MA in Department of Nutrition and Dietetics
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Egzersiz yapan bireylerde egzersiz bağımlılığı, sezgisel yeme ve yeme farkındalığının beslenme durumuna etkisi(İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2023) Güzel, Rümeysa; Seven Avuk, HandeÖZET: Bu çalışmada, egzersiz yapan bireylerin egzersiz bağımlılığı sezgisel yeme ve yeme farkındalıklarının beslenme durumuna etkisini değerlendirmek amaçlanmaktadır. Çalışma Mersin ilinde yaşayan, düzenli egzersiz yapan 18-65 yaş arası (ortalaması 29,92±8,91 yıl) 101 yetişkin (%49,5 kadın, %50,5 erkek) katılımcıyla yapılmıştır. Katılımcılara sosyodemografik özelliklerini, tıbbi öykü, beslenme alışkanlıklarını, besin tüketim durumlarını, Uluslararası Fiziksel Aktivite Formu (IPAQ), Egzersiz Bağımlılık Ölçeği (EBÖ), Sezgisel Yeme Ölçeği (SYÖ-2), Yeme Farkındalığı Ölçeği (YFÖ-30) sorularını içeren anket yüz yüze yapılmıştır. Katılımcıların beden kütle indeksi ortalaması 24,06±3,27 kg/m2’dir. Egzersiz yapan bireylerin %10,9’unun minimal aktif ve %89,1’inin çok aktif düzeyde olduğu bulunmuştur. Egzersiz bağımlılık düzeylerine göre %46,5’inin riskli, %42,6’sının bağımlı olduğu bulunmuştur. Sezgisel yeme alt faktör puanlarında “Vücut-Besin Seçimi Örtüşmesi” ve “Duygusal Yeme” puanları egzersiz bağımlılık düzeyi yüksek bağımlı olan bireylerin, az riskli olanlara göre yüksek bulunmuştur (p<0,05). Yeme farkındalığı alt faktör puanlarında “Duygusal Yeme” ve “Yeme Farkındalığı” puanları egzersiz bağımlılık düzeyi yüksek bağımlı olan bireylerin, az riskli olan bireylere göre yüksek bulunmuştur (p<0,05). Katılımcıların IPAQ puanları arttıkça EBÖ toplam puanları %54,6 artmıştır (p<0,001). SYÖ-2 toplam puanları arttıkça YFÖ-30 toplam puanları %54,8 artmıştır (p<0,001). Kadınların günlük diyetle aldıkları enerji ortalama 1266,84±437,50 kkal, erkeklerin ise 2053,03±566,05 kkal’dir. Egzersiz bağımlılık düzeyine göre az riskli bireylerin, risklilere göre enerji alım düzeyi yüksek bulunmuştur (p<0,05). Günlük protein ve kolesterol tüketimi egzersiz bağımlılık düzeyi bağımlı bireylerin, riskli bireylere göre yüksek bulunmuştur (p<0,05). Sonuç olarak, bu çalışmada egzersiz bağımlılığının bazı yeme davranışları üzerinde etkileri olabileceği ve konuyla ilgili daha geniş kapsamlı çalışmaların yapılması gerekliliği düşünülmektedir.Öğe Çölyaklı yetişkin bireylerde çölyak diyeti uyum testi ve beslenme eğitiminin bilgi düzeylerine etkisinin değerlendirilmesi(İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2023) Özil, Nuran; Seven Avuk, HandeÖZET: Bu çalışma çölyaklı yetişkin bireylerde çölyak diyetine uyum ve çölyak diyeti eg?itim sonucu bilgi düzeyindeki deg?işimin tespit edilmesi amacıyla yapılmıştır. Çalışmaya, çölyak tanısı alan 18-65 yaş arası (ortalama 33,9±9,9 yıl), Çölyakla Yaşam Derneg?i’ne üye olan 44 birey (%53,5 kadın ve %45,5 erkek) katılmıştır. Katılımcılara ilk test olarak sosyodemografik özelliklerini, tıbbi öykü, beslenme alışkanlıklarını ve besin tüketim durumlarını belirlemek için çevrim içi platform yardımıyla anket yapılmıştır. I?lk anketin doldurulmasının ardından bireylere çölyak diyetine ilişkin çevrim içi beslenme eg?itimi verilmiş ve sonrasında bilgi düzeylerindeki deg?işimi belirlemek amacıyla son test yapılmıştır. Katılımcıların çölyak diyetine uyumunun belirlenmesi için “Çölyak Diyeti Uyum Testi (CDAT)” kullanılmıştır. Katılımcıların beden kütle indeksi ortalaması 23,5±3,5 kg/m2 olup, %63,6’sı normal, %27’si hafif şişman, %6,8’i obezdir (p>0,05). En sık gözlenen semptomlar yorgunluk (%70,8), gaz-şişkinlik (%66,7), dikkat eksiklig?i (%54,2) (p>0,05). CDAT’a göre katılımcıların %45,5’inde yetersiz, %29,5’inde iyi, %18,2’sinde zayıf, %6,8’inde mükemmel uyum görülmüştür. Bekarların evli olanlara ve işsizlerin ise çalışanlara göre glütensiz diyete uyumu daha yüksektir (p<0,05). Kadınların günlük diyetle aldıkları enerji ortalaması 1338,7±273,7 kkal ve erkek bireylerin ise 1790,9±259,8 kkal’dir. Alınan enerji, karbonhidrat, protein, yag?, tekli doymamış yag?, doymuş yag? asidi, B12 vitamini, B2 vitamini, D vitamini, sodyum, niasin, kalsiyum, fosfor, demir, çinko erkeklerde kadınlara göre istatistiksel anlamlı olarak daha yüksektir (p>0,05). Çölyak diyetine mükemmel ve çok iyi uyum gösteren bireylerin, yetersiz ve zayıf uyumu olanlara göre kalsiyum alım düzeyleri yüksek bulunmuştur (p>0,05). Çölyak diyeti eg?itimi sonrasında bilgi düzeyinde anlamlı artış oldug?u görülmüştür (p<0,05).Öğe Onkoloji hastalarının beslenme sorunlarının çözümünde hastaların gözünden diyetisyenin yeri: bir farkındalık çalışması(İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2023) Ece, Melis Nur; Atasoy, Beste MelekÖZET: Onkoloji hastalarının beslenme sorunlarının erken tespit edilmesi ve bu sorunlara hızlı çözümler üretilmesi tedavinin ilerleyişi açısından oldukça önemlidir. Bu çalışma onkoloji hastalarının tedavi süreci ve sonrasında beslenme ihtiyaçlarının sorgulanmasında, aldıkları beslenme eğitiminin yeterliliğinin incelenmesinde, beslenme eğitimindeki eksikliklere çözüm yolları üretilmesinde diyetisyen etkisini saptamayı amaçlayan ilaç dışı klinik, tek merkezli bir anket çalışmasıdır. Çalışma, Kasım-Aralık 2020 tarihleri arasında Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji, Radyasyon Onkolojisi, Hematoloji Kliniği ve Kemoterapi Servisi tedavi ünitelerinde kanser tanısı almış, tedavi bekleyen, tedavisi devam eden ya da tedavisi bitmiş ve takip altında olan 84’ü kadın (%51,9) ve 78’i erkek (%48,1) olmak üzere toplam 162 yetişkin (?18 yaş) kanser tanılı hastayla yürütülmüştür. Araştırmada veri toplama aracı olarak 30 soruluk bir anket formu kullanılmıştır. Sürekli değişkenleri tanımlamak için deskriptif istatistikler kullanılmıştır. Normal dağılıma uygun olan parametreler için ortalama+standart sapma, normal dağılıma uygun olmayan parametreler için medyan (minimummaksimum) değerleri verilmiştir. İstatistiksel anlamlılık düzeyi 0,05 olarak belirlenmiştir. Analizler MedCalc Statistical Software version 12.7.7 Programı kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Çalışma sonucunda çalışmaya katılan hastaların %74,7’sine beslenme hakkında bilgilendirme yapıldığı gözlenmiştir. Ancak bu bilgilendirmenin içeriği kişiye özgü olmaktan uzaktır ve genel beslenme bilgilerini içermektedir. Çalışmaya katılan 162 kişinin %32,7’sinin (n = 53) çoğunluk yüzdeyle beslenme eğitimini eğitim hemşiresinden aldığı gözlenmiştir. Hastaların %25,9’lük dilimi (n = 42) beslenme eğitimini diyetisyenden almıştır. Hastaların %16’sı ise beslenme eğitimini, tedavilerini planlayan doktor tarafından almıştır. Çalışmaya katılan hastaların %70,4’ü (n = 114) hastalık sürecinde beslenme eğitimi almayı beklemediklerini belirtmiştir. Çalışma sonuçları yapılacak diğer çalışmalara ışık olabilecek niteliktedir. Farklı gruplarla yapılacak çalışmalara ihtiyaç vardıÖğe Otizm spektrum bozukluğu olan ve tipik gelişen çocukların beslenme davranışlarının karşılaştırılması ve ailelerinin beslenme bilgi düzeylerinin incelenmesi(İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2023) Konak Hekimci, Demet; Demirel, BirsenÖZET: Bu çalışmada, otizm spektrum bozukluğu olan ve tipik gelişen çocukların beslenme davranışlarını karşılaştırılması ve ebeveynlerinin beslenme bilgi düzeylerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırma Balıkesir ilinde yaşayan 3-6 yaş arasında 69 (33 otizm tanısı almış, 36 tipik gelişim gösteren) katılımcı ve bu çocukların ebeveynleri ile yürütülmüştür. Araştırmada kullanılan anket formunda çocuklara ve ebeveynlerine ait demografik bilgiler, çocukların beslenme davranışlarını saptamak amacıyla ‘Çocuklarda Yeme Davranışı Anketi’ (ÇYDA) ölçeği, besin tüketim sıklığı formu ve ebeveynlerinin beslenme bilgi düzeylerini belirlemek amacıyla ‘Yetişkinler İçin Beslenme Bilgi Düzeyi’ (YETBİD) ölçeği kullanılmıştır. Otizm tanısı almış 33 çocuğun %21.2’si kız, %78.8’i erkektir (p<0.05). Otizmli çocukların ara öğün tüketiminin tipik gelişen çocuklara kıyasla daha az olduğu saptanmış ve fark önemli bulunmuştur (p<0.05). Otizm spektrum bozukluğu olan çocuklarda %69.7 oranında sevdiği besini tüketemeyince sinir atağı yaşama durumu gözlenerek tipik gelişen çocuklardan daha yüksek orana sahip oldukları saptanmıştır (p<0.05). Otizmli çocukların %81.8’inin yemek seçtiği saptanmıştır (p<0.05). Tipik gelişen çocukların %2.8’i bağırsak problemi yaşarken otizmli çocukların %45.5’i bağırsak problemi yaşamaktadır (p<0.05). Çocuklarda Yeme Davranışı Anketi ölçeği sonucunda otizmli çocukların daha fazla duygusal aşırı yeme davranışı sergilediği saptanmıştır (p<0.05). Tipik gelişen çocukların ebeveynlerinin eğitim düzeyi otizmli çocukların ebeveynlerine kıyasla daha yüksektir (p<0.05). Beslenme ve sağlık arasındaki ilişki sorgulandığında tipik gelişim gösteren çocukların ebeveynleri daha yüksek puan aldığı gözlenmiştir (p<0.05). Çalışma sonucunda otizmli çocukların tipik gelişim gösteren akranlarına kıyasla beslenme konusunda daha çok problem yaşadıkları ve ailelerinin beslenme konusundaki bilgilerinin daha az olduğu saptansa da bu konuda daha büyük kapsamlı yapılacak destekleyici çalışmalara ihtiyaç vardır.Öğe Yetişkin kadın bireylerde aralıklı açlık diyetinin beslenme ve antropometrik duruma etkisi(İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2023) Otaklı, Hande; Seven Avuk, HandeÖZET: Bu aras?tırma, aralıklı açlık diyetinin yetis?kin kadınlarda zaman kısıtlı beslenmeye kıyasla beslenme ve antropometrik duruma etkisinin aras?tırılması amacıyla yürütülmüs?tür. Aras?tırma, Ocak-Mart 2022 tarihlerinde Denizli’de özel bir beslenme danıs?manlığı merkezine bas?vuran ortalama yas?ı 39,44±11,2 yıl olan, hafif s?is?man ve obez gönüllü 54 yetis?kin kadın birey ile yürütülmüs?tür. Bireyler, aralıklı açlık diyeti uygulayan müdahale grubu (n=27) ve zaman kısıtsız diyet uygulayan kontrol grubu (n=27) olmak üzere 2 gruba ayrılmıs? ve tüm gruplara 6 hafta boyunca enerji kısıtlı zayıflama diyeti uygulanmıs?tır. Aras?tırmanın, bas?langıcında bireylerin sosyodemografik özellikleri, tıbbi öykü ve beslenme alıs?kanlıkları sorus?turularak anket formuna kaydedilmis?tir. Katılımcıların sirkadiyen ritim özelliklerini belirlemek için Sabahçıl-Aks?amcıl Ölçeği ve fiziksel aktivite alıs?kanlıklarını belirlemek için Uluslararası Fiziksel Aktivite Anketi (IPAQ) uygulanmıs?tır. Bununla birlikte, aras?tırma bas?langıç ve 6. haftasında bireylerin antropometrik ölçümleri ve 24 saatlik geriye dönük besin tüketim kayıtları değerlendirilmis?tir. Çalıs?manın sonucunda, sirkadiyen ritme göre katılımcıların %46,2’si ara tip, %29,6’sı sabahçıl ve %27,8’i aks?amçıl tipe yakın bulunmus?tur (p>0,05). Her iki grupta da vücut ağırlığı, BKİ, bel/boy, bel/kalça, sıvı kütlesi ve oranı, yağ kütlesi ve oranı, yağsız kütle, bel, kalça ve boyun çevresinde istatistiksel olarak önemli azalma saptanmıs?tır (p<0,05). Toplam vücut ağırlığı kaybı kontrol grubunda ortalama 4,97±1,97 kg iken, müdahale grubunda 5,13±1,98 kg bulunmus?tur (p>0,05). Müdahale ve kontrol grubunda bas?langıca göre 6 hafta sonunda günlük karbonhidrat, protein, lif alımları anlamlı olarak daha yüksek, yağ alımı ise daha düs?üktür (p<0,05). Her iki grupta müdahale öncesi ve sonrası enerji ve diğer besin öğeleri alım düzeyleri açısından farklılık bulunmamıs?tır (p>0,05). Sonuç olarak bu aras?tırmada, kısa süreli uygulanan enerji kısıtlı aralıklı açlık diyetinin ve zaman kısıtsız diyet modellerinin antropometrik ölçüm ve beslenme durumuna etkisinin benzer olduğu görülmektedir.Öğe Üniversite öğrencilerinin kurum yemekhanelerindeki toplu yemek hizmetinden memnuniyetlerinin değerlendirilmesi(İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2022) Benli, Zeynep; Kevenk, Ahmet UğurÖZET: Toplu beslenme hizmetleri sunulan kurumlar, insanlara evlerinin dışında yemek hizmeti sunan kurumlardır. Sanayileşme ile çalışan nüfusun artması, kadınlarımızın çalışma hayatına atılmaları ve evde yemek yapacak zaman bulamamaları, sosyal hayatın gelişmesi gibi durumlar bu kurumların hayatımızda daha önemli bir rol almaya başlamasına neden olmuştur. Toplu beslenme hizmeti veren kurumlardan olan öğrenci yemekhaneleri, yoğun bir ders programına sahip olan öğrencilerin yeterli ve dengeli beslenmeleri için çok büyük öneme sahiptir. Bu çalışmada da eğitimleri süresince beslenme ihtiyaçlarını toplu beslenme hizmeti aldıkları kampüs yemekhanesinde gideren öğrencilerin memnuniyetlerinin öğrenilmesi hedeflenmiştir. Bu araştırma İstanbul Bilgi Üniversitesinin Dolapdere, Santralİstanbul, Kuştepe kampüslerinde bulunan üç farklı yemekhanede 26.12.2021 – 24.04.2022 tarihleri arasında yapılmıştır. Toplam 384 öğrenci (%53,39’u kadın, %46,61’i erkek) ile yürütülmüştür. Gönüllü katılımcıların tümüne öğrenci yemekhanesi memnuniyet anketi uygulanmıştır. Çalışmanın sonucunda hizmetlerden fiziki görünüm (%42,97), güvenirlilik (%36,24), yeterlilik (%42,19) ve yemeğin organoleptik özelliklerinden (%37) memnun kaldıkları belirlenmiştir. Heveslilik (%38,24), duyarlılık (%38,60) ve kuruma bağlılık (%49,70) alt boyutlarından ise memnun kalmadıkları görülmüştür. Sonuç olarak, öğrencilerin yemekhane hizmetinden memnuniyetlerinin önemli olduğu, en çok da maliyete önem verdikleri ve yemekhane ücretlerinden memnun olmadıkları tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Hizmet Kalitesi, Memnuniyet, Öğrenci Yemekhanesi, Toplu Beslenme Hizmetleri, ÜniversiteÖğe Eg?ı?tı?m aras?tırma hastanesı? dahı?lı?ye polı?klı?nı?g?e bas?vuran 65 yas? u?zerı? hastaların sarkopenı? rı?skı?nı?n belı?rlenmesı?, beslenme durumlarının tarama testlerı? ı?le kars?ılas?tırılması(İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2023) Kaner, Ayşe; Demirel, BirsenÖZET: Bu çalışma 65 yaş ve üzeri dahiliye polikliniklerine başvuran bireylerde EWGSOP 2 önerilerine göre muhtemel sarkopeni riskinin belirlenmesi, beslenme durumlarının tarama testleri ile karşılaştırılması ve bu yöntemlerin sarkopeniyi öngörmedeki etkinliklerini değerlendirmek amacıyla planlanmıştır. Araştırma 104 (77 kadın, 27 erkek) gönüllü birey ile yürütülmüştür. Bireylerin SARC-F sarkopeni riski tarama ölçeği ile sarkopeni riski belirlenip, EWGSOP 2 (muhtemel sarkopeni2) ve Bahat ve arkadaşlarının Türk toplumu için önerdiği (muhtemel sarkopeni1) el kavrama gücü eşik değerlerine göre muhtemel sarkopeni durumları belirlenmiştir. Bireylerin beslenme durumlarının değerlendirilmesinde MNA, SNAQ 65+ ve 24 saatlik besin tüketim kaydı verileri kullanılmıştır. Muhtemel sarkopeni1’e göre kadınların muhtemel sarkopeni sıklığı erkeklerden istatiksel olarak önemli şekilde yüksek bulunmuştur (p<0,01). MNA ile SNAQ 65+ arasında güçlü düzeyde bir ilişki tespit edilmiştir (p<0,05). MNA’ya göre malnütrisyon riski arttıkça SARC-F’e göre sarkopeni riski artmaktadır (p<0,01). Muhtemel sarkopenik bireylerin %67,8’inin malnütrisyon riski altında olduğu bulunmuştur. Muhtemel sarkopeni ile malnütrisyon durumları arasında her iki cinsiyette de önemli bir fark tespit edilmiştir (p<0,001). Muhtemel sarkopeni ile kalp damar hastalığı (p<0,05), nörolojik hastalık (p<0,001), çiğneme yutma zorluğu (p<0,01) ve düşme durumu (p<0,01) arasında önemli bir ilişki tespit edilmiştir. Malnütrisyon riski arttıkça ÜOKÇ ve el kavrama gücü azalmaktadır (p<0,05). Muhtemel sarkopenisi olan bireylerin el kavrama gücü olmayan bireylerden düşük bulunmuştur (p<0,001). Malnütrisyon riski arttıkça günlük enerji alımlarının azaldığı tespit edilmiştir (p<0,05). Muhtemel sarkopeni ve sarkopeni riski ile sadece kadınlarda günlük C vitamini alımı arasında önemli bir ilişki tespit edilmiştir (p<0,05). Sonuç olarak MNA’nın sarkopeni durumunun değerlendirilmesinde örtüşme sağlayabilecek bir yöntem olabileceğini düşündürmektedir. Bu tez çalışmasının sonuçları bu konu ile ilgili yapılacak çalışmalara ışık tutacak özelliktedir. Farklı popülasyonlarda yapılacak daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.Öğe Sanayi kuruluşunda çalışanların diyet kalitelerinin iş stresi ve anksiyete üzerine ilişkilerinin incelenmesi(İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2022) Aras, Rabia; Demirel, BirsenÖZET: Kaliteli, yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenmek is?çilerin performanslarını etkileyen önemli öğelerden biridir. Bu çalıs?mada sanayi kurulus?unda çalıs?anların diyet kalitelerinin is? stresi ve anksiyete u?zerine ilis?kilerini incelenmesi amaçlanmaktadır. Aras?tırmaya I?stanbul’da bulunan mekanik tesisat sektörü, tekstil sektörü ve demirçelik sektöründe çalıs?an 18-65 yas? arası 132 gönu?llu? katılımcı dahil edilmis?tir. Aras?tırmaya katılan bireylerin demografik ve bazı antropometrik özelliklerini değerlendirmek adına genel bilgiler formu, is? stresini ölçmek için I?s? Stresi Ölçeği, anksiyeteyi ölçek için Beck Anksiyete Testi, diyet kalitesini ölçmek için 24 saatlik besin tu?ketim kaydı alınarak Sağlıklı Yeme I?ndeksi-2015 (SYI?-2015) kullanılmıs?tır. Katılımcıların %50,8’i stresli, %49,2’si yu?ksek stresli bulunmus?tur. Katılımcıların %57,6’sı normal, %42,4’u? ise hafif-orta-s?iddetli du?zeyde anksiyeteye sahiptir. Katılımcıların %73,5’i kötu?, %26,5’i gelis?tirilmesi gereken diyet kalitesine sahiptir. Du?zenli olarak fiziksel aktivite yapmamanın (p<0,05), ara öğu?n tu?ketmiyor olmanın(p<0,001) ve öğle öğu?nu?nu? atlıyor(p<0.001) olmanın is? stresi ölçeğini önemli derecede olumsuz etkiledi gözlemlenmis?tir. Ölçek sonuçları değerlendirildiğinde is? stresinin anksiyeteyi tetiklediği ve diyet kalitesini olumsuz etkilediği bulunmus?tur (p<0,05). Çalıs?maya katılan is?çilerin (mavi yaka)24 saatlik besin tu?ketim kayıtları ofis çalıs?anlarına (beyaz yaka) ile kars?ılas?tırıldığında mavi yakanın istatistiksel olarak anlamlı bir s?ekilde gu?n içinde daha fazla kalori aldığı ve daha fazla karbonhidrat tu?kettiği göru?lmu?s?tu?r (p<0,05). Mavi ve beyaz yakaların is? stresi, Beck anksiyete ve SYI?-2015 ölçek verilerinde istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıs?tır (p>0,05). Sonuç olarak, is? stresi çalıs?anlarda fizyolojik ve psikolojik sağlıkları ve diyet kalitesi için önemlidir. Kurumlarda is? stresini ve anksiyeteyi azaltmak için gelis?tirilecek stratejiler diyet kalitesinin artırılması açısından değerlidir. Konunun öneminin fark edilmesi açısından bu alanda daha genis? popu?lasyonla çalıs?malara ihtiyaç vardır.Öğe Yetişkin bireylerin iş stres düzeylerinin beslenme durumu ve diyet kalitesi üzerine etkisi(İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2022) Buz, Emine Hatun; Seven Avuk, HandeÖZET: İş stresi günümüzde giderek artan kentleşme ve çalışma saatleri ile birlikte ön plana çıkan bir konu olup, birey yaşamının her alanını olduğu gibi, beslenme düzenini de etkileyebilmektedir. İş stresine bağlı olarak bireylerin beslenme durumu, besin seçimi ve diyet kalitesi değişebilmektedir. Bu nedenle bu araştırmada, yetişkin bireylerin iş stres düzeylerinin beslenme durumu ve diyet kalitesi üzerindeki etkisinin ortaya koyulması amaçlanmıştır. Çalışma Zeytinburnu Belediyesi’nin farklı birimlerinde görev alan gönüllü 384 yetişkin birey ile Kasım 2021-Mayıs 2022 tarihleri arasında yürütülmüştür. Bireylerin sosyodemografik özellikleri, beslenme alışkanlıkları, 24 saatlik besin öğesi tüketim kayıtları ve antropometrik ölçümleri (boy uzunluğu ve ağırlık) anket yoluyla alınmış; Akdeniz diyet kaliteleri ile iş stresi ise ölçekler kullanılarak hesaplanmıştır. İş stres düzeyi ile cinsiyet arasında anlamlı bir ilişki bulunamazken (p>0,05), yaş, eğitim durumu, meslek, medeni durum, çalışma süresi ve gelir düzeyi arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur (p<0,05). İş stres düzeyleri ile Akdeniz diyeti kalite indeksi (ADKİ) arasında anlamlı ve pozitif bir ilişki bulunmuştur (p<0,01). İş stres düzeyleri ile beden kütle indeksi (BKİ) arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır (p>0,05). BKİ ile ADKİ arasında anlamlı ve pozitif bir ilişki bulunmuştur (p<0,01). Beslenme durumu ile iş stres düzeyleri, ADKİ ve BKİ arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır (p>0,05). Sonuç olarak yetişkin bireylerin iş stres düzeylerinin beslenme durumuna, Akdeniz diyeti kalite indeksine ve beden kütle indeksine etkisi olduğu görülmektedir.Öğe Yetişkin bireylerin gıda etiketi okuma alışkanlıkları ve bu alışkanlıklarının, besin seçimi ve diyet kalitesi üzerine etkisi(İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2022) Yeşiltaş, Özge; Demirel, BirsenÖZET: Bu çalışmanın amacı, yetişkin tüketicilerde gıda etiketi okuma alışkanlıklarının belirlenmesi, bu alışkanlıklarının besin seçimleri ve diyet kalitesi ile ilişkilendirilmesidir. Bununla birlikte çalışmada katılımcıların demografik ve antropometrik özellikleri, besin seçimlerini etkileyen faktörler ve diyet kalite puanları da değerlendirilmiştir. Araştırmanın örneklemini İstanbul’da yaşayan, yaşları 19-65 yaş aralığında olan 253 gönüllü katılımcı oluşturmaktadır. Katılımcıların demografik ve antropometrik özellikleri, gıda etiketi okuma alışkanlıkları, besin seçimi anketi ve 24 saatlik besin tüketim kaydı verilerini alabilmek amacıyla yüz yüze görüşme yöntemi ile anket uygulanmıştır. Katılımcıların yaş ortalaması 35,54±10,66 yıl, beden kütle indeksi ortalaması 24,77±4,14 kg/m2 ’dir. Katılımcılar gıda ürünleri satın alırken sırasıyla en çok geçmiş deneyimler (%70,0), aile/arkadaş önerisi (%59,3) ve ambalaj üzerindeki etiket bilgilerinden (%55,7) etkilenmektedir. Cinsiyete göre gıda ürünü etiketi okuma durumu açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır (p>0,05). Son kullanma tarihi (%96,0) ve marka (%84,6) en fazla dikkat edilen etiket bilgisi olmuştur. Gıda etiketinde marka ve besin değerlerine dikkat edenlerin yaş ortalaması daha küçük, TSE/Türk Gıda Kodeksi uygunluğuna dikkat edenlerin yaş ortalaması daha büyük bulunmuştur (p<0,05). Katılımcıların besin seçimini etkileyen en önemli dört faktör sırasıyla doğal içerik, fiyat, duyusal çekicilik ve sağlıktır. Katılımcıların büyük çoğunluğu (%90,9) gıda etiketleri hakkında yetkili kuruluşların bilgilendirme yapmasını istemektedir. Sağlıklı Yeme İndeksi (SYİ) puan ortalaması kadınlarda 53,5±13,63; erkeklerde 45,82±13,96 olarak saptanmıştır.Öğe Yetişkin bireylerde duygusal yeme davranışlarının besin seçimi, depresyon ve beden kütle indeksi ile ilişkisinin değerlendirilmesi(İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2022) Anıl, Gökben; Avuk, Hande SevenÖZET: Duygusal yeme ve obeziteyle bağıntılı olan depresyon ise oldukça önemli bir duygudurum bozukluğudur. Bu çalışmada, yetişkin bireylerde duygusal yeme davranışlarının besin seçimi, depresyon ve beden kütle indeksi (BKİ) ile ilişkisinin değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Çalışma, rastgele örneklem seçimi ile İstanbul’da yaşayan, 18-65 yaş arasında 208 yetişkin katılımcıyla yapılmıştır. Katılımcıların % 28’i erkek % 72’si ise kadındır. Beden kütle indeksi ile cinsiyet arasındaki ilişki incelendiğinde kadınların erkeklerden daha şişman oldukları belirlenmiştir (p<0,05). Zayıf bireyler; normal, hafif şişman, 1. ve 2. derece obez bireylerden daha düşük ağırlık kontrolü puan ortalamasına sahiptir (p<0,01). Zayıf bireylerin; normal, hafif şişman ve 1. derece obez bireylerden daha düşük kısıtlayıcı yeme davranışı gösterdikleri saptanmıştır (p<0,05). Zayıf, normal, hafif şişman ve 1. derece obez bireylerin, 2. derece obez bireylerden daha düşük duygusal yeme puan ortalamasına sahip bulunmuştur (p<0,05). Zayıf, normal, hafif şişman ve 1. derece obez bireylerin, 2. derece obez bireylerden daha düşük dışsal yeme puan ortalamasına sahip bulunmuştur (p<0,05). Bu araştırmada, besin seçim testine göre düzenli fiziksel aktivite yapanlar, yapmayanlardan daha yüksek sağlık, doğal içerik, ağırlık kontrolüne sahip olduğu bulunmuştur (p<0,05). Orta ve şiddetli depresyonu olan bireyler, minimal depresyonu olanlara göre daha yüksek duygusal yeme puan ortalamasına sahiptir (p<0,05). Minimal ve hafif depresyonu olanların kısıtlayıcı yeme davranışı puan ortalaması, şiddetli depresyonu olanlardan daha düşüktür (p<0,05). Ayrıca, minimal depresyonu olanların dışsal yeme davranışı puan ortalaması orta şiddette depresyonu olanlardan daha düşüktür (p<0,05). Sonuç olarak, depresyon varlığında duygusal, dışsal ve kısıtlayıcı yeme gibi psikolojik yeme davranışlarının bireylerin mevcut beslenme durumları üzerinde etkili olduğu sonucuna varılmıştır.Öğe Tamamlayıcı beslenme döneminde bebeklerin yeme davranışlarının anne tutumu üzerine etkisinin araştırılması(İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2022) Gültekin, Rümeysanur; Batar, NazlıÖZET: Tamamlayıcı beslenme dönemi bebeklerin hem fiziksel hemde psikolojik gelişimi açısından önemli bir süreçtir. Ek besine başladıklarında bebekler, anne süt haricinde farklı dokular ve lezzetlerdeki besin gruplarını tüketmeye başlarlar. Bebekler bu süreçte kusma, yemeyi reddetme, iştahsızlık, seçici yeme davranışı, katı gıdaları yutamama gibi bazı beslenme problemleri yaşayabilirler. Anneler bebeklerinin yeme problemlerine karşı olumsuz beslenme davranışı geliştirebilmektedir. Bu çalışmanın amacı 9-36 ay arasında bebeklerin olumsuz yeme davranışlarının anne tutumu üzerine etkisini araştırmaktadır. Araştırmaya 936 ay arasında bebeği olan 396 anne dahil olmuştur. Anketler çevrimiçi platformlar üzerinden dağıtılıp annelere ulaştırılmıştır. Anketimiz üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde anne ve bebeğe dair sosyo-demografik bilgiler yer alır, ikinci ve üçüncü bölümde Habibe Dilsiz’in geliştirdiği Bebeklik Dönemi Uyumsal Yeme Davranış Ölçeği (BDUYDÖ) ve Beslenme Süreci Anne Tutumları Ölçeğinden (BSATÖ) faydalanılmıştır. Çalışma sonucunda annelerin BSATÖ puan ortalaması 65,75 olarak bulunmuştur. Annelerin orta seviyede beslenme problemi yaşadığı görülmektedir. Çalışma sonucunda BDUYDÖ ile BSATÖ arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur (p<0,05). Bebeğin isteksizliği ve ana öğün düzenine tepkisi ile annenin öğün sırasındaki negatif duygu durumu arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur (p<0,05). Bebeğin isteksizliği ve direnci ile zorla besleme arasında zayıf anlamlı bir ilişki bulunmuştur (r=0,39 p<0,05). Sonuç olarak bebeklerin olumsuz yeme davranışları annelerin beslenme sürecinde bebeklerine olan tutumlarını olumsuz yönde etkilemektedir. Aynı şekilde annelerin olumuz besleme davranışı bebeklerin olumsuz yeme davranışlarını artırmaktadır. Bebeklerdeki olumlu beslenme davanışını geliştirmek amacıyla Birleşmiş Milletler Çocuk Yardım Fonu (UNİCEF) “Duyarlı Beslenme” kavramını oluşturmuştur. Beslenme konusunda ebeveynlere düşen sağlıklı yiyecekler hazırlamak, çocuğu farklı besin gruplarını sunmak ve bebeğin açlık-tokluk sinyallerine karşı duyarlı olmaktır. Bebeğin hangi besini ne kadar yiyeceğine kendisinin karar vermesi ve bunun desteklenmesi bebeğin sağlıklı beslenme alışkanlıklarını geliştirmesi açısından önem taşımaktadır.Öğe Yetişkin bireylerin akdeniz diyeti uyumluluk durumu ile depresyon, anksiyete ve stres durumları arasındaki ilişkisi(İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2022) Şen Uyar, Büşra; Demirel, BirsenÖZET: Bu çalışmada yetişkin bireylerin Akdeniz Diyeti uyumluluk durumlarının depresyon, anksiyete ve stres durumları üzerindeki etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırma İstanbul’da yaşayan, 19-65 yaş arası 305 (194 kadın, 111 erkek) gönüllü birey ile yürütülmüştür. Katılımcılara uygulanan anket formunun ilk bölümünde katılımcıya ait sosyodemografik bilgiler ve ikinci bölümünde ise genel sağlık durumunu ve antropometrik ölçümler değerlendirilmiştir. Beslenme durumlarını saptamak adına ise besin tüketim sıklığı anketi, depresyon, stres ve anksiyete durumlarını değerlendirebilmek için Depresyon, Anksiyete ve Stres Ölçeği (DASS-21), Akdeniz diyeti bağlılık durumunu değerlendirebilmek için Akdeniz Diyeti Bağlılık Ölçeği (MEDAS) uygulanmıştır. Katılımcıların DASS-21 ve MEDAS’ tan aldıkları puanlar değerlendirilmiş ve cinsiyet faktörünün istatistiksel olarak önemli olduğu belirtilmiştir (p<0,05). Kadınlarda erkeklere göre depresyon, anksiyete ve stres durumu daha yüksek olduğu gözlemlenirken; erkeklerin kadınlara kıyasla Akdeniz diyeti bağlılık ölçeğinden daha yüksek puan aldığı bulunmuştur (p<0,001). Depresyon ve stres durumu normal olan bireylerde Akdeniz diyeti uyumluluk düzeyinin yüksek olduğu tespit edilmiştir (p<0,001). Sonuç olarak, katılımcıların Akdeniz diyetine uyumu arttıkça depresyon, anksiyete ve stres seviyeleri azalmıştır (p<0,001). Çalışma sonuçları bu konuda yapılacak olan diğer çalışmalara ışık tutacak niteliktedir. Farklı popülasyonlarda yapılacak destekleyici çalışmalara ihtiyaç vardır.Öğe Obez bireylerde probiyotik kullanımının kilo verme hızına etkisi(İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2021) Özger, Elif Melda; Sağlam, Zuhal AydanÖZET: Obezite son zamanlarda tüm dünyada gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin mücadele ettiği bir problem haline gelmiştir. Bu problem üzerine çeşitli bilimsel araştırmalar yapılmış ve farklı çözüm önerileri ileri sürülmüş olup bunlardan biri de bu süreçte probiyotiklerin kullanımıdır. Probiyotiklerin gastrointestinal sistem hastalıklarını tedavi edici etkilerin yanında, obezite gibi pek çok hastalık üzerinde bağırsaktaki bakteri kompozisyonu değiştirerek olumlu sonuçlar sağladığı görülmektedir. Bu çalışma probiyotiklerin kilo verme hızı üzerine etkisini araştırmak amacıyla planlanmıştır. Bu amaçla, sosyal medya üzerinden online yürütülen ve beslenme programına başvuran bireylerden araştırmaya dâhil edilme kriterlerine uygun olan 46 gönüllü birey (yaş ortalaması 34,12 ± 5,47 yıl; Beden Kütle İndeksi değerleri ortalaması 32,48849±1,67 kg/m2) 2021 yılı Mart ayından itibaren 8 hafta boyunca izlenmiştir. Bu bireylerden diyet+probiyotik (n=24) grubu ve diyet (n=22) grubu şeklinde 2 grup tasarlanarak kontrollü prospektif bir çalışma planlanmıştır. Bireylerin sosyo-demografik verileri, beslenme alışkanlıkları, probiyotik besin tüketim durumları ve 24 saatlik besin tüketim kayıtları alınmıştır. Beslenme tedavisi almaya devam etmekte olan katılımcılardan diyet+probiyotik grubunda olanlara ek olarak günde 1 defa olmak üzere 5×109 CFU bakteri konsantrasyonu (Lactobacillus acidophilus, Bifidobacterium longum, Bifidobacterium bifidum, Lactobacillus rhamnosus + Prebiyotik: 40 mg Inülin) probiyotik verilmiştir. 8 hafta boyunca beslenme programına devam eden bu iki grup verileri BKİ ve antropometrik ölçümler açısından karşılaştırılmıştır. Ayrıca çalışma başlangıcı ve sonucuna göre grup içi karşılaştırmalar yapılmıştır. Grup içi karşılaştırmalara göre çalışmanın sonucunda vücut ağırlığı, BKİ, kalça çevresi, bel çevresi, bel/kalça oranı ve bel/boy oranı değerleri istatistiksel açıdan anlamlı bir şekilde düşmüştür (p<0,05). Vücut ağırlığı, BKİ, kalça çevresi, bel çevresi ve bel/kalça oranı açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıştır (p>0,05). Bel/boy oranında ise sadece çalışma başlangıcında istatistiksel olarak önemli farklılık saptanmıştır (p<0,05). Probiyotik kullanımının obezitenin yönetimine olumlu katkısı olabileceğini gösteren bu çalışma, kısıtlı sayıda kişi üzerinde gerçekleşmiştir. Bu etkinin detaylı bir şekilde ortaya koyulabilmesi için uzun süreli ve daha geniş örneklem kullanılarak gerçekleştirilecek deneysel çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.Öğe Okul öncesi dönem çocukları için beslenme tarama aracı'nın (NutriSTEP®) türkçe geçerlilik ve güvenirlilik çalışması(İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2021) Turgut, Simay; Demir, Halime PulatÖZET: Sağlıklı beslenme alışkanlığı yetişkinlikte ortaya çıkabilecek beslenme sorunlarına bağlı hastalıkların önlemede önemli bir adımı oluşturmaktadır. Sağlık sorunlarının ve kronik hastalık riskinin azaltılmasını sağlamak için sağlıklı beslenme alışkanlıkları çocuklukta kazandırılmalı ve ortaya çıkan beslenme sorunlarının erkenden önüne geçilmesi sağlanmalıdır. Çocukluk çağında beslenme durumları takip edilmeli ve gerekli önlemler alınmalıdır. Bu çalışmanın amacı Okul Öncesi Çocuklar İçin Beslenme Tarama Aracı’nın (Nutrition Screening Tool for Every Preschooler (NutriSTEP®)) Türkiye’de uygulanır olması için geçerlik ve güvenirliğini test etmek ve kullanılabilir hale getirilmesi amacıyla metodolojik ve tanımlayıcı tipte planlanmıştır. Çalışma Ocak 2021- Şubat 2021 tarihleri arasında Türkiye genelinde online olarak gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya Türkiye’de yaşayan 3-5 yaş arası çocuğu olan 333 ebeveyne katılmıştır. Örneklemin yaş ortalaması 4,4 yaş olup, %55,9’u kız %44,1’i erkek çocuklardan oluşmaktadır. Çalışmada veri olarak; Okul Öncesi Çocuklar İçin Beslenme Tarama Aracı, çocuğun vücut ağırlığı, çocuğun boyu ve çocuğun doğum tarihi kullanılmıştır. Ölçeğin Türkçe formunun dil geçerliliği için çeviri-geri çeviri yöntemi uygulanmıştır. Ölçek Kapsam Geçerliliği için uzman görüşüne başvurulmuştur (Ek-5). Kapsam Geçerlik İndeksi (KGİ) 0,97 olarak bulunmuştur. Türkçe ölçek formunun yapı geçerliğini belirlemek için açımlayıcı ve doğrulayıcı faktör analizleri uygulanmış ve orijinal ölçekten farklı olarak 5 alt boyut (sedanter davranışlar ve beslenme davranışı, besin grupları tüketimi, yiyecek ve sıvı tüketimi, fiziksel aktivite, fiziksel büyüme ve gelişme) elde edilmiştir. Faktör yükü 0,30'dan küçük olan 13.soru ölçekten çıkarılmıştır. Ölçeğin Türkçe formunun güvenirliğini değerlendirmek için; test-tekrar test yöntemi kullanılmıştır. Ölçeğin zamana karşı değişmezliğini belirleyebilmek için ölçek 2 hafta ara ile 62 ebeveyne uygulanmıştır. NutriSTEP® ölçeği test-tekrar test puanları arasında pozitif yönlü, yüksek düzeyde ve istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmuştur ( p<0,01). Çocukların NutriSTEP® toplam puan ve alt boyutlarının puan ortalamalarına bakıldığında yaşa göre değişmediği görülmüştür. Cinsiyet değişkenine bakıldığında NutriSTEP® alt boyutu ‘’sedanter davranışlar ve beslenme davranışı’’ puan ortalaması erkek çocuklarında kız çocuklarına göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmuştur. Diğer alt boyutlar ve NutriSTEP® toplam puan ortalamalarını cinsiyet değişkenine göre değerlendirdiğimizde istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Sonuç olarak; Okul Öncesi Çocuklar İçin Beslenme Tarama Aracı’nın (NutriSTEP®) 3 ile 5 yaş arası çocukların beslenme durumlarını değerlendirmek amacıyla kullanılabilecek geçerli ve güvenilir bir ölçektir. Ebeveyn veya çocukla ilgilenen kişilerin çok basit ve kısa sürede cevaplayabilmeleri, potansiyel beslenme sorunlarının erken tanımlanmasını sağlaması, okul öncesi dönem çocuklarındaki beslenme müdahalelerinin değerlendirilmesinde destek olması ve çocuklarda toplum beslenme programlarını izlemek için kullanılması uygundur.Öğe Beden eğitimi ve spor yu?ksekokulu o?g?renci ve mezunlarında Spor Beslenmesi Bilgi Anketi'nin (49- SBBA) Türkc?e gec?erlik ve gu?venirlik c?alıs?masının yapılması(İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2021) Mısırlı, Hazal; Demir, Halime PulatABSTRACT: Nutrition is one of the most important factors affecting the performance of the athlete, as well as genetic characteristics and proper training. In this study, it was aimed to ensure the validity and reliability of the 49-Item Sports Nutrition Knowledge Instrument (49-SNKI), as well as to evaluate the level of knowledge of students and graduates of the School of Physical Education and Sports about sports nutrition and to evaluate factors related to eating habits. The study has a methodological and descriptive type and was conducted with 349 students and 153 graduates of the School of Physical Education between the ages of 18-38. The questionnaire was applied online to assign general characteristics, sports nutrition knowledge, and nutritional habits of the individuals. In order to ensure the language validity of the Turkish translation of the scale, the translation-back translation method was used. In order to ensure the validity of the scale content, expert opinions were taken and the scale total Content Validity Index (CVI) was determined as 0.88. The confirmatory factor analysis was applied to assess the structural validity of the Turkish form of the scale and 6 sub-dimensions (carbohydrate, protein, fat, hydration, microbes and weight management) were provided in accordance with the original scale. Internal consistency coefficient and item analysis methods were used to evaluate the reliability of the Turkish form of the scale. 6 cronbach's alpha values of the scale were 0.586 (carbohydrate), 0.619 (Protein), 0.652 (fat), 0.645 (hydration), 0.573 (microbes), 0.571 (Weight Management) for the lower dimension. In the results of matter analysis, all matter- scale total correlations of each sub-dimension were obtained at a significant level. 49-SBBA scores of the study group; gender, age, marital status, and educational status were found to vary. As a result; 49-SBBA is a valid and reliable scale that can be used to evaluate the knowledge level of sports nutrition. More research is needed to evaluate the effect of nutritional knowledge on sports nutrition practice, behavior, and performance.Öğe Hastanede yatan çocukların malnütrisyon riskinin belirlenmesinde pediatrik Yorkhill malnütrisyon skoru tarama aracının kullanılması(İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2021) Manisalı, Aslınur; Çelik, FatmaÖZET: Hastanede Yatan Çocukların Malnütrisyon Riskinin Belirlenmesinde Pediatrik Yorkhill Malnütrisyon Skoru Tarama Aracının Kullanılması Malnütrisyon, hastanede yatan çocuklarda tedavi süreçlerinin aksaması yanında büyüme ve gelişmelerini olumsuz yönde etkilediği için mutlaka müdahale edilmesi gereken bir durumdur. Bu çalışmanın amacı, hastanede yatan çocuklarda malnütrisyon riskini belirlemesinde, bir beslenme tarama aracı olan Pediatrik Yorkhill Malnütrisyon Skoru (PYMS)’nun kullanılmasıdır. Kesitsel ve tanımlayıcı olarak planlanan bu çalışma, Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde farklı kliniklerde, yaşı 13-200 ay arasında değişen 128 çocuk hastada gerçekleştirilmiştir. Vasilerinden gönüllü onam formu alınan çocukların demografik bilgileri alınmıştır. Yetersiz beslenme ile ilişkili malnütrisyon riski belirlemek için PYMS uygulanmış ve malnütrisyon durumunu tespit etmek üzere antropometrik ölçümler (vücut ağırlığı, boy uzunluğu, üst orta kol çevresi (ÜOKÇ)) uygun ekipmanlar kullanılarak alınmış, beden kütle indeksi (BKİ) hesaplanmıştır. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) AnthroPlus programı ile antropometrik ölçümlerin z-skorları hesaplanmıştır. Ayrıca besin tüketim sıklık formu uygulanmıştır. Araştırmaya alınan hastanede yatan çocukların PYMS sonucuna göre, %29,7’sinde düşük, %15,6’sında orta, %54,8’inde yüksek düzeyde malnütrisyon riski tespit edilmiştir. PYMS beslenme tarama aracı ile antropometrik ölçüm zskorlarının ilişkili olduğu bulunmuştur. Ayrıca, yaşa göre ağırlık (Y/A) ve yaşa göre BKİ (Y/BKİ) z-skorları ile PYMS sonucu arasında önemli farkların olduğu ve özellikle karşılaştırmanın Y/BKİ z-skoru açısından belirlenen şiddetli malnütrisyon ile ilişkilendirilebileceği gösterilmiştir. Diğer yandan, Protein yönünden zengin gıdaların ve rafine karbonhidratların tüketim sıklıklarının PYMS sonuçları üzerinde etkili olduğu görülmüştür. Hastanede yatan çocuklarda yetersiz beslenme ile ilişkili malnütrisyon riski yüksektir. PYMS aracı ile antropometrik ölçümler arasında önemli fark ve ilişkiler bulunmuştur. Hastane malnütrisyonunun önlenebilmesi için beslenme tarama prosedürlerinin geliştirilmesi ve mutlaka PYMS gibi bir aracın kullanılıyor olması oldukça önemlidir. Bu çalışma, bilindiği kadarıyla ülkemizde Türkçeye uyarlanarak geçerlilik-güvenirlik çalışması yapıldıktan sonra, oluşturulan PYMS formu ile yapılan ilk araştırmadır. Bu alanda yapılacak çalışmalar hem hastane malnütrisyonunun tespiti hem de beslenme tarama araçlarının yaygınlaştırılması adına sahada ve literatürde katkılar sağlayacaktır.Öğe COVID-19 pandemi sürecinde yetişkin bireylerin korku düzeylerinin sağlıklı yeme indeksleri ve duygusal yeme davranışlarının üzerindeki etkisinin incelenmesi(İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2021) Turhan, Aslıhan; Demirel, BirsenÖZET: COVID-19 pandemi sürecinin başlaması ile birlikte, birçok ülkede salgını durdurmak ve ilerlemesini önlemek amaçlı farklı politikalar uygulanmaktadır. Uygulanan politikalar, salgın sürecinin uzaması, enfeksiyonun hızlı bulaşması ve ölümcül risk nedeni ile bireylerde COVID-19 korkusu deneyimi sık gözlenebilmektedir. COVID-19 döneminde yaşanan stres, korku gibi duygu deneyimleri bireylerin beslenme davranışlarını etkileyebilmektedir. Yetersiz beslenme veya duygusal yeme davranışı özellikle bu dönemlerde sık gözlenebilmektedir. Bu çalışmadaki amaç ise; COVID-19 pandemi döneminde yetişkin bireylerin korku seviyelerinin, sağlıklı yeme indeksleri ve duygusal yeme davranışları üzerindeki etkisini incelemektir. Çalışma 15 Ekim 2020-30 Kasım 2020 tarihleri arasında, Proclinic Estetik ve Güzellik Merkezi’ne başvuran 18-65 yaş arası yetişkin 150 birey üzerinde yapılmıştır. Bireylerin genel özellikleri, besin tüketim sıklıkları, pandemi dönemindeki korku durumları, duygusal yeme durumları anket formu ile değerlendirmesi yapılmış, 24 saatlik geriye dönük besin tüketim kayıtları detaylı bir şekilde alınarak bireylerin sağlıklı yeme indeksleri ve diyet kaliteleri saptanmıştır. Bireylerin COVID-19 korku seviyeleri ile sağlıklı yeme indeksleri toplam puanları arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur (p<0,048, r=0,161). Bireylerin COVID-19 korku seviyeleri arttıkça, diyet kalitelerinde iyileşme ve puan artışı tespit edilmiştir. Çalışmamızda bireylerin COVID-19 korku seviyeleri ile duygusal yeme davranışı arasında anlamlı bir ilişki saptanmıştır (p<0,01, r=0,225). Sonuç olarak COVID-19 korkusunun, bireylerin sağlıklı yeme indekslerine ve duygusal yeme davranışlarına etkisinin kesin sonuçlarını için daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır.Öğe Üniversite öğrencilerinde sezgisel yeme, yeme farkındalığının besin seçimleri ve bazı antropometik ölçümler ile ilişkisinin incelenmesi(İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2021) Uysal, Ceren; Demirel, BirsenÖZET: Bu çalışma sezgisel yeme ve yeme farkındalığının obezite ile ilişkisini farklı antropometrik ölçümler ile birlikte yorumlamak ve bu yeme modellerinin bazı besin seçimleri ile ilişkisini sorgulamak amacı ile yapılmıştır. Çalışma kapsamında sezgisel yeme ve yeme farkındalığı düzeylerine göre bireylerin çeşitli antropometrik ölçümleri kıyaslanmış olup, neden-sonuç ilişkisinin değerlendirilebilmesi için besin seçimlerine ve aldıkları günlük kalori miktarlarına bakılmıştır. Araştırmada, İstanbul Bilgi Üniversitesi öğrencilerine sosyodemografik özellikleri, sezgisel yeme davranışı, yeme farkındalığı düzeyi, 24 saatlik besin tüketim kaydı ve besin seçimlerinin sorgulandığı anket formları doldurtulmuştur. Bireylerin beden kütle indeksi (BKİ) değerleri, bel ve kalça ölçüsü, bel/kalça ve bel/boy oranları hesaplanmıştır. Yeme farkındalığı puanı yüksek olan bireylerde sezgisel yeme puanı da yüksek bulunmuştur (r=0,525; p<0,001). Sezgisel yeme ölçeği ile BKİ grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmuştur (p<0,001). Yeme farkındalığı skoru ile BKİ arasında istatiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamamıştır (p=0,057). Kadınlarda sezgisel yeme ve yeme farkındalığı ölçekleri ile bel çevresi arasında negatif yönlü istatiksel olarak anlamlı ilişki bulunmuştur (p<0,05). Hayatları boyunca diyet yapmaya gerek duymamış kişilerin sezgisel yeme ve yeme farkındalığı puanlarının yüksek olduğu görülmüştür (p<0,05). Süt-yoğurt tüketimi ile sezgisel yeme arasında istatiksel açıdan anlamlı ilişki bulunmuştur (p=0,042). Ancak yeme farkındalığı ölçeği ile hiçbir besinseçimi arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Sezgisel yeme ve yeme farkındalığı modellerinin obezite üzerine etkisi ne neden-sonuç ilişkisinin daha iyi açıklanması için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.Öğe Ef’si 40’ın altında olan kalp yetmezliği tanılı 65 yaş ve üstü bireylerde beslenme durumunun saptanması ve Akdeniz diyetine bağlılığın ölçülmesi(İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2020) Coşkunöz, Yasemin; Sağlam, Zuhal AydanÖZET: Bu çalışma 65 yaş üzeri Ejeksiyon Fraksiyonu (EF) 40’ın altında olan bireylerde beslenme durumunu saptamak ve Akdeniz Diyetine (AD) uyumu ölçmek üzere tasarlanmıştır. Beslenme durumunu saptamak amacıyla Mini Nutrisyonel Değerlendirme (MNA) ve AD uyumunu saptamak amacıyla Akdeniz Diyeti Bağlılık Ölçeği (MEDAS) kullanılmıştır. Ayrıca hastaların beslenme alışkanlıkları hazırlanan bir anket formu ile sorgulanmış, bir günlük besin tüketim kayıtları alınmış ve Beslenme Bilgi İşletim Programı (BEBİS) ile detaylandırılmıştır. Çalışmaya dahil edilen toplam 125 hastanın %66,6’sı erkek’tir. Çalışma grubunun tamamı kronik kalp yetmezliği (KKY) tanılı hastadan oluşmaktadır. Buna ek olarak, %60’ı Hipertansiyon (HT); %40,8’i Diyabet (DM); %16,9 Hiperlipidemi (HL); %15,2 kronik obstriktif akciğer hastalığı (KOAH); %14,4’ü kronik böbrek yetmezliği (KBY);%11,2’si kroner arter hastalığı (KAH); %3,2 ise tiroid fonksiyon bozukluğu tanısı almışlardır. Çalışmada; DM, HL, KAH, HT, Tiroid Hastalığı, KOAH, KBY hastalıklarının varlık durumu ile MEDAS bağlılık düzeyi arasında önemli ilişki saptanmamıştır ve bağlılık düzeyleri katsayıları sırasıyla; p=0,938, p=0,716, p=0,493, p=0,406, p=0,372, p=0,269, p=0,16 olarak bulunmuştur. Hastaların %28,80’inin koroner anjiyografi geçmişi olmakla beraber, stent takılmış olan hasta oranı %14,40’tır ve %8’i koroner bypass (CABG) geçmişine sahiptir. MNA tarama testine göre hastaların %48,8’i malnütrisyon risk altında; %35,2’si normal; %16’sı malnütrisyonlu olarak belirlenmiştir. MNA grup dağılımına göre MNA skorları ile MEDAS arasında bir ilişki olup AD’ye bağlılığın malnutrisyon riskini önemli düzeyde azalttığı gözlenmiştir. Bu çalışmada, 65 yaş üzerindeki 125 bireyden oluşan KKY tanılı hastaların AD’ye bağlılıkları üzerine çalışmalar yapılmış ve bunun sonucunda Akdeniz diyetine uyumluluğu yüksek olan hastaların malnütrisyon riskinin düşük olduğu belirlenmiştir ve AD’ye yüksek bağlılığın malnutrisyon riskini azaltabileceği sonucuna varılmıştır.