Trauma and Disaster Mental Health

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 63
  • Öğe
    Toplumsal örneklemde c?ocukluk c?ağı travmaları ile prospektif bellek arasındaki ı?lişkinin ı?ncelenmesi
    (İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2023) Yurduseven, Nurdan; Uygun, Ersin
    [Abstract Not Available]
  • Öğe
    Meme kanseri teşhisi alan kadınlarda duygusal öz-yeterlilik ve travma sonrası büyüme arasındaki ilişki
    (İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2023) Fevzioğlu, Zeynep; Aker, Ahmet Tamer
    ÖZET: Yapılan bu çalışmada meme kanseri tanısı alan kadın hastalarda duygusal özyeterlilik ve travma sonrası büyüme arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmada niceliksel bir yöntem olan kesitsel araştırma modeli kullanılmıştır. Araştırmaya meme kanseri tanısı alan 46 kadın ile meme kanseri tanısı almayan 44 kadın katılmıştır. Araştırmanın veri toplamfa sürecinde “Kişisel Bilgi Formu”, “Duygusal Öz-Yeterlilik Ölçeği“ ve “Kanser Hastaları İçin Travma Sonrası Gelişim Ölçeği” kullanılmıştır. Araştırmada elde edilen verilerin analiz sürecinde SPSS 21.0 programında Frekans Analizi, Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA), Bağımsız t-Testi ve Pearson Korelasyon Analizi kullanılmıştır. Araştırmanın sonunda meme kanseri tanısı alan kadınların travma sonrası büyüme ve duygusal özyeterlilik düzeyleri arasında pozitif yönde anlamlı ilişki olduğu bulunmuştur. Benzer şekilde travma sonrası büyüme alt boyutları ile duygusal özyeterlik alt boyutları arasında da pozitif yönde anlamlı ilişkiler olduğu tespit edilmiştir (p<0.05). Araştırmaya katılan kadınlarda travma sonrası gelişme düzeyinin herhangi bir işte çalışma ve kanser tanısı alan yakına sahip olma değişkenlerine göre anlamlı farklılık gösterdiği bulunmuştur (p<0.05). Buna karşılık kadınların travma sonrası gelişme düzeylerinin medeni durum, eğitim düzeyi, gelir durumu, sosyal güvenceye sahip olma, kanser tanısı konulan yıl, meme kanserini haber veren birey, tedavi sürecinde bakım veren kişi, onkoloji servisinde psikolojik destek alma durumu ve psikiyatrik tanı alma değişkenine göre anlamlı farklılık göstermediği belirlenmiştir (p>0.05). Ayrıca araştırmaya katılan kadınların duygusal özyeterlik düzeylerinin de demografik değişkenlere göre anlamlı farklılık göstermediği tespit edilmiştir. Sonuç olarak, meme kanseri tanısı alan kadınlarda travma sonrası gelişmenin duygusal özyeterlik düzeyini olumlu yönde etkilediği, travma sonrası gelişimin bazı demografik değişkenlere göre farklılaştığı, buna karşılık duygusal özyeterlik düzeyinin demografik değişkenlere göre anlamlı farklılık göstermediği söylenebilir.
  • Öğe
    Reddedilme duyarlılığı ile travma sonrası stres bozukluğu arasındaki ilişkide bilişsel esnekliğin aracılık rolü
    (İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2023) Yetişir, İsmail; Aker, Ahmet Tamer
    ÖZET: Bu c?alışmada reddedilme duyarlılığı ile travma sonrası stres bozukluğu arasındaki ilişkide bilişsel esnekliğin aracılık rolu?nu?n incelenmesi amac?lanmaktadır. Çalışma ilişkisel tarama modelinde yu?ru?tu?lmu?ştu?r. Çalışmanın o?rneklemini, İstanbul İli Sarıyer İlc?esinde bulunan liselerde eğitim ve o?ğretimlerine devam eden 12.Sınıf o?ğrencilerinden uygun o?rnekleme yöntemi ile seçilen 385 katılımcı oluşturmaktadır. Çalışma verileri internet u?zerinde hazırlanan bir anket formu yardımıyla toplanmıştır. Anket formunda, demografik sorular, Reddedilme Duyarlılığı Ölc?eği, Travma Sonrası Stres Bozukluğu Kontrol Listesi ve Bilişsel Kontrol ve Esneklik Ölc?eği yer almaktadır. Verilerin analizi SPSS v26 yazılımıyla gerc?ekleştirilmiştir. Çalışma kapsamında gec?erlilik analizi, gu?venilirlik analizi, normal dağılım analizi, tanımlayıcı istatistiksel analiz, korelasyon analizi, regresyon analizleri, t-testi ve ANOVA analizleri gerc?ekleştirilmiştir. Analizler sonucunda reddedilme duyarlılığının TSSB u?zerinde pozitif, bilişsel esneklik u?zerinde ise negatif etkilerinin olduğu tespit edilmiştir. Bunun yanında bilişsel esnekliğin TSSB üzerinde negatif etkisinin olduğu belirlenmiştir. Ayrıca reddedilme duyarlılığı ile TSSB arasındaki ilişkide bilişsel esnekliğin kısmi aracılık rolu?nu?n olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Diğer taraftan, reddedilme duyarlılığının du?şu?k gelirli katılımcılarda, TSSB’nin psikolojik tanısı olan katılımcılarda, bilişsel esnekliğin ise erkeklerde anlamlı olarak daha yu?ksek du?zeyde olduğu go?ru?lmu?ştu?r.
  • Öğe
    Pandemi döneminde çalışmış olan sağlık çalışanlarında travma sonrası büyümenin incelenmesi
    (İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2023) Batu, Mine; Uygun, Ersin
    ÖZET: Covid-19 17 Kasım 2019 Çin'de ortaya c?ıkan kısa sürede tüm dünyayı etkisi altına alan bir virüs salgınıdır. Kısa sürede enfekte (bulaş) riskinin yüksek olması sebebi ile Covid-19 11 Mart 2020'de DSÖ tarafından küresel salgın olarak ilan edilmiş ve epidemik hastalık akademik c?alışmalarda yer almıştır. Bu araştırmanın temel amacı COVID-19 pandemisi do?neminde c?alışmış olan sağlık c?alışanlarındaki depresyon, stres, anksiyete ve kişilerdeki belirsizliğe tahammülsüzlüğün travma sonrası büyümeye etkisini incelemektir. Bu amaçla 18-60 yaş aralığında 201 sağlık c?alışanı bu c?alışmaya dahil edilmiştir. Kişisel bilgi formu, belirsizliğe tahammülsüzlük o?lc?eği (BTÖ-12), depresyon -anksiyete-stres o?lc?eği, travma sonrası büyüme envanteri katılımcılara Kobobox aracılığıyla online olarak doldurtulmuştur. Araştırmanın temel hipotezlerini test etmek ic?in SPSS kullanılmıştır. Katılımcıların mesleklerinin, belirsizliğe tahammülsüzlük düzeyleri ve depresyon, anksiyete, stres düzeyleri arasında istatistiksel bir farklılaşma bulunamamış buna karşın travma sonrası büyüme düzeyleriyle meslek düzeyi arasında anlamlı bir farklılık tespit edilmiştir. Bu duruma yo?nelik bireysel farkındalık, kaybetme kaygısı, zamanı kaliteli kullanma c?abası, iletişim kanallarında gelişme, yeni beceri ve uğraşlar o?ğrenme c?abaları olarak düşünülen travma sonrası büyümeye dair konu tartışması ve alan taraması yapılmıştır. Araştırma kapsamında belirsizliğe tahammülsüzlük o?lc?eği ve travma sonrası büyüme o?lc?eği arasında pozitif yo?nlü ve anlamlı bir ilişkinin olduğu ortaya konulmuştur. Ayrıca belirsizliğe karşı tahammülsüzlük o?lc?eği ve depresyon, anksiyete, stres o?lc?eği arasında pozitif yo?nlü ve anlamlı bir ilişkinin olduğu go?zlemlenmektedir. Son olarak yo?nlü bir ilişki olduğu bulunmuş ancak istatistiksel ac?ıdan anlamlı bir ilişki saptanamamıştır. Elde edilen bulgular ilgili literatür altında tartışılmıştır.
  • Öğe
    Sosyal hizmet merkezlerindeki meslek elemanlarının mesleki yaşam kalitesi ve psikolojik dayanıklılık düzeylerinin incelenmesi
    (İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2023) Özen, Kevser; Aker, Ahmet Tamer
    ÖZET: Bu araştırma sosyal hizmet merkezlerinde görevli meslek elemanlarının mesleki yaşam kalitesi ve psikolojik dayanıklılık düzeyleri arasındaki ilişkiyi incelemektedir. Çalışmaya Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı İstanbul İl Müdürlüğü bünyesinde bulunan sosyal hizmet merkezinde görevli sosyal hizmet uzmanı, psikolog, sosyolog, psikolojik danışman, öğretmen olmak üzere 171 meslek elemanı katılmıştır. Araştırmada ilişkisel tarama yöntemi kullanılmıştır. Katılımcılara araştırmacı tarafından hazırlanan Sosyo-demografik Form, Çalışanlar İçin Yaşam Kalitesi Ölçeği ile Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği uygulanmıştır. Araştırma verileri SPSS (Statistical Package Program for Social Science) version 21.0 programı kullanılarak analize dahil edilmiştir. Araştırma sonucunda; çalışanların mesleki yaşam kalitesi ve psikolojik dayanıklılık düzeyleri cinsiyet, yaş, medeni durum, meslek ve görev alınan birim değişkenlerine göre anlamlı bir farklılık göstermemektedir. Katılımcıların eğitim düzeyi ve alanda çalışma yılına göre ölçeklerden alınan puanların farklı olduğu saptanmıştır. Mesleki Tatmin ile Tükenmişlik arasında istatistiksel olarak anlamlı ve negatif yönde bir ilişki belirlenmiştir. Bununla birlikte Tükenmişlik ile Psikolojik Dayanıklılık ve Eşduyum Yorgunluğu ile Psikolojik Dayanıklılık arasında istatistiksel olarak anlamlı ve negatif yönde bir ilişki olduğu görülmektedir.
  • Öğe
    Günümüzde yaşanan iklim krizinin göçe etkileri ve travmatik sonuçları
    (İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2023) Özcan, Zeynep Sevil; Aker, Ahmet Tamer
    ÖZET: Sanayileşme ile, atmosferde biriken sera gazlarının son yüzyılda dünyanın bugüne dek ısınmadığı kadar ısınmasına sebep olmuştur. Sanayileşmenin neden olduğu küresel ısınma, dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşanan iklimlerin seyrini tahmin edilemez bir seviyeye getirmiştir. Bu durum bazı bölgelerde yağışların şiddetlenmesine neden olurken bazı bölgelerde ise ciddi bir biçimde yağışların azalmasına neden olmuş, sel, tufan, kuraklık, heyelan gibi afetlerin artmasına, insanların yaşamaları için gereken çevre koşullarında büyük değişikliklerin yaşanmasına yol açmıştır. Dünyanın büyük bölümünde temiz suya erişim ciddi bir sorun haline gelirken, sanayi atıkları ile kirlenen toprak, su ve havanın ağır metaller içermesi ciddi halk sağlığı sorunlarına neden olmuştur. Özellikle erken kapitalistleşmiş ülkelerin ve çok uluslu şirketlerin atmosfere ve çevreye saldığı sera gazları, ağır metal oranlarının neredeyse %90’ından sorumlu olmasına rağmen, yaşanan iklim değişikliğinden en çok gelişmekte olan ve az gelişmiş ülke ve insanlarının etkileniyor olması bir adaletsizlik sorununu da doğurmuştur. Bu tez, yaşanan iklim krizinin halk ve ruh sağlığına olan etkisini metodolojik olarak araştırmaya çalışırken, yaşanan afetlerin iklim krizi üzerinden değerlendirilmesini amaçlamıştır
  • Öğe
    Yetişkin erkeklerin algıladıkları baba reddinin utanç ve suçluluk duygularıyla arasındaki ilişkide zihinselleştirmenin aracı rolü
    (İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2023) Al, Sümeyra; Karakaya, Işık
    ÖZET: Bu çalışmada, yetişkin erkeklerin algıladıkları baba reddinin utanç ve suçluluk duygularıyla arasındaki ilişkide zihinselleştirmenin aracı rolünün araştırılması amaçlanmıştır. Baba reddinin yaşamın erken döneminde, çocuklukta, ergenlikte ve beliren yetişkinlikte olduğu gibi yetişkin örneklemde de suçluluk ve utanç duygularının varlığında oynadığı rolün araştırılması hedeflenmiştir. Araştırmanın örneklemini 30-40 yaşları arasındaki 50 erkek katılımcı oluşturmuştur. Başlangıçta yüksek baba reddi algılayan örnekleme ulaşılması hedeflenmiştir. Ancak katılımcıların yalnızca %30’u yüksek baba reddi algıladığından dolayı, konunun kabul-red olarak çalışılmasına karar verilmiştir. Bu durum örneklem sayısının az olmasının nedenini açıklamaktadır. Araştırma verileri, Demografik Bilgi Formu, Yetişkin Ebeveyn Kabul-Red Ölçeği, Suçluluk-Utanç Ölçeği ve Zihinselleştirme Ölçeği kullanılarak çevrimiçi olarak toplanmıştır. Tüm katılımcıların gönüllü onamları alınmıştır. Pearson korelasyon analizi sonucunda baba reddiyle utanç ve suçluluk duyguları arasında ilişki olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Elde edilen bu bulgu sebebiyle zihinselleştirmenin olası aracı rolü incelenememiştir. Bununla beraber, utanç ile zihinselleştirmenin alt boyutu olan benlik arasında negatif yönde anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Öte yandan utanç ile zihinselleştirmenin bir başka alt boyutu olan motivasyon arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Suçluluk ile zihinselleştirme ve zihinselleştirme alt boyutu olan motivasyon arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Elde edilen bulgular alanyazın doğrultusunda tartışılmıştır.
  • Öğe
    Travmatik yas yaşantısı olan yetişkin bireylerde psikolojik sağlamlığın travma sonrası büyüme düzeyine etkisi
    (İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2023) Işık, Emek İlke; Aker, Ahmet Tamer
    ÖZET: Bu araştırmada birinci amaç, yas yaşantısı olan yetişkin bireylerde psikolojik sağlamlık, travmatik yas ve travma sonrası büyüme arasındaki ilişkilerin incelenmesidir. Araştırmanın ikinci amacı ise çeşitli demografik değişkenler (cinsiyet, çalışma durumu, medeni durum) ile vefat eden kişiye yakınlık, vefat eden kişinin ölüm nedeni, intihar düşüncelerinin varlığı ve psikolojik destek varlığının travma sonrası büyüme ile ilişkisini incelemektir. Örneklem, sevdiği bir yakını vefat eden 276 katılımcıdan oluşmaktadır. Katılımcıların yaşları 20 ile 66 arasında değişmektedir. Çalışmada Demografik Bilgi Formu, Yas Bilgi Alma Formu, Travma Sonrası Büyüme Ölçeği, Yetişkin Psikolojik Sağlamlık Ölçeği ve İki Boyutlu Yas Ölçeği kullanılmıştır. Elde edilen veriler normal dağılım sınırları içinde olduğu için verilerin analizinde parametrik hipotez testleri tercih edilmiştir. Yapılan analiz sonucunda demografik değişkenlerden cinsiyetin travma sonrası büyümeyi yordadığı; çalışma durumu ve medeni durumun ise travma sonrası büyüme düzeyinde anlamlı bir farklılık yaratmadığı bulunmuştur. Araştırma değişkenlerinden yas sürecinde intiharı düşünmenin travma sonrası büyümeyi yordadığı; vefat eden kişiye yakınlık, vefat eden kişinin ölüm nedeni ve kayıptan sonra psikolojik destek almanın ise travma sonrası büyüme düzeyinde anlamlı bir farklılık yaratmadığı bulunmuştur.
  • Öğe
    The effectiveness of 10-week online Trauma Center Trauma-Sensitive Yoga (TCTSY) sessions on interoceptive awareness and depression, anxiety, stress scores
    (İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2022) Uysal, Sevcan; Uygun, Ersin
    ABSTRACT: Trauma can cause distinct changes in brain structure and function of mind. It creates behavioral, emotional,social and mental disorders in an individual's life. Along with single traumas, the accumulation of long-lasting repetitive traumas over time lead to the formation of different psychiatric diagnoses and trauma-related comorbidities in their life. Therefore, a holistic treatment approach is required. Although verbal expression is an important dimension in psychotherapy, it is not sufficient for an effective trauma treatment. Only progressing through the cognitive dimension or controlling the symptoms with pharmacological intervention creates significant deficiencies in the treatment. Also it becomes dysfunctional after a while due to the recurrence of the symptoms. The study aims to examine the effectiveness of the application of the "10-Week Trauma Center Trauma-Sensitive Yoga" protocol of Center for Trauma and Embodiment at JRI, which is an evidence-based clinical treatment based on neuroscience, attachment theory and trauma theory to female participants with a nonequivalent control group pretest-posttest design. It was aimed to increase the interoceptive awareness of the individuals and accordingly to decrease the depression, anxiety and stress scores significantly. The study was adapted to the culture and applied online. For 10 weeks, the sessions were conducted by a certified Trauma-Sensitive Yoga facilitator in the format of one hour group therapy once a week via the online platform. There were 16 female participants in the intervention group and 19 female participants in the control group.In thedata collection process of the study, Demographic Information Form, Complex Trauma Inventory (CTI), Depression Anxiety Stress Scale (DASS-21), Multidimensional Assessment of Interoceptive Awareness (MAIA-II) were applied. The measurements were repeated as the pre-test one week before the start of the yoga sessions, the post-test one week after the completion of the 10-week sessions,and the follow-up test after three months. Hypotheses were tested by ANOVA.Itwas revealed that there was a statistically significant reduction in the depression, anxiety and stress scores of the participants and an increase in their interoceptive awareness. The study is important in terms of adapting the Trauma-Sensitive Yoga protocol to Turkish culture and applying it for the first time in Turkey. In addition, it is the second study in which the protocol has been applied online all over the world under pandemic conditions.
  • Öğe
    Tu?rkı?ye'de yas?ayan Surı?yelı? göc?menlerde Covid-19 pandemı?sı?yle ı?lı?s?kı?lı? stres etmenlerı?nı?n göc? sonrası stres etmenlerle ı?lı?s?kı?sı?nı?n ı?ncelenmesı?
    (İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2022) Sabırlı, Sibel; Uygun, Ersin
    ÖZET: Göç sonrası stres etmenleriyle birlikte COVID-19 ile ilişkili faktörlerin göçmenler üzerinde olumsuz etkisi bulunmaktadır. Bu kesitsel araştırmada, 2011 sonrasında savaş sebebiyle göç eden ve şu anda Türkiye’de yaşayan Suriyeli göçmenlerde COVID-19 ile ilişkili stres etmenlerinin göç sonrası stres alanlarıyla ilişkisinin incelenmesi hedeflenmektedir. Araştırmada, veri toplama aracı olarak, Sosyo-demografik Bilgi Formu, COVID-19 Korku Ölçeği, Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği (ÇBASDÖ) ve Göç Sonrası Göçmen Stres Ölçeği (GSGSÖ)’nin Arapça versiyonları çevrimiçi ortamda uygulanmıştır. Çalışmaya katılan 18 yaş üstü 290 katılımcının 175’i (%60.3) kadın ve 115’ü (%39.7) erkektir. COVID-19 ile ilşkili stress etmenleri ile göç sonrası stress alanları arasındaki ilişki korelasyon, t-test ve çoklu regresyon analizi kullanılarak analiz edilmiştir. Suriyeli göçmenlerin göç sonrası stres etmenleri pandemide iş kaybı, COVID-19 korkusu ve algılanan sosyal destek ile ilişkilidir. Pandemi döneminde sağlık hizmetlerine kronik hastalığı olan katılımcılar ihtiyaç duymakta ve erişebilmektedir. Kronik hastalığı olan katılımcıların COVID-19 korkusu, kronik hastalığı olmayanlara göre daha fazladır. Sonuç olarak, Suriyeli göçmenlerin ve diğer dezavantajlı grupların hizmetlere erişimi sosyoekonomik durumun ötesinde ihtiyaçtır. Göç sonrası stres etmenleri, COVID-19 Korku düzeyini yordamaktadır. Pandemi dönemindeki stres etmenleri, göç sonrası stres etmenlerine eklendiğinde, göçmenler ve dezavantajlı grupların sosyo-ekonomik eşitsizliği derinleşmektedir.
  • Öğe
    COVID-19 Salgınında kaynak yetersizliği ve stres algısı arasındaki ilişkide psikolojik sermayenin rolü
    (İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2022) Onur, Kıvılcım; Uygun, Ersin
    ÖZET: Bu araştırmada, COVID-19 salgınında bireylerin kaynak yetersizliği ile stres algıları arasındaki ilişkide psikolojik sermayenin modere edici etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırma, Türkiye sınırlarında yaşayan 203 gönüllü katılımcı ile gerçekleştirilmiştir. Örneklemin %40,9’unu kadınlar ve %59,1’ini erkekler oluşturmaktadır. Veri toplama işlemleri, Google Forms üzerinden elektronik ortamda gerçekleştirilmiştir. Veri toplama aracı olarak; SosyoDemografik Bilgi Formu, Algılanan Stres Ölçeği (ASÖ-14), Kaynakların Yeterliğinin Algılanması Ölçeği ve Psikolojik Sermaye Ölçeği kullanılmıştır. Veriler, IBM SPSS Statistics 24 ve LISREL 8.51 paket programları ile analiz edilmiştir. Erkek katılımcıların; zaman kaynağı, sağlık/fiziksel enerji kaynakları, bilgi/beceri kaynakları yeterlilik algıları ile öz-yeterlilik ve psikolojik dayanıklılık düzeylerinin kadın katılımcılara göre daha yüksek olduğu bulunmuştur. Kadın katılımcıların, COVID-19 dönemindeki stres algısının erkek katılımcılara göre daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Gelir düzeyleri daha yüksek katılımcıların, finansal kaynak yeterlilikleri daha yüksektir. 9000 Türk lirası ve üzeri gelir düzeyi bildiren katılımcıların fiziksel çevre kaynak yeterliliklerinin, 1000-3000 Türk lirası gelir düzeyi bildiren katılımcılara göre daha yüksek olduğu görülmüştür. COVID-19 salgını nedeniyle gelir düzeylerinin etkilenmediğini belirten katılımcıların finansal kaynak ve toplumsal kaynak yeterlilikleri daha yüksektir. COVID-19 salgını nedeniyle gelir düzeylerinin etkilendiğini bildiren katılımcıların stres algılarının, etkilenmediğini bildiren katılımcılara oranla daha yüksek olduğu görülmüştür. Elde edilen bulgular, alanyazın ile desteklenmiş olup; COVID-19 salgınında, bireylerin kaynak yetersizliği ile stres algıları arasındaki ilişkiyi psikolojik sermayenin modere edebileceği öngörülmektedir.
  • Öğe
    Ergenlerde cinsel istismar yaşantısı ve zihin kuramı ilişkisinin incelenmesi
    (İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2022) Ayazoğlu, Merve Irmak; Karakaya, Işık
    ÖZET: Bu araştırma cinsel istismar yaşantısı olan ve olmayan ergenlerin zihin kuramı becerilerinin incelendiği karşılaştırmalı betimsel bir araştırmadır. Araştırmanın çalışma grubunu İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Çocuk Koruma ve Koordinasyon Birimi’ne cinsel istismar öyküsü ile başvuran ergenler; kontrol grubunu ise sosyo-demografik özellikleri benzeşen ve cinsel istismar öyküsü olmayan ergenler oluşturmaktadır. Zihin kuramı becerilerini değerlendirmek amacıyla Dokuz Eylül Zihin Kuramı Ölçeği (DEZİKÖ) ve Gözlerden Zihin Okuma Testi kullanılmıştır. Verilerin analizlerinde ölçeklerden alınan puanların dağılımı, en düşük, en yüksek ve ortanca değerlere yer verilmiştir. Gruplar arası farkın anlamlılık düzeyi Mann-Whitney U Testi ile değerlendirilmiş, istatistiksel anlamlılık p<0.05 olarak kabul edilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre, cinsel istismar öyküsüyle ÇKKB’ye başvuran çocukların %78’i kız, %21’i oğlandır. İstismar öyküsüne göre ergenlerin DEZİKÖ puanları (p=0,754, p>0,05) ve Gözler Testi puanları (p=0,099, p>0,05) arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Araştırmanın verilerine göre cinsel istismar yaşantısı olan ve olmayan ergenlerin zihin kuramı becerileri arasında anlamlı bir fark yoktur. Fakat kısıtlı örneklem büyüklüğü ve kesitsel araştırma deseni nedeniyle bu araştırma ile genellenebilir verilere ulaşılamamıştır. Bu araştırma zihin kuramı becerilerini travma bağlamında incelendiği bir ön çalışma olarak kabul edilmelidir. Çocukluk çağı cinsel istismar yaşantısına yönelik koruyucu ve önleyici müdahalelerin geliştirilebilmesi için istismarla ilişkili risk faktörleri ve koruyucu faktörlerin belirlenmesinin önemli olduğu düşünülmektedir. Travma bağlamında zihin kuramı becerilerine ilişkin yapılacak araştırmalarda risk faktörlerinin daha geniş bir bağlamda, geniş örneklem grupları ile incelenmesinin alan yazına önemli katkılar sunacağı düşünülmektedir.
  • Öğe
    Covid- 19 pandemisi döneminde Türkiyeli ve Suriyeli sağlık çalışanlarının travmatik stres belirtileri, tükenmişlik, kaygı ve depresyon düzeylerinin incelenmesi
    (İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2022) Doğru, Ebru; Uygun, Ersin
    ÖZET: Araştırma Covid -19 pandemisi döneminde Türkiyeli ve Suriyeli Sağlık Çalışanlarının Travmatik Stres Belirtileri, Tükenmişlik, Kaygı ve Depresyon Seviyelerinin İncelenmesini amaçlamaktadır. Bu araştırma Türkiyeli Sağlık çalışanları ve Suriye’den Türkiye’ye göç etmiş Suriyeli sağlık çalışanları ile gerçekleştirilmiştir. Bu örneklemde Türkiyeli 88 sağlık çalışanı ve Suriyeli 88 sağlık çalışanı araştırmanın çalışma grubunu oluşturmaktadır. Bu araştırmada evren raslantısal seçim modeli ve kar topu örnekleme yöntemi ile oluşturulmuştur. Verilerin toplanması amacı ile sosyodemografik form Olayların Etkisi Ölçeği, Maslach Tükenmişlik Ölçeği, Hasta Sağlığı Anketi-9 , Beck Anksiyete Ölçeği Türkçe ve Arapça standardizasyonları çevrimiçi platform ortamında uygulanmış ve istatistiki değerlendirmeler yapılmıştır. Katılımcıların ülkelere göre ölçeklerden aldıkları skorlar değerlendirildiğinde Olayların Etkisi Ölçeği’nin yeniden yaşama alt boyutunda p değeri .042, kaçınma alt boyutunda p değeri .036, ve Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin duygusal tükenme alt boyutunda p değeri .041 olarak gruplar arasında istatistiki açıdan anlamlı bir fark bulunmuştur. Bu farklar değerlendirildiğinde yeniden yaşama alt boyutunda Suriyeli çalışanların Türkiyeli çalışanlara göre daha fazla yeniden yaşamaya maruz kaldığı; kaçınma alt boyutunda Suriyeli çalışanların Türkiyeli çalışanlara göre daha fazla kaçınma davranışı gösterdiği; duygusal tükenme alt boyutunda Türkiyeli çalışanların Suriyeli çalışanlara göre daha fazla duygusal olarak tükendiği sonucuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    Ruh sağlığı uzmanlarının gözünden online psikoterapi hizmetlerinin etkililiğini artıran faktörlere dair nitel analiz çalışması
    (İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2022) Hacıalioğlu, Nur; Karakaya, Işık
    ÖZET: Online terapi hizmeti geçmişten günümüze kadar varlığını koruyan ve her dönemde içinde bulunulan teknolojinin gerekliliklerine uygun olarak gelişen bir terapi yöntemidir. Online terapi hizmeti sunan ruh sağlığı uzmanlarının başarılı bir terapi süreci sağlayabilmeleri için birtakım sorumlulukları doğru bir şekilde yerine getirmesi gerekmektedir. Bu çalışmada da online terapi hizmetinin etkililiğini artıracak faktörlerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda alanında uzman11ruh sağlığı uzmanı ilegörüşülmüştür.Araştırmakapsamındagörüşülenruh sağlığı uzmanlarıileyapılangörüşmelerneticesinde eldeedilen veriler analizedilmiş ve temalar oluşturulmuştur. Elde edilen sonuçlar doğrultusunda etkili bir online terapi sürecinin gerçekleştirilebilmesi için öncelikli olarak ruh sağlığı uzmanlarının kriz odaklı, esnek düşünceye sahip, teknolojiye hakim, mesleki deneyim ve gelişime açık olması gerekmektedir. Bunun yanı sıra online terapinin etkililiğini artıran faktörler ise daha çok uzmanın terapiye ön hazırlık yapması, kendisini geliştirmesi, terapinin yapıldığı yere dikkat etmesi ve süpervizör desteği alması olarak tespit edilmiştir. Ayrıca araştırmaya katılan ruh sağlığı uzmanları etkili bir online terapi için uzmanlara dinlenme ve süpervizör alma konusunda önerilerde bulunmuşlardır.
  • Öğe
    Salgın temalı filmlerin Covid-19 pandemisinin etkileriyle baş etmede ruhsal açıdan destekleyici bir müdahale aracı olarak önerilmesi
    (İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2022) Özmen, Deniz; Aker, A. Tamer
    ÖZET: Covid-19 pandemisi kitlesel ve global ölçekte direkt veya dolaylı olarak tüm toplumları etkileyen, süreğen bir afet etkisi yaratmıştır. Bu süreç yakınların kaybı, iş kaybı, ev izolasyonu gibi birçok stres etkenini içinde barındırmaktadır. Travmatik veya olumsuz deneyimin paylaşılabilir olmasının stresi, anksiyeteyi ve yalnızlık algısını azalttığı, duygusal bağ kurmaya ve sosyal desteğe zemin hazırladığı bilinmektedir. Bu durum Covid-19 pandemisi gibi kolektif bir deneyim söz konusu olduğunda özellikle önemlidir. Sanatsal araçları kullanmayı içeren çalışmalar, olumlu ve olumsuz duyguların bir arada ifade edilebilmesine ve güvenli bir alanda kontrol duygusunun sağlanmasına katkı sağlamaktadır. Bu sebeple pandeminin rehabilitasyon döneminde sosyal desteğe zemin hazırlayan grup halinde uygulanacak sanat terapileri hem bireysel hem toplumsal iyileşmeyi destekleyen çalışmalar olarak düşünülebilirler. Bu uygulamalar arasında yer alan, film gösterimleri ve grup uygulamalarını kapsayan müdahaleler öz katılım ve psikolojik yansıtma sağlamak, olayları ve durumları deneyimlemek için güvenli bir alan sağlamaktadırlar. Bu bağlamda bu çalışmanın amacı, salgın temalı filmlerin Covid19 pandemisinin etkileriyle baş etmede ruhsal açıdan destekleyici bir müdahale aracı olarak kullanılmasını önermek ve buna yönelik bir müdahale yapılandırmaktır. Araştırma salgın filmlerinin araç olarak kullanıldığı bir grup müdahalesinin bileşenleri ve basamaklarının oluşturulmasını kapsayan niteliksel yöntemle yürütülmüştür. Çalışmada kullanılacak filmin kriterlerini ve uygulama bölümlerini oluşturmak amacıyla film grameri tekniği kullanılmıştır. Müdahale tasarımı ve uygulama bölümleri travma ve afet çalışmaları uzmanları tarafından değerlendirilmiştir. Salgın filmleri Covid-19 pandemisiyle paralellikleri ve ruhsal açıdan destekleyici yönleriyle değerlendirilmiş ve Contagion/Salgın (Soderbergh, 2011) saptanan kriterlere uygun bir film olarak seçilmiştir. Seçilen film, uygulama bölümlerine temel oluşturması amacıyla film grameri tekniğiyle incelenmiştir. Travma ve afet çalışmaları uzmanlarının seçilen film, önerilen müdahale yöntemi ve uygulama bölümü sorularıyla ilgili değerlendirmeleri ele alınmıştır. Buna göre, seçilen film, müdahale bileşenleri ve basamakları ile uygulama bölümü soruları çalışmanın amacına uygun bulunmuş, müdahalenin iyileştirilmesine yönelik öneriler göz önünde bulundurulmuştur. Salgın filmlerinin Covid-19 pandemisinin etkileriyle baş etmede ruhsal açıdan destekleyici bir araç olarak yer aldığı müdahale önerisinin, pandeminin aktif risk teşkil ettiği dönem sona erdikten sonra uygulanması toplum tabanlı psikososyal çalışmalara katkı sağlayacaktır.
  • Öğe
    Pandemi döneminde ergenlerde görünen stres semptomlarının siber zorbalık ve anne-baba stilleri ile ilişkisi
    (İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2022) Dirik, Cemre; Şimşek, Zeynep
    ÖZET: Dünyada ve Türkiye’de siber zorbalığın yaygınlığına ve psikolojik etkilerine dair yapılan araştırmalar önemli bulgular sunmaktadır. Bu çalışmanın amacı pandemi döneminde 14-18 yaş aralığında bulunan ergenlerde görünen stres semptomlarının siber zorbalık ve anne-baba stilleri ile ilişkisinin incelenmesidir. Kesitsel tipte yürütülen bu araştırmanın etik kurul onayı İstanbul Bilgi Üniversitesi Araştırma Etik Kurulu tarafından verilmiştir. Çevrimiçi ortamda verisi toplanan araştırmaya 14-18 yaşları arasında olan 279 ergen katılmıştır. Katılımcıların %57,3’ü kadın, %41.9’u erkektir. Veri toplamada Sosyo-demografik bilgi formu, Yenilenmiş Siber Zorbalık Envanteri II, Kısa Semptom Ölçeği (KSE) ve Çocuk Yetiştirme Tutumları Ölçeği kullanılmıştır. Veri girişi ve analizlerde IBM SPSS İstatistik Programı (26.0) kullanılmıştır. Bağımlı ve bağımsız değişkenin türüne göre analizlerde ki-kare testi, t testi ve tek yönlü varyans analizi kullanılmıştır. Her bir bağımsız değişkenin tek başına etkisini belirlemek amacıyla çoklu regresyon analizi uygulanmıştır. Araştırmada ergenlerin en yüksek puanı depresyon ve hostilite alt ölçeklerinden, en düşük puanı somatizasyon alt ölçeğinden aldıkları saptanmıştır (P<0.05). Anksiyete ve olumsuz benlik alt ölçeklerinin puanlarının birbirine yakın olduğu bulunmuştur (P<0.05). Yenilenmiş Siber Zorbalık Envanteri-II’nin sonuçlarına göre ergenlerin %63.1’i siber zorbalığa uğradığını, %55.9’u ise siber zorbalık uyguladığını, %59.5’i ise zorba-kurban olduğunu bildirmiştir. Çoklu analiz sonuçlarına göre siber zorbalığa maruz kalma ile KSE alt boyutlarından anksiyete, depresyon, olumsuz benlik, somatizasyon ve hostilite arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur (P<0.05). Siber zorbalık uygulama ile anksiyete, depresyon ve hostilite alt boyutları arasında anlamlı bir ilişki bulunurken; olumsuz benlik ve somatizasyon alt ölçekleri arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır (P>0.05). Anksiyete, depresyon, olumsuz benlik, somatizasyon ve hostilite ile ebeveyn kabul/ilgi tutumu arasında negatif yönde anlamlı ilişki bulunurken; sıkı/denetim kontrol tutumu arasında pozitif yönde anlamlı ilişki bulunduğu saptanmıştır. Bulgulara dayalı olarak; ergenlerin siber zorbalığa karşı korunmasını sağlayıcı ve pozitif ebeveynlik tutumlarının geliştirilmesine yönelik okul temelli ve topluma dayalı müdahalelerin yararlı olacağı düşünülmektedir.
  • Öğe
    İklim değişikliği endişesinin anksiyete depresyon belirtileri ve çevresel tutumla ilişkisi ve bu endişeyi yordayan faktörler
    (İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2022) Soygül, Selen Sena; Uygun, Ersin
    ÖZET: Bu araştırmanın amacı bireylerin iklim değişikliğine ilişkin deneyimledikleri depresyon, anksiyete ve stres belirtilerini ölçmek, bu deneyimlerinin ekolojik zeka, doğaya bağlılık ve bazı sosyodemografik değişkenlere göre farklılıklarını araştırmak ve bu değişkenlerin bireylerin deneyimledikleri psikolojik belirtiler üzerindeki yordayıcı etkilerini incelemektir. Araştırmanın örneklemi 18-65 yaş arasındaki bireyler olup araştırmaya 229 katılımcı dahil edilmiştir. Veri toplamak için İklim Değişikliği Endişesi Ölçeği, Doğaya Bağlılık Ölçeği, Ekolojik Zeka Ölçeği ve Depresyon Anksiyete Stres Belirtileri Ölçeği (DASS-21) kullanılmıştır. Verilen analiz edilirken korelasyon ve regresyon analizleri gerçekleştirilmiş olup sosyodemografik değişkenlerle iklim değişikliği endişesi ilişkisine bakmak içinde Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) ve Bağımsız Örneklemler T-testi uygulanmıştır. Araştırma sonucunda iklim değişikliği endişesinin depresyon, anksiyete ve stres bulgularıyla ilişkili olduğu ve ekolojik zeka ile doğaya bağlılık düzeylerinin iklim değişikliği endişesinin yordayıcısı olduğu bulunmuştur. Bulgulara göre iklim değişikliği endişesinin cinsiyet faktörüne göre de değişiklik gösterdiği ve kadınların iklim değişikliği endişesini daha yoğun yaşadığı görülmüştür. Yaşanılan bölgenin iklim değişikliğinden çok fazla etkileneceğine dair inancın da iklim değişikliği endişesi düzeyini yordayan bir faktör olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    Üniversite öğrencilerinde görülen travmatik stres belirtilerinin iklim değişikliği kaygısı ile ilişkisinin incelenmesi
    (İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2022) Karaman, Gülay; Aker, Ahmet Tamer
    ÖZET: Bu araştırma Türkiye’de üniversite eğitimine devam eden (lisans, yüksek lisans ve doktora) öğrencilerde görülen travmatik stres belirtileri ile iklim değişikliği kaygısı arasındaki ilişkiyi incelemektedir. Bu bağlamda yaşları 18-47 arasında değişen 145 üniversite öğrencisi ile çalışılmıştır. Araştırmada veri toplama aracı olarak, araştırmacı tarafından hazırlanan demografik bilgi formu, Clayton ve Karazsia’nın 2020 yılında geliştirdiği İklim Değişikliği Kaygısı Ölçeği’nin (Development and Validation of a Measure of Climate Change Anxiety) 2021 yılında Elif Gül Şahin tarafından uyarlanmış Türkçe formu ve Başoğlu ve diğerleri tarafından 2001 yılında geliştirilen Travmatik Stres Belirtileri Ölçeği kullanılmıştır. Demografik veriler ile iklim değişikliği kaygısı ölçeği ve alt ölçekleri arasındaki ilişkiler T testi ile incelenmiş olup; cinsiyet, eğitim düzeyi, medeni durum, anne eğitim durumu, baba eğitim durumu değişkenleri ile iklim değişikliği kaygısı ölçeğinin tüm alt ölçeklerinden alınan puanlar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür. Bununla beraber Travmatik Stres Belirtileri Ölçeği ve alt boyutları ile İklim Değişikliği Kaygısı Ölçeği ve alt boyutları arasında pozitif yönde anlamlı ilişki olduğu görülmektedir.
  • Öğe
    Çocukluk çağında ruhsal travma yaşayan genç yetişkin kadınların, yeme davranışları ve psikolojik sağlamlıkları arasındaki ilişki
    (İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2022) Acar, Büşra; Karakaya, Işık
    ÖZET: Son yıllarda çocukluk çağı travmaları ve buna bağlı olarak neden olabilecekleri psikopatolojilerin araştırılmasına yönelik ilgi artmaktadır. Yeme bozukluklarını oluşturan nedenler ve sonuçları hala araştırılmaktadır ve özellikle psikolojik travma ile olan ilişkisi hala tam olarak çözülememiştir. İnsanların yaşadığı çocukluk çağı travmalarının kişilerin psikolojik sağlamlıkları üzerindeki etkisi ve olumsuz yaşantıların etkisinden kurtularak iyileşmelerini sağlayan kişilik özellikleri psikolojinin önemli bir araştırma konusudur. Bu tez çalışması genç yetişkin kadınların çocukluk çağı travma geçmişlerinin yeme davranışları ve psikolojik sağlamlıkları arasındaki ilişkiyi incelemektedir. 371 kadın katılımcının katıldığı bu araştırmada veriler çevrimiçi olarak toplanmıştır. Sosyodemografik Bilgi Formu, Çocukluk Çağı Travmaları Ölçeği, Hollanda Yeme Davranışı Anketi ve Kısa Psikolojik Sağlamlık Ölçeği değerlendirme araçları olarak kullanılmıştır. Çalışmaya 18-25 yaş aralığındaki genç yetişkin kadınlar dahil edilmiştir. Bütün katılımcılardan gönüllü onamları alınmıştır. Araştırmanın sonuçlarına göre çocukluk çağı travmaları ile yeme davranışları arasında anlamlı bir ilişki olduğu bulunmuştur. Özellikle genç yetişkin kadınların duygusal yeme davranışları ile çocukluk çağı travmaları arasında anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Genç yetişkin kadınların çocukluk çağı travmaları ile psikolojik sağlamlıkları arasında negatif yönde bir ilişki olduğu saptanmıştır. Yeme davranışları ve psikolojik sağlamlık arasındaki ilişkiye bakıldığında ise yalnızca dışsal yeme puanları arttığında psikolojik sağlamlık puanın düştüğüne dair bir ilişki bulunmuştur. Bu araştırmaya katılan genç yetişkin kadınlardan elde edilen bulgular çocukluk döneminde çeşitli travmalar yaşayan kişilerin özellikle duygusal yeme ve kısıtlayıcı yeme gibi olumsuz başa çıkma yöntemlerini kullandığına işaret etmektedir. Ayrıca çocukluk çağı travmalarının psikolojik sağlamlığı olumsuz yönde etkilediğine dair bulgularımız vardır. Elde edilen bulgularımız ilgili alanyazın ışığında tartışılmıştır.
  • Öğe
    Eş şiddetine uğrayan kadınların çocukluk çağı travmaları, baş etme tutumları ve psikolojik dayanıklılık düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesi
    (İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2022) Güdek, Selda; Aker, Ahmet Tamer
    ÖZET: Bu araştırmada; eş şiddetine uğrayan kadınların çocukluk çağı travmaları, baş etme tutumları ve psikolojik dayanıklılık düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Çocukluk döneminin yetişkinliğe uzanan süreçte önemli bir payı vardır. Çocuğun bu dönemde şiddet yaşantısına maruz kalması ya da buna tanık olması, yetişkinlikte kişiliğinde ruhsal anlamda kalıcı hasara neden olmakla birlikte benzer bir şiddet örüntüsü içine girmesine sebep olabilmektedir. Toplumda, kadınların eşleri tarafından maruz kaldığı şiddete çok sık tanık olmaktayız. Kadınların uğradığı şiddette çocukluk çağı travmaları, baş etme tutumları ve psikolojik dayanıklılık düzeyleri arasında bir ilişki olabileceği düşünülmektedir. Araştırmanın örneklemini Beyoğlu Sosyal Hizmet Merkezi’ne eş şiddetine uğradığını belirten 103 kadın birey oluşturmaktadır. Çalışmada Çocukluk Çağı Travmaları Ölçeği, Başa Çıkma Tutumlarını Değerlendirme Ölçeği, ConnorDavidson Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği ve araştırmacının hazırladığı Kişisel Bilgi Formu kullanılmıştır. Normallik varsayımı sonucunda elde edilen değerlere göre örneklemden elde edilen veriler normal dağılım varsayımını karşıladığında fark testlerinden Bağımsız Gruplar t-testi, karşılanmadığı durumlardaysa non-parametrik testlerden Kruskal Wallis testi ve Mann Whitney U testi analizleri uygulanmıştır. Veriler değerlendirilirken değişkenler arasındaki istatistiksel açıdan anlamlılık ilişkisini analiz edebilmek için Pearson Çarpım Moment Korelasyon analizi; bağımlı değişkenin yordanma düzeyini saptamak adına ise çoklu regresyon analizi uygulanmıştır. Verilerin istatistiksel analizleri SPSS 21.0 programı kullanılarak yapılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, eğitim düzeyi ve maruz kalınan şiddet türünün çocukluk çağı travmaları ve baş etme tutumları puanları ile aralarında anlamlı bir farklılık olduğu; çocukluk çağında yaşanan ihmal ve istismarın baş etme tutumları puanlarıyla aralarında anlamlı bir farklılık bulunduğu ve Connor-Davidson Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği ölçek puanlarının yordanma seviyesini saptayabilmek için yapılan çoklu regresyon analizi sonucunda Başa Çıkma Tutumlarını Değerlendirme Ölçeği ve Çocukluk Çağı Travmaları Ölçeği puanlarının Connor-Davidson Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği’nin puanları ile orta düzeyde, anlamlı bir ilişki gösterdiği saptanmıştır. Bağımsız değişkenlerin bağımlı değişken puanlarındaki toplam varyansı orta düzeyde açıkladığı görülmektedir.