yoğun bakım sonrası sendromu (YBSS), YBÜ’de yatış sırasında, YBÜ’den veya hastaneden taburcu olduktan sonra ortaya çıkan fiziksel, bilişsel ve mental bozuklukları ifade eden, aynı zamanda hasta bireyin ailesi veya yakınlarını etkileyen bir fenomendir. YBSS’nin önlenmesindeki en önemli faktörlerden biri YBÜ’deki hemşirelik bakımıdır. Bu sebeple derlememizde, YBSS etiyopatogenezi, risk faktörleri, belirti ve bulguları, önlenmesi ve hemşirelik yönetiminin açıklanması amaçlanmıştır.|Prolonged life expectancy and increasing incidence of chronic diseases all over the world cause a significant increase in the intensive care patient population. In addition, rapid developments in the scientific world and innovative processes in medical technologies have a positive effect on treatment and care processes, and in parallel, discharge rates from intensive care units increase. However, in the long term, it is obvious that individuals experience some health problems during the post-discharge period. Post-intensive care syndrome (PICS) is a phenomenon that refers to physical, cognitive and mental disorders that occur during ICU stay, after discharge from ICU or hospital, and also affects the family or relatives of the patient. One of the most important factors in this process is nursing management. For this reason, our review aimed to explain PICS in all its aspect such as pathophysiology, risk factors, prevention and nursing management.
  • Öğe
    Türkiye’nin Değişen Hanehalkı Yapısı: Tek Kişilik Haneler Ne Durumda?
    (Yildiz Technical University, 2020) Başlevent, Cem
    Bu makalede Türkiye İstatistik Kurumu’nun yayınladığı veriler kullanılarak Türkiye’de 2006 yılından bu yana hanehalkı yapısında yaşanan değişim gözlemlenmekte ve bu değişimin konut talebinde ve işgücüne katılımda artış ve gelir dağılımında bozulma gibi olası ekonomik etkilerine dair bir yazın taramasına yer verilmektedir. Farklı yapılara sahip hanehalkları yaygınlık ve gelir düzeyi bakımından karşılaştırıldığında, ortalama hanehalkı büyüklüğündeki azalmayla tutarlı olarak, tek kişilik hanehalklarının sayısının zaman içinde hızla arttığı, ancak bu artışa bu tip hanelerin gelir durumlarındaki – en az iki yetişkinin olduğu, bağımlı çocuksuz hanelere nazaran – gerilemenin eşlik ettiği görülmektedir. Bu trendin nedenini daha iyi anlayabilmek için tek kişilik hanelere odaklanan ve Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’na ait mikro verileri kullanan bir ampirik çalışma yapılmaktadır. Tek başına yaşayanların yaş dağılımı, bu tip hanelerde yoğunlaşmanın erkeklerde 30 yaş civarında, kadınlarda ise 70 yaş civarında olduğunu göstermektedir. Çoklu regresyon sonuçlarına göre, cinsiyet, yaş, eğitim düzeyi ve medeni durum gibi değişkenler tek kişilik hanehalklarının toplam gelirlerinin belirleyicileri arasında bulunmaktadır.|This paper includes an examination of the recent changes in household structure in Turkey as well as a literature review on the potential economic consequences of such changes, including those on the demand for housing, labor force participation, and the income distribution. When different types of households are examined - using figures published by annually by TurkStat - in terms of their prevalence and their average income levels, we obtain results that are consistent with the considerable decline in the average household size in Turkey. While there has been a rapid increase in the share of single-person households since 2006, their well-being – in comparison to multiple-adult households with no dependent children – has worsened. In order to better understand the reasons for this trend, we conduct an empirical analysis using micro data from TurkStat’s Survey of Income and Living Conditions. The age distributionof those in single-person households turns out to differ substantially with gender. Males are concentrated around the age of 30, while the average age of females is near 70. According to multiple regression results, gender, age, level of education, and marital status are among the significant determinants of the annual incomes of single-person households. The change in the composition of single-person households with respect to these variables seems to have been responsible for the decline in their relative economic well-being.
  • Öğe
    YUNAN-TÜRK SINIRINDA HIGGS FABRİKASI: BÖLGESEL BİR PROJE
    (T.C. Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu, 2018) Çetin, Serkant Ali; Sultansoy, Saleh; Ünel, Gökhan; Işıldak, Bora; İlday, Fatih Ömer; Zioutas, Konstantin; Kordas, Konstantinos
    Önümüzdeki yıllardaTürk-Yunan sınırında foton çarpıştırıcısı temelli bir "Higgs fabrikası"nın kurulumunu, yüksek enerjili bir foton demeti içeren deneme tesisi ile başlamak üzere,  önermek istiyoruz. Foton demetleri, fiber lazer fotonlarının yüksek enerjili elektron demetlerinden ters Kompton saçılımıyla elde edilecektir. Bu öneri (http://indico.cern.ch/event/175067/contributions/284345/) ESPG'12 Açık Sempozyumuna (Open Symposium - European Strategy Preparatory Group, 2012, Krakow, Poland) sunulan katılımlar arasında yer almıştır.|We would like to propose the construction of the photon collider based "Higgs factory" in the coming years at the Greek-Turkish border, starting from its test facility with a high energy photon beam. This proposal was among the contributions to the Open Symposium of the ESPG’12.We would like to propose the construction of the photon collider based "Higgs factory" in the coming years at the Greek-Turkish border, starting from its test facility with a high energy photon beam. The photon beams are to be obtained via the inverse Compton scattering of fiber laser photons of high energy electron beams. Photon electron collisions at high energies would be a bonus of this machine. This proposal (http://indico.cern.ch/event/175067/contributions/284345/) was among the contributions to the Open Symposium of the ESPG’12 (Open Symposium - European Strategy Preparatory Group, 2012, Krakow, Poland ).
  • Öğe
    Yedam Alkol Bağımlılığı Stigmatizasyon Ölçeği
    (Kıbrıs Ruh Sağlığı Enstitüsü, 2019) Dinç, Mehmet; Şimşek, G. Melike; Işık, Aylin; Ögel, Kültegin
    Bu çalışmanın amacı, halkın alkol bağımlılığına ilişkin tutumlarını belirlemeye yönelik bir ölçek geliştirmektir. Ölçeğin geliştirilme aşamasında 12 soru oluşturulmuş ve Yeşilay Danışmanlık Merkezi’nde (YEDAM) çalışan 6 uzman görüşüne sunulmuş, 10 olguya pilot olarak uygulanmıştır. Ölçeğin yapı geçerliğini saptamak amacıyla faktör analizi yapılmış ve bu analizler sonucunda3 faktörlü (ahlaki etiketleme, sosyal Ayrımcılık ve kişiliğe yönelik tutum) toplam varyansın %38.9’unu açıklayan 12 maddeden oluşan ölçek elde edilmiştir. Ölçeğin tümü için Cronbach ? (0.78) katsayıları hesaplanmıştır. Elde edilen sonuçlar ölçeğin geçerli ve güvenilir olduğunu kanıtlar niteliktedir.
  • Öğe
    Yahya Kemal Ve Tarihe Bakışı
    (Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, 2002) Akgül, L. Hilal
    [Abstract Not Available]
  • Öğe
    YAPAY ZEKA TEKNOLOJİSİNİN MUHASEBE MESLEĞİNE VE EĞİTİMİNE ETKİLERİ
    (PressAcademia, 2020) Ucoglu, Derya
    Amaç- Artan dijitalleşme ve yapay zeka uygulamalarının daha fazla kullanılmaya başlanması, insan kaynağı kullanımının azalması yönünde beklenti yaratmıştır. İşlerin daha hızlı ve hatasız yapılmasını sağlayan söz konusu teknolojik gelişmelerin muhasebe ve denetim mesleklerini de etkileyeceği ve meslek mensuplarının rollerinde ve sahip olmaları gereken becerilerde önemli değişiklikler yaratacağı konusunda şüphe bulunmamaktadır. O nedenle bu çalışmanın amacı, yapay zeka teknolojisinin muhasebe mesleğine ve eğitimine etkilerinin belirlenmesidir. Yöntem- Bu çalışmada Amerika’daki AACSB akredite üniversitelerin muhasebe yüksek lisans programları incelenmiş, muhasebeci ve denetçilere yeni beceriler kazandırmak için programlarına ekledikleri dersler analiz edilmiştir. Bulgular- Programların içeriğinde iş/veri analitiği, yönetim/muhasebe bilgi sistemleri, büyük veri, veri madenciliği ve benzer konularda birçok ders bulunduğu tespit edilmiştir. Sonuç- Türkiye’deki meslek mensuplarının teknolojik gelişmelere hızlıca adapta olmasının sağlanması ve muhasebe mesleğinin dönüşüm sürecinin kısa sürede tamamlanabilmesi için üniversitelerin önce lisansüstü, sonra da lisans programlarına gerekli becerileri ve yetkinlikleri kazandıracak dersleri ekleyerek müfredatlarını güncellemeleri önemlidir. Böylece, yapay zeka gibi yeni teknolojilerle ilgili olarak muhasebe profesyonellerinin ihtiyaçlarını karşılayarak, muhasebe eğitiminin kalitesini artırmak mümkün olacaktır.|Purpose- The increasing use of digitalization and artificial intelligence applications has created an expectation that there will be a decrease in the use of human resources. There is no doubt that these technological developments that allow delivering faster and error-free work will also affect the accounting and auditing professions and will create essential changes in the roles and expected skills of professional members. Therefore, the purpose of this study is to determine the effects of artificial intelligence technology on accounting profession and education. Methodology- In this study, the accounting master's programs of AACSB accredited universities in the United States were analyzed, and the courses added to the programs to deliver new skills to accountants and auditors were examined. Findings- It is determined that there are many courses offered in the curricula of the programs on business/data analytics, management/accounting information systems, big data, data mining, and similar topics. Conclusion- For accountancy professionals to get adapted to technological developments quickly and to ensure that the transformation process of the accounting profession is completed in a short period of time, first graduate and then undergraduate program curricula should be updated by adding courses that will provide the necessary skills and competencies. Thus, it will be possible to increase the quality of accounting education by meeting the needs of the accounting professionals with respect to the new technologies such as artificial intelligence.
  • Öğe
    YAKIN AÇIK ALAN REKREASYON AKTİVİTELERİNİN İYİ OLMA HALİ, PSİKOLOJİK DAYANIKLILIK, YENİLENME DENEYİMİ, YAŞAM DOYUMU VE İŞ TATMİNİ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
    (OZSUM ACADEMIC PUBLISHING, 2019) Saltık, Zehra; Akova, Orhan
    Amaç: Bu çalışmada, yakın açık rekreasyon alanları (doğal alanlar) üzerinde durulmuş, ilgili alanlarda geçirilen vakit ile iyi olma hali, psikolojik dayanıklılık, yenilenme deneyimi, yaşam doyumu ve iş tatmini kavramları arasındaki ilişki ve etkileşim istatistiksel olarak ortaya konulmaya çalışılmıştır. Yöntem: Araştırma için, 2018 yılı Mart-Haziran aylarında, İstanbul’un Beşiktaş, Bakırköy, Beyoğlu, Şişli ve Fatih ilçelerinde ikamet eden ve çalışan 103’ü kadın, 243’ü erkek olmak üzere toplam 346 kişiye (beyaz yakalı) anket uygulanmıştır. Araştırmada, yakın açık rekreasyon alanlarına yönelik mekânsal ölçek, iyi olma hali, psikolojik dayanıklılık, yenilenme deneyimi, yaşam doyum ve iş tatmini ölçekleri kullanılmıştır. Elde edilen verilerin analizi, SPSS 22.0 programında yapılmıştır. Frekans analizi, faktör analizi, güvenirlik analizi, korelasyon ve regresyon analizleri yapılmıştır. Anlam düzeyi p<0.05 alınmıştır. Bulgular: İlgili doğal alanlarda geçirilen vakit açısından bakıldığında, katılımcıların az vakit geçirdikleri ve daha çok yürüyüş yapmak, çocuklarla vakit geçirmek ve piknik yapmak gibi amaçlarla bu alanları ziyaret ettikleri görülmüştür. Diğer taraftan, ilgili alanlara gerçekleştirilen ziyaretlerin, bağımlı değişkenler ile arasında oldukça zayıf bir ilişki bulunmuş ya da herhangi bir ilişki bulunamamıştır (p>0.05). Sonuç: Araştırmanın sonucunda, katılımcıların ilgili doğal alanlarda geçirdikleri vakit ile iyi olma halleri arasında ilişki katsayısı oldukça düşük bulunmuştur. Ayrıca, yakın açık alanlara yapılan ziyaret ile diğer bağımlı değişkenlere ait bazı boyutlar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki ve etkileşim ortaya çıkmamıştır (p>0.05).     |Aim: This study focuses on nearby outdoor recreation activities (natural places) and tries to statistically prove the relation and interaction among the time spent around the places mentioned and well-being, psychological resilience, recovery experience, life and job saisfaction.Method: The questionnaire was applied to a total of 346 white colars ( 103 women and 243 men) working and dwelling in the disticts of Beşiktaş, Bakırköy, Beyoğlu, Şişli and Fatih in İstanbul between March-June of 2018. In this study, a spatial scale referring to nearby outdoor recreations, well-being, psychological resilience, recovery experience, life and job satisfaction scales were used and the analysis was performed using SPSS 22.0. The acquired data was evaluated by frequency-analysis, factor analysis, reliability-analysis, correlation and regression. Meaning level was taken as p<0.05.Findings: When considered from the point of time spent around the natural places mentioned, the results show that the participants spend limited time and mostly visit those places for a walk, spend time with children or to picnic. Yet, a quiet poor relation or no relation was found among the amount of time spent in natural places and other dependant variances (p>0.05). Conclusion: As a result of study, the relation coefficient between the nearby outdoor recreation and well-being was found to be very low. In addition, a statistically significant relation or interaction was not found between the visits to the nearby outdoor places and sub-dimensions belonging to the other dependant variances (p>0.05).       
  • Öğe
    XR, AI, IoT, and 5G Applications in Fight Against the COVID-19 Pandemic
    (İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, 2023) Mete, Anı Hande; Türkön, Buse Fidan; Yılmaz, Faruk; İnce, Özgür
    To struggle the devastating impact of the Coronavirus disease pandemic, governments have had to implement containment and closure policies. While these practices caused the disruption of activities in many sectors, on the contrary, they led to an increase in demand for healthcare, making it necessary to operate above the capacity to make control of contagious. In this context, there has been an increase in the use of innovative technologies such as extended reality, artificial intelligence, internet of things, and 5G in order to effectively fight against the pandemic. In this review, it is aimed to reveal the fields of usage and model implementation of related innovative technologies during the pandemic process. These technologies have provided various benefits for health facilities, health workers, patients, and health systems, in many areas such as the delivery of health care for COVID-19, application of diagnosis and treatment methods, medical education, public health, and health promotion. These benefits can be summarized as improving customer service and quality, saving resources and providing competitive advantages for health facilities; protecting and promoting health, ensuring patient safety and cost savings for patients; providing a safe working environment for health care workers; providing effective capacity utilization and balance between supply and demand for healthcare, health care worker training, improving public health, propounding data reliability and traceability for healthcare systems. In crisis situations such as like a pandemics in healthcare processes, governments must inevitably use innovative technologies. In this context, it is important to consider these technologies while developing policies for both workforce training and existing infrastructure in healthcare.|Koronavirüs hastalığı pandemisinin yıkıcı etkisiyle mücadelede hükümetler, sınırlama ve kapanma politikaları uygulamak durumunda kalmıştır. Bu uygulamalar pek çok sektörde faaliyetlerin aksamasına sebep olurken, sağlık hizmetleri sektöründe aksine talep artışına yol açarak bulaşıcılığın kontrolünü sağlayacak şekilde kapasite üzerinde faaliyet gösterilmesini gerekli kılmıştır. Bu kapsamda pandemi ile etkin bir şekilde mücadele edebilmek için genişletilmiş gerçeklik, yapay zekâ, nesnelerin interneti ve 5G gibi yenilikçi teknolojilerin kullanımında artış görülmüştür. Bu derlemede pandemi sürecinde ilgili yenilikçi teknolojilerin kullanım alanlarının ve örnek uygulamalarının ortaya konulması amaçlanmaktadır. Bu teknolojiler, COVID-19’a yönelik sağlık hizmetlerinin sunumu, teşhis ve tedavi yöntemlerinin uygulanması, tıp eğitimi, halk sağlığı ve sağlığın geliştirilmesi gibi pek çok alanda sağlık işletmeleri, sağlık çalışanları, hastalar ve bir bütün olarak sağlık sistemleri için çeşitli faydalar sağlamıştır. Bu faydalar sağlık işletmeleri için müşteri hizmetleri ve kalitenin geliştirilmesi, kaynak tasarrufu ve rekabet üstünlüğünün sağlanması; hastalar açısından sağlığın korunması ve geliştirilmesi, hasta güvenliğinin ve maliyet tasarrufunun sağlanması; sağlık çalışanları için daha güvenli bir çalışma ortamının sağlanması; sağlık sistemlerine ise etkin kapasite kullanımı, sağlık hizmetleri arz ve talep dengesinin sağlanması, sağlık insan gücü eğitimi, halk sağlığının geliştirilmesi, veri güvenilirliği ve izlenebilirliğinin sağlanması olarak özetlenebilir. Sağlık hizmeti süreçlerinde pandemi gibi kriz durumlarında hükümetlerin yenilikçi teknolojileri kaçınılmaz olarak kullanması gerekmektedir. Bu doğrultuda sağlık hizmetlerinde ortaya çıkan ihtiyaçları karşılayabilmek için bu teknolojilerin hem insan gücü yetiştirme hem de mevcut altyapıya yönelik politikaların geliştirilmesinde kullanımı önem arz etmektedir.
  • Öğe
    Yaratıcı ve Yenilikçi İş Davranışlarının Ölçümü: Yenilikçi İş Davranışları Ölçeği’nin Türkçe’ye Uyarlama Çalışması
    (Bilal ÇANKIR, 2023) Özkan, Gülşah Vural
    Amaç: Bu çalışmada De Jong ve Den Hartog (2010) tarafından yaratıcı ve yenilik davranışların ölçümü için geliştirilen Yenilikçi İş Davranışları Ölçeği’nin Türkçe’ye uyarlanması amaçlanmaktadır. Tasarım/Yöntem: Yenilikçi İş Davranışları Ölçeği’nin uyarlama çalışması dilsel eşdeğerlik, değişmezlik güvenirliği, iç tutarlılık güvenirliği ve yapı geçerliği analizleri yoluyla yapılmıştır. Dilsel eşdeğerlik çalışması 41 kişi, değişmezlik güvenirliği analizi 44 kişi, iç tutarlılık ve yapı geçerliği analizleri 311 katılımcıdan elde edilen veriler üzerinde yapılmıştır. Analizler bağımlı örneklem t-testi ve Pearson Momentler Çarpımı Korelasyon analizi, Cronbach Alfa ya da Alfa Katsayısı , açımlayıcı ve doğrulayıcı faktör analizi yoluyla gerçekleştirilmiştir. Sonuçlar: Türkçe yazına yaratıcı ve yenilik iş davranışlarını bir arada değerlendiren ve 9 maddeden oluşan bir ölçek sunulmuştur. Uygulama Çıkarımları: Yenilikçi İş Davranışları Ölçeği uygulanmasının ve değerlendirilmesinin kısa ve pratik olması sayesinde yaratıcı ve yenilikçi iş davranışlarının ölçümü güvenilir ve geçerli bir Türkçe form ile kolaylıkla gerçekleştirebilecektir. Özgün Değer: Yaratıcı ve yenilikçi iş davranışlarının ölçümünde kullanılan birçok araç bu davranışları tek bir boyut altında ele almaktadır. Yenilikçi İş Davranışları Ölçeği ise yaratıcı iş davranışlarını ve yenilikçi iş davranışlarını iki alt ölçekle değerlendirmektedir. Böylece çalışanların yaratıcı iş davranışları ve yenilikçi iş davranışları düzeyinin ayrı ayrı değerlendirmesi mümkün olabilecektir.|Objectives: This study aims to present a tool to Turkish management literature to measure to creative and innovative behavior in organizations. Innovative Work Behavior Scale (IWB) developed by De Jong and Den Hartog (2010) is adapted into Turkish by analizing the reliability and validity of the measure. Design/methodology/approach: The adaptation study was carried out through bilingual equivalence, measurement invariance, internal consistency reliability and construct validity analyses. The participant group of the bilingual equivalence analysis consists of 41 people studying in Business Management master's programs at various universities in Istanbul. The study group for the messurement invariance analysis consists of 44 people working in a company operating in the retail sector in Istanbul. Internal consistency and construct validity analyzes of the scale were conducted on data obtained from 311 white-collar employees working in businesses operating in various sectors in Istanbul. In the linguistic equivalence and measurement invariance studies, dependent sample t-test and Pearson Product Moment Correlation analysis were used. For internal consistency testing, the reliability criterion known as Cronbach's Alpha or Alpha Coefficient was used. Exploratory factor analysis was first applied to test the construct validity of the measurement tool. Principal Component Analysis was then applied to examine the factor structures and Varimax vertical axis rotation was performed. Structural equation modeling confirmatory factor analysis was performed to test whether the structure was confirmed or not. Results: It was concluded that the obtained Turkish form has bilingual equivalence with the original form. Invariance analysis showed that there was no significant difference between the first application and the second application. As a result of the internal consistency analysis Item 1 measuring creative work behavior was left out, and a two-factor structure was comfirmed with construct validity analysis. As a result, a two factor scale consisting of 9 items that evaluates creative and innovation work behaviors together has been presented in the Turkish literature. Practical implications: Measuring creativity and innovation in organizations is of high importance; because they are the basis of organizational performance and organizational effectiveness today. The presence of employees who exhibit creative and innovative behaviors is critical for organizations to survive, gain competitive advantage and achieve success. Since the application and evaluation of the Innovative Work Behavior Scale is short and practical, creative and innovative work behaviors will be able to measured easily with a reliable and valid Turkish form. Originality/value: The Turkish form of the scale has been found to be valid and reliable to take its place in the national literature, and it has been demonstrated that it can be used in academic studies and practice in organizations in our country. Many tools used to measure creative and innovative work behaviors consider these behaviors under a single dimension. Innovative Work Behavior Scale evaluates creative work behaviors and innovative work behaviors with two subscales. The scale will enable to evaluatelevels of employees' creative work behaviors and innovative work behaviors separately.
  • Öğe
    Yeni Medyada Nefret Söylemi: Taraftarların 6222 sayılı Kanun İçerikli Nefret Söylemlerinin Twitter Üzerinden İncelenmesi
    (Mutlu TÜRKMEN, 2022) Kırlı, Elzem Seren Dinç; Büyükbaykal, Güven
    Yeni medyanın etkileşimsellik, dijitallik, hipermetinsellik, kullanıcı türevli içerik gibi özellikleri, taraftarların yeni medya platformlarını kullanmalarında önemli bir etkendir. Yeni medyanın etkileşime açık ağlarında kullanıcı olan futbol taraftarları tuttukları takımlara karşı aidiyet duygusuyla hareket edip kendileri dışındaki taraftar gruplarına “öteki” damgası vurmaktadırlar. Yeni medyanın sunduğu çevrimiçi ve özgür ortam, bu ötekilere karşı ırkçı düşünce, öfke ve nefretin denetimsiz şekilde yayılmasına neden olmaktadır. 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun’un yürürlüğe girmesiyle sosyal medya ortamlarında şiddet ve hakaret içerikli paylaşımlar yapan taraftarlara ağır cezalar uygulanmasına rağmen, taraftarlar 6222 kanun sayısını bir kod olarak kullanıp nefret söylemi içerikli paylaşımlar yapmaya devam etmektedirler. Dolayısıyla çalışmada amaç, Haziran 2019-Aralık 2019 tarihleri arasında 7 aylık bir süre boyunca taraftarlar tarafından yeni medya platformlarından biri olan Twitter üzerinde hem 6222 kodu hem de belli anahtar kelimeler kullanarak yapılan nefret söylemlerini tespit etmektir. Taraftar paylaşımları, belirlenen anahtar kelimeler ile Twitter’ın “Gelişmiş Arama” özelliği kullanılarak kayıt altına alınmış ve daha sonra da içerik analizine tabi tutulmuştur. Ayrıca, içerisinde yalnızca 6222 kodu geçen paylaşımların da analize dahil edilmesiyle daha fazla nefret söylemi içerikli paylaşıma ulaşmak mümkün olmuştur. Çalışmanın örnekleminde “kartopu örneklem” modeli benimsenmiştir. Güvenirlik ve geçerliliği sağlamak için ise tüm paylaşımlar kategorilere uygun şekilde kodlama cetvellerine kodlanmıştır. Çalışmanın sonucunda, taraftarlar tarafından üretilen nefret söylemlerinin hangi kimlik ve grupları hedef aldığı ve nefret söylemlerinin niteliklerine göre hangi kategorilerde yapıldığı grafiklerle gösterilerek ortaya konmuştur.|The features of the new media, such as digitality, interactivity, hypertextuality, virtuality and user-generated content, are important factors for fans to use new media platforms. These football fans, who are the members of platforms that are open to any interactions, behave with a sense of belonging to the teams they support, at the same time they tag other fan groups as “others”. New media provides an online and free atmosphere. Therefore white supremacy, anger and hate spread uncontrollably against others. Although severe punishments were imposed on the fans who share the detection of violent and abusive content in social media with the entry into force of Law Numbered 6222 on Prevention of Violence and Irregularities in Sports Competitions, the fans use the number itself, 6222, as a code and continue to share hateful contents. Therefore, this study aims to detect hate speeches made using both the number 6222 (Law. No. 6222) as a code and specified keywords on Twitter, which is one of the new media platforms, between the period of June 2019 and December 2019 (7 months). The posts of fans were recorded according to specific keywords by using the "Advanced Search" feature of Twitter and then analyzed by following the content analysis method. Besides, the posts that include the code 6222 enabled us to reach more hate speech content. Therefore, the snowball sampling (chain-referral sampling) technique was applied. To ensure the reliability and validity, all posts were coded in the coding scale according to the categories. As a result of this study, the identities and fan groups are targeted by hate speech, and the categories of hate speech are demonstrated in the graphics.
  • Öğe
    Z KUŞAĞININ NOSTALJİ PAZARLAMASINA YAKLAŞIMI
    (İstanbul Aydın Üniversitesi, 2023) Levi, Eser; Özçelik, Ayşe Bengi; Sarıgül, Birce
    Nostalji temalı ürünleri pazarlamak ya da pazarlama iletişiminde nostalji temasından faydalanmak markalar için yaygın bir strateji haline geldi. Nostalji pazarlamasının geçmişe dair güzel anıların canlandırılmasıyla tüketiciye sunduğu duygusal tatmin, markalar için de olumlu tutum ve satın alma davranışı olarak sonuçlanabiliyor. Nostalji pazarlaması hem markalara hem de tüketicilere birçok fayda sağlarken marka-tüketici arasında güçlü bir bağ kurulmasını da sağlıyor. Nostaljinin en çok orta yaşlı bireyler üzerinde etkili olduğuna ilişkin bir inanış olsa da gençlerin de nostalji pazarlamasının hedefinde olabileceği kaydedildi. Bu çalışma genç bir tüketici grubu olan Z kuşağının nostalji pazarlamasına yaklaşımını anlamaya odaklanıyor. Nostaljik ürünlere ilgi duyan ve bu ürünleri kullanan Z kuşağı gençlerinin nostaljiye yönelik ilgilerinin ardında yatan motivasyonlarının anlaşılmasını hedefleyen çalışmada kişilerin gerçek yaşam deneyimlerine ilişkin içgörüler elde edilebilmesi adına kalitatif araştırma yöntemlerinden derinlemesine görüşme kullanıldı. Bulgular Z kuşağının nostalji pazarlamasına yönelik ilgilerinde (1) kendini özgürce ifade etme, yaşama sevinci ve özgünlük gibi bireysel motivasyonların, (2) insan ilişkileri ve toplumsal ihtiyaçlar gibi sosyal motivasyonların ve (3) ürünlere ilişkin tasarımsal motivasyonların rol oynadığını ortaya koymuştur. Pazarlama profesyonellerinin özel bir ilgi gösterdiği Z kuşağının nostalji pazarlamasına yaklaşımını derinlemesine bir biçimde kavramayı amaçlayan bu çalışmanın bulguları, bu kuşağı hedefleyen markalara nostalji temasının gücünden yararlanan marka deneyimleri oluşturmalarında katkı sağlayabilir.
  • Öğe
    UYGHUR DICTIONARIES
    (Adem ÖGER, 2023) Orhun, Murat
    The dictionary is the linguistic wealth of a nation and it develops, changes and enriches over time. Dictionary studies are of great importance in researching issues such as a nation's linguistic existence, history and culture. In today's world, dictionary studies are also informative in revealing the relationship of a language with different languages and in determining the extent of communication of that language with other languages. With the development of digital tools that come into play in different fields, computer technology and artificial intelligence applications facilitate the transfer and use of dictionaries to the digital field. In this context, dictionary usage has become more functional thanks to automatic translation processes and text analysis in different languages. When doing dictionary studies on a language, it is a necessity to have the studies on that language neatly at hand. Many articles on Uyghur dictionary studies have been published so far and these have made significant contributions to the literature. This article aims to complement previous studies. This article aims to complement previous studies. For this reason, the relevant literature was reviewed and many dictionaries that were not included in previous studies were identified. As a result of the study, all words identified so far have been analyzed according to categories.|Sözlük bir milletin dil zenginliğidir; zamanla gelişir, değişir ve zenginleşir. Sözlük çalışmaları bir milletin dil varlığı, geçmişi ve kültürü gibi konuları araştırmada büyük önem arz eder. Günümüz dünyasında bir dilin farklı dillerle ilişkisini ortaya koymak ve o dilin diğer dillerle iletişiminin boyutlarını belirlemede de sözlük çalışmaları fikir verici mahiyettedir. Farklı alanlarda devreye giren dijital araçların gelişmesiyle birlikte bilgisayar teknolojisi ve yapay zekâ uygulamaları sözlüklerin dijital alana aktarımını ve bu alanda kullanımını kolaylaştırmaktadır. Bu kapsamda farklı dillerde otomatik çeviri işlemleri ve metin analizleri gibi durumlar sayesinde sözlük kullanımları daha da işlevsel hale gelmiştir. Bir dil üzerine sözlük çalışmaları yapılırken o dille ilgili yapılan çalışmaların derli toplu elimizin altında bulunması bir zarurettir. Şimdiye kadar Uygurca sözlük çalışmaları ile ilgili birçok makale yayınlanmıştır ve bunlar literatüre önemli katkı sağlamıştır. Bu makale daha önce yapılmış çalışmaları tamamlama amacı taşımaktadır. Bu sebeple ilgili literatür taranmış ve önceki çalışmalara girmeyen birçok sözlük tespit edilmiştir. Çalışma sonucunda şimdiye kadar tespit edilen tüm sözcükler kategorilere göre analiz edilmiştir.