İstanbul Bilgi Üniversitesi Kurumsal Akademik Arşivi

Güncel Gönderiler
HİV (+) tanısı almış, tedavi gören olgularda; çocukluk çağı travmalarının sıklığı ve riskli cinsel davranışlar arasındaki ilişki
(İstanbul Bilgi Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2019) Kanturvardar, Rüveyde Seda
Bu araştırmamanın amacı Türkiye'de yaşayan HIV+ tanısı almış tedavisine devam etmekte olguların çocukluk çağı travmalarının sıklığı ile riskli cinsel davranışları arasındaki ilişkiyi incelemektedir. Günümüzde bir halk sağlığı sorunu olan HIV'nin, küresel olarak bir azalma yaşanırken Türkiye'de son on yılda % 465 arttığı görülmektedir. Çocukluk çağında deneyimlenen olumsuz yaşam olaylarının evrensel bir sorun olduğu ve kişilerin yaşamlarını etkileyecek ciddi sağlık sorunlarına sebep olabileceği gözlemlenmiştir. Araştırmanın örneklemi, araştırma hakkında bilgilendirilmiş onayı alınmış ve çalışmaya katılmayı kabul etmiş, okuma yazma bilen, değerlendirme sırasında madde etkisinde olmayan, yanıt vermeyi güçleştirecek her hangi bir bilişsel bozukluk göstermeyen 18 yaşını doldurmuş, İstanbul ilinde Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Biriminde HIV(+) tanısı almış tedavisine devam etmekte olan 116 klinik olgudan oluşmaktadır. Araştırmada sosyo- demografik veri formuna ek olarak Çocukluk Çağı Ruhsal Travmalar Ölçeği ve Cinsel Risk Alma ölçeği kullanılmıştır. Araştırmadan elde edilen istatiksel bulgulara göre Çocukluk Çağı Travmalarının sıklığı genel popülasyona göre HIV tanısı almış olgularda daha yüksek bulunmuştur. Araştırmanın sonuçları literatür çerçevesinde tartışılmıştır.
Savaşın kadınlar üzerindeki etkisi üzerine yorumlayıcı fenomenolojik analiz: Bosna Hersek 1992-1995
(İstanbul Bilgi Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2020) Şekerdağ, Tuğba
Bu araştırmanın amacı Bosna Hersek savaşından 24 yıl sonra savaş travmasının kadınların ruh sağlığı üzerindeki uzun vadeli etkisi ve etkiler karşısında hangi baş etme yöntemlerini kullandıklarını araştırmayı hedeflemektedir. Bu araştırma ile önceki hipotezleri doğrulamaktan farklı olarak, kadınların bu durumu nasıl deneyimledikleri ve bu deneyimlere ne tür anlamlar atfettikleri anlaşılmaya çalışılmıştır. Bu hedefe ulaşmak amacıyla nitel bir yaklaşım yürütülmüştür. 1992-1995 Bosna-Hersek savaşını yaşamış ve halen Bosna-Hersek'te yaşayan 8 kadınla yarı-yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirmiş ve elde edilen veriler Yorumlayıcı Fenomenolojik Analiz ile analiz edilmiştir. Analiz sonucunda 'Olay Anlatımı' Umut/Umutsuzluk; Başetme ve, Etnik Kimlik Algısı; ana temaları bulunmuş ve alt temalar ile birlikte tartışılmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre, savaştan 24 yıl sonra dahi katılımcıların bir kısmının travma sonrası stres belirtileri gösterdiği görüldü ve literatürdeki örnekleriyle tartışıldı. Savaş sonrası stresörlerin, ülkedeki siyasal iktidarsızlığın, yeniden savaş çıkma ihtimali gibi güncel stres kaynaklarının da katılımcıların ruh sağlığı üzerinde etkisi olduğu görüldü. Savaşın psikolojik etkilerinin 24 yıl sonra dahi devam ediyor olmasının önemli nedenlerinden biri ise, fiziksel sağlık üzerindeki olumsuz etkilerinin devam ediyor olmasıdır. Katılımcıların eğitim düzeylerine bakılmaksızın hepsinin başetme yöntemi olarak ilk öncelikli olarak 'uğraş edinmek' ikinci en fazla olarak kullanılan yöntemin dini uygulamalar olduğu görüldü. Katılımcılarda etnik kimlik tanımlaması dini kimlik ile bağlantılıdır, Tarihinde etnik grupların birlikte yaşaması ile birçok savaşa şahit olmuş olan bölgede yaşayan katılımcıların diğer etnik gruplara karşı tutumları beklenilenin aksine olumsuz değildir. Etnik ayrımların ortaya çıktığı zamanlarda savaşların olduğu, beraber yaşamaktan başka bir seçenekleri olmadığı, politik nedenlerle ayrımların başlatılmadığı durumlarda halkın tüm etnik gruplar birlikte barış içinde yaşadıkları görüşü genel olarak katılımcıların ortak görüşüdür.
LGBTİ bireylerde TSSB, damgalanma ve başa çıkma arasındaki ilişki
(İstanbul Bilgi Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2020) Derli, Emine Sinem
Karşıt olarak algılanıp ötekileştirilen, değersizleştirilen kişi veya gruplara yönelik fiziksel, ekonomik, sosyal, psikolojik şiddet, önyargı ve ayrımcılık LGBTİ bireylerde çeşitli travmatik yaşantılara neden olabilmekte; travma sonrası stres bozukluğu, içselleştirilmiş damgalanma ve stresi doğurabilmektedir. Araştırmada LGBTİ bireylerde TSSB, içselleştirilmiş damgalanma ve başa çıkma tutumları arasındaki ilişki değerlendirilmiştir. Bu amaç doğrultusunda İzmir'de ikamet eden 137 LGBTİ bireye demografik bilgi formu, Travmatik Stres Belirti Ölçeği, İçselleştirilmiş Damgalanma Ölçeği ve Başa Çıkma Tutumları Ölçeği uygulanmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre TSSB duygu odaklı başa çıkma ve işlevsel olmayan başa çıkmayı artırırken, problem odaklı başa çıkmayı azaltmaktadır. Damgalanma algısı ise işlevsel olmayan başa çıkmayı artırmaktadır. Sosyodemografik özellikler çerçevesinde yapılan analiz sonuçlarına göre TSSB ailesinde LGBTİ birey bulunmayanlarda, duygusal birliktelik yaşanan partner bulunmayanlarda, ayrımcılığa uğradığını düşünenlerde, toplumda yaşamaktan mutlu olmayanlarda, kendisini güvende hissetmeyenlerde, sosyal ve ekonomik haklardan faydalanmadığını düşünenlerde ve eşit yurttaşlık hakkında sahip olmadığını düşünenlerde daha yüksektir. Damgalanma algısı ise biyolojik cinsiyeti erkek olanlarda, ailesinde LGBTİ birey bulunmayanlarda, ayrımcılığa uğradığını düşünenlerde, toplumda yaşamaktan mutlu olmayanlarda, kendisini güvende hissetmeyenlerde, toplumsal önyargıya maruz kaldığını düşünenlerde, sosyal ve ekonomik haklardan faydalanmadığını düşünenlerde, eşit yurttaşlık hakkında sahip olmadığını düşünenlerde daha fazladır. Olumsuz başa çıkma yöntemlerinin kullanımı ise ailede LGBTİ birey bulunmayanlarda ve eşit yurttaşlık hakkında sahip olmadığını düşünenlerde daha yaygındır.
Travma öyküsü ve değişime hazır oluşun madde kullanım bozukluğu tanısı alan bireylerde incelenmesi
(İstanbul Bilgi Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2020) Yavuz, Tuğba
Bu çalışma, alkol ve madde kullanım bozukluğu olan travmayla ilişkili değişkenlerin incelenmesini amaçlamıştır. Çalışmada, Değişime Hazır Olma Ölçeği (Readiness to Change) Türkçe uyarlama çalışması yapılmış ve alkol ve madde kullanım bozukluğu olan bireylerde tedaviye hazır oluş değişkeni incelenmiştir. Katılımcılar, İstanbul'da bir psikiyatri hastanesinde ayaktan tedavi gören 36 alkol ve madde kullanım bozukluğu tanısı almış bireyden oluşmaktadır. Araştırmaya katılmayı kabul eden katılımcılara Değişime Hazır Olma Ölçeği, Sokrates Değişime Hazır Olma Aşamaları ve Tedavi İsteme Ölçeği ve Tedavi Motivasyon Anketi uygulanmıştır. Araştırmada, değişime hazır olma ve tedavi isteği değişkenlerinin psikometrik çalışması yapılmış ve katılımcıların travmayla ilgili değişkenlerinin betimleyici istatistikleri verilmiştir. Analizler, SPSS 23.0 paket programı ile yapılmış olup, veri analizi olarak Pearson korelasyonu, güvenirlik analizi için Cronbach alpha, ölçek maddelerinin faktör yapısını incelemek için Açımlayıcı Faktör Analizi uygulanmıştır. Anlamlılık değeri 0,05 düzeyinde alınan analizlerden elde edilen bulgular doğrultusunda, katılımcıların doğal afet ve insan eliyle ortaya çıkan travma türlerinde travmatik deneyimleri olduğu sonucu elde edilmiştir. Travma ile ilgili değişkenlerin frekans dağılımlarının verildiği çalışmada, katılımcıların en fazla yanıt verdiği travmatik deneyimler, deprem, fiziksel saldırı ve ani kayıp olarak bulunmuştur. Değişime Hazır Olma Ölçeğinin faktör yapısının özgün formu karşıladığı ve örneklem yeterliliği açısından anlamlı olduğu saptanmıştır. Değişime Hazır Olma iç tutarlılık katsayıları incelendiğinde, alt boyutların iç tutarlılık katsayılarının 0,22 ile 0,71 arasında değiştiği; toplam skorun iç tutarlılık katsayısının ise 0,59 olduğu saptanmıştır. Değişime Hazır Olma Ölçeği'nin faktör analizi incelendiğinde, üç alt boyutlu yapının karşılandığı ve boyutlarının toplam varyansı %53 oranında açıkladığı saptanmıştır. Yapı geçerliliği incelendiğinde ise, Değişime Hazır Olma Ölçeği'nin Tedavi Motivasyonu ve Tedavi İsteme ölçekleriyle anlamlı korelasyonu saptanmamıştır. Araştırmada elde edilen bulguların, anket çalışmasının yürütüldüğü örneklemin psikopatolojik durumu göz önüne alındığında, alkol ve madde kullanım bozukluğu tanısı alan bireylerin travmatik öyküsü ile değişime hazır olmamaları arasında ilişki olduğu görülmektedir. Ayrıca, yapılacak ileri çalışmalarda araştırmanın tekrar edilebileceği ve travma öyküsüne ilişkin bulgular elde edilebileceği düşünülmektedir.
Positive psychology and a critical approach to psychological capital and PCQ
(İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2021) Vural, Emre; Czukor, Üyesı Gergely
Siyasi, hukuki, paradigma değişiklikleri, piyasa hareketleri ve finansal kargaşa, sınırsız teknolojik ve kavramsal yenilikler, değer dönüşümleri, savaşlar, küresel salgınlar gibi çok sayıda etkiye sürekli maruz kalan günümüz kuruluşları, liderleri ve çalışanları, bu faktörlere bağlı önemli belirsizlikler ve risklerle çevrilidir. Bu istikrarsız ve değişken ortamda, daha sabit ve yenilikçi olmayan geleneksel sermaye örgüsünün yerini, insanı temeline yerleştiren ve rekabet üstünlüğü sağlayan yeni bir anlayış almaktadır. Rekabet avantajı elde etmek için beşeri sermayeyi artırmanın bir yolu, çalışanların psikolojik sermayelerinin değerlendirilmesi ve geliştirilmesidir. Pozitif Psikolojik Sermayenin, işyeri müdahaleleri ile geliştirilebilir ve Psikolojik Sermaye Ölçeği (PSÖ) ile ölçülebilir olduğu kabul edilir. Popülerliği göz önüne alındığında, PSÖ'nün psikometrik yeteneği her zamankinden çok önemli hale gelmiştir. Bu çalışmada, farklı hiyerarşik düzeylerde N = 222 aktif çalışan örneklemi ile PSÖ'nün psikometrisi, araştırmada problemli olduğu varsayılan ters puanlı maddeleri pozitif maddelere dönüştürülmüş olarak test edilmiştir. Model Uyum İyiliği Değerleri, 12 maddeli modelin mevcut örneğe mükemmel şekilde uyduğunu göstermiştir.